| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA İZİNSİZ İKAMET EDEN KİŞİLERİN GERİ KABULÜNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.06.2014 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kısaca "geri kabul" olarak adlandırılan, Avrupa Birliğinin göndereceklerini Türkiye'nin alacağını hüküm altına alan 554 sıra sayılı Tasarı'nın 3'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye uzun bir zamandır Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin aşındırılmasının, anayasal ilkelerin aşındırılmasının ve Türkiye'nin temel dış politika esaslarının terk edilmesinin sıkıntılarını yaşıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sadece iç politikada değil, dış politikada da Türkiye'yi bir uçuruma doğru sürüklüyor. AKP iktidarı, iç politikada sıkıştıkça dış politikada tavizler vererek günü kurtarmaya, iktidarın ömrünü uzatmak için Türkiye'ye uzun vadede ağır yükler getirecek, ağır faturalar çıkaracak anlaşmalara, iş birliklerine imza atıyor. Görüştüğümüz bu geri kabul anlaşması da bunun devamıdır ve bunun uzantısıdır, Türkiye'ye çok ağır faturalar çıkaracağı açıktır. Ama, bundan Türkiye ne kazanacak, bu belli değil.
Arkadaşlarımız, biraz önceki konuşmacılar uzun uzun anlattılar, muhalefet şerhlerine de yazmışlar: Türkiye bu anlaşmadan ne kazanacak? Türkiye, Avrupa Birliğinin arkabahçesi hâline gelecek, Avrupa Birliğinin istemedikleri Türkiye'de kalacak. Bunun faturasını da 76 milyon insanımız, Türk halkı ödeyecek. Bunu kabul etmek mümkün değil değerli arkadaşlarım. Güney illerimizde -hatta Ankara'da otogara gidin bakın- sayılarını bilemediğimiz binlerce Suriyeli var. Başbakan şikâyet ediyordu dün "Amerika Birleşik Devletleri sözünü tutmadı, Suriyeliler için gereken yardımı göndermedi." diye. Sayın Başbakan kendisi şikâyet ediyor. Siz komşunuzla iyi geçinmek yerine emperyalist ülkelerin desteğiyle onların işlerini karıştırmaya kalkarsanız faturasını da size ödetirler. Bu, sadece maddi bir fatura da olmaz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, daha önce de söyledim: Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bozulursa Türkiye'nin toprak bütünlüğü de bozulur. Türkiye'nin çok dikkatli olması gerekir. Ama bölgede yaşanan gelişmeler bunun doğru okunamadığını ortaya koymuştur. IŞİD diye bir terör örgütü çıktı, ortalığı birbirine katıyor ama Türkiye'nin haberi yok. Bizim derinlikli dış politikamız çok başarılı! Dış operasyon yetkili Millî İstihbarat Teşkilatı, hepsi ayakta uyuyormuş meğer. Bir terör örgütünün nasıl bu kadar güçlendiğini, bırakınız iç savaşın olduğu bir ülkeyi, Irak'ın bile bazı bölgelerini işgal edebilecek boyuta geldiğini görememiş. Bunu da ancak AK Dışişleri Bakanlığı, AK MİT göremezdi ve görememiştir de. Bu kurumların derhal hesap vermesi gerekir. Dışişleri Bakanının da MİT Müsteşarının da derhal istifa etmesi gerekir. Yetmez, Başbakanın da halktan özür dileyip istifası gerekir. Tüm bunların sorumlusu Sayın Başbakandır ama böyle bir davranışı ancak erdem sahibi kişilerden bekleyebiliriz. 301 işçi ölür ama siyasi sorumlu yoktur. Hızlı tren faciası yaşanır, sadece makinistler sorumludur. Bu anlayışla Türkiye kayıplar vermeye devam edecektir değerli arkadaşlarım. Geri kabul anlaşması, aynı gümrük birliği anlaşması gibi Türkiye'ye ağır yükler çıkaracaktır. Gümrük birliğinin Türkiye'ye faturası 200 milyar dolarlık cari açıktır. Bu anlaşmanın yükünün ne olacağını bile kestiremiyoruz. Sayın Bakan, ne kadar yük getirecek bize acaba maddi olarak? Bunu sormak istiyorum.
Türkiye'nin, serbest dolaşım hakkı olmadan, tam üyelik garantisi olmadan böyle bir külfetin altına sokulması kabul edilemez değerli arkadaşlarım. Türkiye'ye üyelik konusunda bir tarih verilmeden, geri kabulün maliyetlerinin karşılanacağı garanti altına alınmadan böyle bir anlaşmanın kabulü Türkiye'nin çıkarlarına kesinlikle aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım, tek yanlı olarak Avrupa Birliğinin çıkarlarını gözeten bir anlaşmanın kabulünün ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu, tıpkı Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemindeki kapitülasyonların bir benzeridir. Türk halkı bunu kabul etmez.
Değerli arkadaşlarım, kendi yoksulumuz varken Avrupa Birliğinin gönderdiklerini burada besleyemeyiz. Arkadaşlar, bakın, 150 bin kişi geldiğini düşünün altı ayda Avrupa Birliğinden, nereye koyacaksınız? Getto mu yapacaksınız? Silivri gibi kamplar mı yapacaksınız? Nereye yerleştireceksiniz bunları? Ondan sonra oradaki insanlık dışı olayların hesabını gene dünyaya biz vermeyecek miyiz? Buna nasıl "evet" dersiniz? Biz "hayır" diyeceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)