GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:109
Tarih:26.06.2014

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu rapor aslında Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bir rapordur. Tamamıyla yasak savma kabîlinden getirilmiştir ve oyalamaya, aldatmaya yöneliktir. Özellikle, insan yaşamının en önemli bölümü olan özel hayatın gizliliği konusunda bu rapor hiçbir şey taşımamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yıllarca bu gizli kayıtlardan şikâyet edildi ama siz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak hiçbir adım atmadınız, muhalifler dinlendiği için hiç şikâyet etmediniz. Başbakan seçim meydanlarında bunları kullandı, Adalet Bakanı, adaleti sağlaması gereken Bakan, yasa dışı dinlemelerden medet umdu. Şimdi, Başbakan böcekten şikâyet ediyor, buna hakkı var mı? Bunların sorumlusu, bunları besleyip büyüten Adalet ve Kalkınma Partisi değil midir, Sayın Başbakan değil midir?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu raporda yer alan bazı konuları hep birlikte görelim. Burada, bu raporda, bu Komisyonun dört ay çalıştığı söyleniyor ancak bu Komisyon bu kadar çalışmamıştır. Çalışmaların devamı için de ek bir süre tanınacağı beklenirken bir aylık süre uzatımı rapor yazım süresi için kullanılmıştır. Çalışmalar sırasında, iki haftadan fazla sürede alt komisyon başkanlarının programları gerekçe gösterilerek çalışma yapılmamış, neredeyse bir buçuk aylık bir süre heba edilmiş, Komisyon çalışmaları engellenmiş ve kamuoyundan kaçırılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, özellikle, Komisyonda talep edilmesine rağmen, muhalefet parti temsilcilerinin Komisyona bilgi verilmesini istedikleri kişi ve kuruluşlar getirilip burada dinlenmemiştir, Komisyona çağrılmamıştır; çağrılan kurum ve kuruluşlar ise Komisyona yeterli bilgi ve belgeyi vermemiştir.

Değerli arkadaşlarım, burada, ülkemizde yaşanan yasa dışı dinlemelerle ilgili suç ve suçlulara karşı yetkili kuruluşların neden görevlerini yerine getirmedikleri bu raporda yer almamıştır. Sınırlı bilgi ve yetkiye sahip kurum temsilcilerinin Komisyonda sunum yapması nedeniyle bir çok konu açıklığa çıkarılmamıştır. Burada, gizlilikler, gizli dinlemelerle şeffaf hâle getirilmiştir; her türlü edep ve etik duygudan yoksun bir şekilde itibarsızlaştırma, suçlama ve dışlama vesilesi yapılmıştır. Bu gizli dinlemelerden dolayı ağır mağduriyetler yaşanmıştır.

Komisyona sunum yapan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Eraslan'ın, kaybolduğu iddia edilen 11 dinleme aracıyla ilgili olarak yaptığı bilgilendirmede, İsrail, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri firmalarından veya Almanya'da bazı firmalardan temin edildiği bildirilen bu araçların hangi ülkelerden alındığı, hangi amaçlarla nerede kullanıldığı, ithalatları yapılırken hangi prosedürün uygulandığı, paraların nasıl ödendiği, bunların amacı dışında bir büyükşehir belediye başkanının dahi bu araçlardan kullandığı iddiaları araştırılmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, çok ilginç, Türkiye'ye dışarıdan bazı tırlar giriyor, girişi belli ama çıkışı belli değil. Bazı tırlar kayboluyor. Bu tırlarda ne olduğu araştırılırken bu sefer Türkiye'ye dinleme araçları geliyor, ithal ediliyor ama dinleme araçları Türkiye'de kayboluyor. Nerede olduğu belli olmayan dinleme araçları var.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, TTNET-Phorm, Türk Trust konuları da raporda yer almış olmasına rağmen, Türk Trust şirketinin ürettiği, insanların tüm kişisel hesap hareketlerine, banka bilgilerine, elektronik postalarına, yazışmalarına kadar müdahale etme yetkisine sahip iki adet hatalı sertifikanın bir tanesinin EGO Genel Müdürlüğü tarafından kullanıldığının tespit edilmesi gözlerin Ankara Büyükşehir Belediyesine çevrilmesine neden olmuştur ve buna rağmen bu sertifikanın nerelerde kullanıldığı, hangi işlemlerin yapıldığı, alt sertifikaların üretilip üretilmediği tespit edilmemiştir.

Komisyona sunum yapan Sabri Uzun'un, Türkiye'de yapılan yasa dışı işlemlerin tamamının devlet görevlileri tarafından yapıldığına ilişkin sözleri, kurumlardaki insanların izni ya da iradesi olmadan böyle bir şeyin gerçekleştirilemeyeceği iddiası Hükûmetin bu konuda da sorumlu olduğunu göstermektedir. Değerli arkadaşlarım, bütün bu dinlemeleri yapanların resmî kişiler olduğu açıkça ortada olduğu hâlde, bugün Adalet ve Kalkınma Partisi bu resmî kişilerden bir tekini bile tespit etmemiştir. Komisyon raporunda bu konu da üstü kapalı şekilde geçmiştir.

