| Konu: | ÇANAKKALE SAVAŞLARI GELİBOLU TARİHİ ALAN BAŞKANLIĞI KURULMASI HAKKINDA |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 18.06.2014 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize sevgilerimi sunuyorum.
Sevgili arkadaşlar, bugün Çanakkale gibi bir milletin birliğini, bütünlüğünü, beraberliğini ve bütün milletleri bir araya getiren tarihî bir olayı konuşuyoruz. Vatanını savunan bir milletin dünyanın bütün süper güçlerine karşı verdiği mücadeleyi konuşuyoruz. Tıpkı Hazreti Nuh'un "Rabb'im, yenildim." dediğinde kendisine gemi talimatının verilmesi gibi, bittiğini zannettikleri bir toplumun ve milletin son anda küllerinden yeniden dirildiği bir günü konuşuyoruz ve Çanakkale'yi inşallah, hep birlikte evrensel barış üssü hâline getirmeyi tasarlıyor ve inşallah çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, tarihî yerler, tarihî eserler bir toplumun tapusu mesabesindedir. Bu itibarla, tarihî mekânlarımıza, tarihî eserlerimize sahip çıkmak, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarmak hepimizin boynunun borcudur.
Kuşkusuz, Çanakkale bir ara dönem savaşıdır. Şayet Çanakkale olmasaydı cumhuriyetimiz olmayacaktı ve kurulamayacaktı. Sanılanın aksine Çanakkale bir Osmanlı savaşıdır. Toplumun geneli cumhuriyet dönemi savaşı zannetmektedir. Hatta, Çanakkale olmasaydı 1919'da Samsun'a çıkılamayacaktı ve Necmettin Halil Onan'ın:
"Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir!
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!..
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin,
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!.." dediği Çanakkale'yi konuşuyoruz.
Çanakkale Zaferi'nin 100'üncü yılı yaklaşırken bir büyük medeniyet tasavvurunun ayağa kalktığı bu büyük vatan toprağının her köyünden, kasabasından ve şehrinden, şehidin kucak kucağa yattığı Gelibolu Yarımadası için AK PARTİ iktidarlarına kadar, maalesef, üzgünüm, ciddi bir adım atılmamıştır. Daha doğrusu, yeterli ve kuşatıcı bir düzenlemenin yapılmamış olması milletimiz adına bir nakisa olsa gerektir.
Hatırlatmak isterim ki Çanakkale muharebelerinden sonra şehit ve gazilerimize Kurtuluş Savaşı'na katılmamışlarsa Osmanlı askeri sayılmamış ve bundan dolayı maaş bağlanmamıştır, sağlıklarıyla alakadar olunamamıştır. Her birimizin övünerek ve bir hamaset abidesi olarak anlattığımız fotoğraflarında sırtında 250 okkalık mermi taşıyan Seyit Onbaşı ve diğer gazilerimiz bu anlaşılmaz uygulamanın kurbanı olmuş, Seyit Onbaşı hamallık yaparak hayatını sürdürmeye çalışırken bakımsızlıktan verem olmuş ve fakruzaruret içinde dârülbekaya intikal etmiştir.
Çanakkale Muharebesi, her birimizin okuduğu tarih derslerinde Birinci Dünya Savaşı'nın bir cephesi olarak birkaç satırda anlatılıp geçilmiş, bu savaşın Türkiye, Orta Doğu, Rusya, Türk dünyası ve İslam dünyası için, hatta Batı ve itilaf devletleri için ne anlama geldiği anlatılmamış, anlatılamamıştır. Hatta, Çanakkale, Homeros'un Truva Savaşı'na konu Truva atıyla özdeşleştirilerek Gelibolu'da gerçekleşen büyük direniş gölgede kalmıştır, gölgede bırakılmıştır.
Çanakkale muharebe alanları için bir şeyler yapma zamanı AK PARTİ iktidarlarına kadar hakikaten yerine getirilememiştir. Bölgenin tarihî ihmaller ve görmezden gelmeler, tarihî hâline gelmesi, bu millete, bu medeniyete, bu insanlığa karşı işlenmiş eksiklikler olarak düşünüyorum. Bir başka çarpıcı örnek, Çanakkale muharebe alanının 1970'li yıllara kadar askerî bölge olarak kalması, halka ve halkın ziyaretine yasak olmasıdır. O yıllarda askerî bölge dışındaki tarlalarını süren çiftçilerin öküzlerinin ayakları altında ezilen şehit kemiklerinden haberdar mısınız sevgili arkadaşlar? Yine, Çanakkale Savaşı sonrasında bölgedeki 7 köye Balkanlardan gelen göçmen kardeşlerimizin yerleştirildiğini ve 70'li yıllara kadar tek geçim kaynaklarının savaş mühimmatı hurdası satışı olduğunu ve pek çok mühimmatın eritilerek mutfak malzemesi yapıldığını hatırlatmak isteriz.
Şehit olanlar, onların geride bıraktığı eş, ana, baba ve yetimler ile gaziler için bu iktidar dönemine kadar hiçbir şey yapılmamış, tarihine ve ceddine hak ettiği ölçüde sahip çıkılmamıştır. Bu utancın izlerini silemesek de gelin birlikte iyi bir iş yapalım. O topraklarda yiten canlar, akan kanlar ve babalarını o topraklarda bırakmış yetim çocukların acı ve hüzünlerinden bir iftihar abidesi yükseltelim. O toprakları koruma altına alalım ve uzman kişilerin gözetiminde tarihimize sahip çıkalım. Asla unutmayalım, Çanakkale Savaşı küçücük bir toprak parçasında, Gelibolu Yarımadacığında yaşanmış küçücük bir savaş değildir, destanlara tanık bu coğrafyanın en büyük destanıdır.
Geçilmeyen, geçilemeyen Çanakkale... Çünkü savaş Anadolu insanın her bir ferdinin hanesinde, Osmanlı coğrafyasının ve ezan sesinin yankılandığı her bir karış toprakta yaşanmış bir savaştır. Erkeksiz kalan köylerde, kasabalarda çift süren kadınlarımızın, kız kardeşlerimizin, analarımızın onur ve namus savaşıdır Çanakkale. Herkes çok iyi biliyor ki İslam'ın bekçiliğini yapmış büyük devletin başkenti, son kalesi İstanbul'un alınmasıyla bir devir bitecekti ancak Çanakkale bir milletin, bir büyük medeniyetin tarih sayfasında yaşatmak için verdiği var olma mücadelesinin adı oldu.
Çanakkale bir medeniyet müdafaasıdır. Bu yasa bile İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif'in şu ifadeleri karşısında bir yetersizlik olarak kalacaktır:
"'Bu taşındır.' diyerek Kâbe'yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyla,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecrâmıyla,
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan,
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem,
Tüllenen magribi, akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana."
Bu yasanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi ve heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)