| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA İZİNSİZ İKAMET EDEN KİŞİLERİN GERİ KABULÜNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.06.2014 |
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa Birliği sürecinde önemli bir anlaşmayı müzakere ediyoruz. Tabii ki böyle bir anlaşma üzerinde farklı görüşlerin olması doğal ama burada önemli olan, gerek anlaşma metninin içeriği, gerekse bazı rakamlar konusunda doğru bilgileri vermek hem bizim hem de muhalefet partisindeki arkadaşlarımızın görevidir.
16 Aralık 2013 yılında bu anlaşma imzalandı ve Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği kurumları tarafından da onaylandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da inşallah bugün onaylandıktan sonra yaklaşık üç yıl sonra uygulamaya geçecek bir anlaşma.
Niye üç yıl? Çünkü bu üç yıl içinde alınması gereken tedbirler var, Türkiye'nin alması gereken tedbirler var, Avrupa Birliğinin alması gereken tedbirler var özellikle sınır güvenliği ve kaçak göçle mücadeleyle ilgili. Yine, Türkiye'nin gerek pasaport gerek iç güvenlikle ilgili atması gereken adımlar var ve bazı adımları da Avrupa Birliği ile Türkiye birlikte atacak. Bu tüm çalışmalar yaklaşık üç yıl süreceği için, öyle tahmin edildiği için üç yıl sonra uygulamaya girecek bir anlaşma. Bu süreçte Avrupa Birliği de Türkiye'nin atması gereken adımlar konusunda fonlar da aktaracak, bu fonlardan da faydalanacağız.
Avrupa Birliğinin bu üç yıl içinde... Biraz önceki çok değerli konuşmacı Sayın Korutürk'ün "Türkiye'ye talimat verir gibi 'İşte, şunları şunları yap.'" dediği şeylere baktığınız zaman, Türkiye'nin iç güvenliğiyle ilgili tedbir alınması zaten hepimizin en büyük arzusu. Pasaport çalışması zaten Hükûmetimizin yapmakta olduğu bir çalışma. Sınır güvenliği ve kaçak göçle mücadele hem Türkiye'nin bir sorunu hem de Avrupa Birliğinin bir sorunu. Dolayısıyla, bu konuda tedbir alıyoruz, almaya da devam etmemiz lazım; bazılarını da Avrupa Birliğiyle birlikte almak daha sağlıklıdır çünkü bugün kaçak göçle mücadelede ülkeler tek başına başarılı değildir, hatta uluslararası örgütler de başarılı olamamıştır. O nedenle bu iş birliğinin önemi var.
Şimdi, göç olgusu, bugün en çok tartışılan konulardan bir tanesi. Bugün göçmen akışı ya da yasa dışı göç özellikle, göçmen akışı engellenemiyor, engellenemez de. Önümüzdeki on yıl, yirmi yıl Avrupa'nın en çok ihtiyaç duyacağı konu da yaşlılıktan ve nüfus azalmasından dolayı yeni göçmenlerin Avrupa'ya gelmesidir. Sürdürülebilir bir ekonominin ve toplumun sağlanabilmesi için, şu andaki istatistiklere göre, Avrupa Birliğinin göçe ihtiyacı var.
Ha, burada nedir önemli olan? Kaçak göçle mücadele, kontrollü göçün sağlanması. Zaten Avrupa Birliği ülkelerine giren göçmen sayısına ya da kaçak göçmenlerin iadesiyle ilgili rakamlara baktığımız zaman da, bunların birçoğunun değişik sebeplerle Avrupa Birliği ülkelerinde yer aldığını görüyoruz.
Şimdi, bu anlaşma neticesinde, üç yıl sonra bu anlaşma yürürlüğe girdiği zaman belli bir makul süre içinde de vize serbestisi başlayacak yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları serbest, vizesiz dolaşım hakkı elde edecekler. Bu, azımsanacak bir hak değil. Burada Avrupa Birliğinin çifte standardını, Avrupa Birliğinin mahkeme kararlarını uygulamadığını görüyoruz. Özellikle Avrupa Birliği Adalet Divanının verdiği kararlara baktığımız zaman, hizmet almak için ve iş kurmak için giden vatandaşlarımıza vizesiz gitme hakkı veriliyor fakat hizmet almak için, özellikle para harcamak için giden vatandaşlarımızla ilgili, onların davalarında ret verilmiştir. Ya, bunun da bir siyasi karar olduğunu söylüyoruz. Hatta iş kurmak için ya da hizmet sunmak için vatandaşlarımızın kazandığı davaları da tüm Avrupa Birliği ülkeleri de uygulamamaktadır. Dolayısıyla, bu işin kökten çözümü, tüm vatandaşlarımızın, ayrım yapılmaksızın vizesiz dolaşım hakkını elde etmesidir. Bu da çok önemli bir kazanımdır, bu hepimizin arzusudur. Hep birlikte de mücadele etmeye devam etmeliyiz.