Öncelikle, Türkiye'de özellikle son on yılda yaşanan yasa dışı izleme ve dinlemelerin kimler tarafından yapıldığı, hangi amaçlarla yapıldığı, kimlere servis edildiği, harcamaların nereden ve nasıl karşılandığı, örtülü ödeneklerinin kullanılıp kullanılmadığı bu raporda yer almalıydı, almamıştır.

Türkiye'de hangi yabancı istihbarat örgütlerinin bulunduğu, eleman sayıları, bunların çalışma alanları, Türkiye'de hangi faaliyetlerde bulundukları, Türkiye'de ne kadar süre daha kalacakları, masraflarının nasıl karşılandığı, örtülü ödenek kullanıp kullanmadıkları, yaptıkları faaliyetlerden Türk Hükûmetinin haberinin olup olmadığı konularında da bu raporda hiçbir şey yoktur.

Değerli arkadaşlarım, Komisyon üyelerinin dinlenecek kişiler ve kurumlarla ilgili talepleri karşılanmamış, gerek şahıs olarak Komisyona başvuranlar gerekse Komisyon üyelerinin dinlenmesini istediği kişilerle ilgili başvuruları sonuçsuz kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu rapor, tamamıyla, bu işin âdeta örtbas edilmesi için, yasak savmak için yapılmıştır ve bu rapordan ağır şekilde yararlanması gereken kimse yararlanamamıştır.

Bakınız, raporda, Türkiye'de dinleme yapmaya yetkili kuruluşların hangi araç ve gereçleri kullandıkları, bu araç ve gereçlerin envanterlerinin olup olmadığı, nasıl ithal edildikleri, nerelerde hangi amaçlarla kullanıldığı da yer almamıştır ve özel hayatın gizliliği tümüyle ihlal edilmiştir. Türkiye'de büyük acılar yaşanmıştır, fişlemeler yapılmıştır, fişleme sorumlularından da hesap sorulmamıştır. Özel hayatın gizliliği ağır şekilde ihlal edilmiştir. Kişisel bilgiler, veriler yayınlanıyor, bu bilgilere şifreli ulaşma yetkisi olanlar "Şifre benim ama ben sızdırmadım." diyor ama bu dinlemelerden gelen bütün bilgiler basında yer alıyor ve bu gizli dinlemeler itibarsızlaştırma, insanları önceden suçlama ve ondan sonra da onlar hakkında adli işlemlerin yapılmasına sebebiyet veriyor.

Değerli arkadaşlarım, raporda "log" kayıtlarının tutulmasının önemi vurgulanırken Hrant Dink cinayetinde "log" kayıtlarının nasıl ve kimler tarafından, hangi amaçla değiştirildiğinden bahsedilmemiş, özellikle taklit baz istasyonları konusu yer bulmamış, A15, A25 araçlarının envanterleri ve nerelerde, kimler tarafından, hangi amaçla kullanıldıkları, hangi verilerin elde edilerek kimlere servis edildiği konusu da raporda yer almamıştır.

Siyasi parti yöneticilerine karşı yapılan itibarsızlaştırmalarla ilgili operasyonların nasıl, kimler tarafından hangi yetkilerle yapıldığı, elde edilen bulguların kimlerle paylaşıldığı konusu da raporda yer almamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bir partinin genel başkanı hakkında onun istifasına sebebiyet verecek olan, bu konuda özel hayatını deşifre eden kasetlerin bugüne kadar nereden, kim tarafından nasıl basına servis edildiği, nasıl sızdırıldığı, özel hayatın böylesine acımasızca nasıl ihlal edildiği konusunda da maalesef bu raporda hiçbir şey yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu raporda aslında bütün bunların cevaplarını bulması gerekirken raporda hiçbir şey yer almamıştır. Yasak savma kabîlinden bu rapor ortaya konulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi herkesin hakkını koruyacak, herkesin güven duyduğu, herkesin kendi hakkı ihlal edildiği zaman yardımına koşacak, ona sahip çıkacak bir kurum olmaktan böylece çıkmaktadır. Türkiye'de maalesef insanlar hakkını teslim edecek herhangi bir makam bulamıyor. Siyasetçiler objektif hukuk kurallarını bir yana bırakıp "Sandık bizi akladı." anlayışına gidiyor.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluk olmak her şeyi örtbas ederek kendisinin aleyhinde olan her konuyu ötelemek değildir. Keser döner, sap döner, gün gelir burada bu emirleri verenler ortaya çıkar ve bugün iktidarda oldukları için hesap veremeyenler yarın hesap verir duruma gelecektir.

Hepinizi bu düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)