O nedenle, bu anlaşmayla ilgili "Yok, efendim, bunu sonra feshedersiniz, edemezsiniz." gibi tartışmaya gerek yok. Biz burada biraz önce "Meşruhatlı Yol Haritası" dediğimiz, Avrupa Birliğiyle yaptığımız bu sözleşmeye dercettirdiğimiz bu yol haritasına baktığımız zaman, yapacaklarımızı, yapamayacaklarımızı tek tek açıklamışız ve "Makul bir süre içinde Avrupa Birliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz dolaşım hakkı vermezse biz bu sözleşmeyi feshederiz." demişiz ve bu makul sürenin de bizim için, tüm çalışmalar dâhil altı ay olduğunu buraya dercettirmişiz. Dolayısıyla, altı ay içinde bu uygulanmazsa biz bunu feshederiz.
O nedenle, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği sürecini bunu feshettik diye durdurmak istiyorsa, zaten herhangi bir sebepten de bunu durdurabilir. Zaten bugün siyasi engellerle birçok müzakerenin, özellikle müzakere fasıllarının açılmadığını her vesileyle sizlere de, onlara da açıklıyoruz.
Burada Lozan Anlaşması'nın ihlali de söz konusu değildir. Yine burada biz azınlık konusunun Lozan Anlaşması'nda tarif edildiği gibi uygulanacağını aynı şekilde, yazılı bir şekilde bu anlaşmaya dercettirmişiz, pozisyonumuzu açık bir şekilde bildirmişiz değerli arkadaşlar.
Şimdi, Türkiye, geri kabul edilen kişilerle ilgili ne yapacak? Bir kere, her şeyden önce Avrupa Birliği ülkelerine bu kişilerin Türkiye tarafından, Türkiye üzerinden geçtiği ispatlanacak ve Türkiye de bunu kabul edecek. Rakamlara baktığımız zaman -örneğin Yunanistan'la bizim geri kabul anlaşmamız var 13.648 yasa dışı göçmen geçtiğini kabul etmişiz ve bunlardan sadece, değerli arkadaşlar, 3.876 kişi iade edilebilmiş. Bu süre içinde birçoğu zaten başka haklar elde etmiş ve bu tür mültecilerin iade edilemeyeceğine dair -Avrupa Birliği Adalet Divanı dâhil- mahkemelerin kararları var, her ülkenin değişik kanunları var ama neticede, burada, bu insanların Türkiye üzerinden geçtiğini Türkiye'nin de kabul etmesi lazım ve Türkiye'ye iade edilen herkes de Türkiye'de kalacak diye bir kural yoktur, herkesin kalması gerekir diye bir kural da yoktur.
Birincisi, Türkiye, yine burada, bu yol haritasında belirttiğimiz gibi, coğrafi kısıtlamayı devam ettirecektir yani 1951 Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğumuz coğrafi kısıtlamayı devam ettirecektir. Ne zaman kaldıracaktır? Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğu gün. Yani bu kişiler Türkiye'ye geldiği zaman eğer Türkiye kabul ederse, bu kişileri, eğer geri kabul anlaşması olan ülkeler varsa, bunları iade etmek lazım, başka ülkelerle de yine geri kabul anlaşması yapmamız lazım, bu konuda hepimiz hemfikiriz ama diyelim ki Türkiye'nin doğusundan herhangi bir ülkedense bu kişiler, bu kişileri ya o ülkelere iade ediyoruz Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle birlikte ya da üçüncü bir ülkede ikamet etmesini, mülteci olmasını sağlıyoruz. Türkiye bu rezervini, bu coğrafi kısıtlamasını devam ettiriyor değerli arkadaşlar.
Ee, şimdi, Suriyelileri gönderecek miyiz? Suriyeliler niye geldi bizim ülkemize? Orada bir savaş var, orada bir zulüm var, orada kan var, kendi insanını öldüren zalim bir rejim var ve bir de ortaya çıkan terörist gruplar var onlar da acımasız. Ee, şimdi, bu insanları biz bu çatışmanın ortasında mı bıraksaydık; yoksa bunlara kapımızı açsaydık da bunları şimdi ülkemizde barındırsa mıydık, hangisi daha iyi? Şu ortamda, hâlâ orada istikrarsızlık varken, savaş varken, kan varken, gözyaşı varken bu insanlara "Gidin, siz de ölün." demek bizim insanlığımıza sığmaz, bizim anlayışımıza sığmaz değerli arkadaşlar, bunu genel anlamda söylüyorum. Dolayısıyla ileride inşallah oraya istikrar gelir...
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Bakan, onlar nasıl gönderilecek konusu, şu anda gönderin meselesi değil. Yani onların giderken burada kalmasıyla ilgili soru ifade edildi; yoksa böyle bir konuda...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -Bunların zaten 200 küsur bini kampta yaşıyor. Bunlara istikrar gelir, güven gelir inşallah Sayın Vural ve orada barış, istikrar geldiği zaman inşallah onları da sağlıklı bir şekilde uygularız.
Neticede değerli arkadaşlar, bu geri kabul anlaşması ve karşılığında 77 milyon insanımızın vizesiz dolaşım hakkı hem Türkiye'nin yararınadır ve dolayısıyla Avrupa Birliği sürecimiz için de önemlidir. Bu konuda siz değerli arkadaşlarımızın destek vermesini özellikle rica ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)