| Konu: | HDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, ARICILIK VE BAL ÜRETİCİLERİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU OLUMSUZ DURUMUN TÜM BOYUTLARIYLA ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN (10/87), GENEL KURULUN 18 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 18.06.2014 |
YUNUS KILIÇ (Kars) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisi adına 21 milletvekili arkadaşımızın, arıcıların ve bal üreticilerinin sorunlarıyla alakalı bir Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle arıcılık ne anlam ifade ediyor bizim açımızdan, ülkemiz açısından, dünya açısından, kısaca onun hakkında bazı bilgiler verdikten sonra, araştırma komisyonu kurulmasına yönelik soruları da cevaplayacağım inşallah.
Türkiye, dünya arıcılık üretiminde, özellikle arıcılık ürünlerinden birisi olan bal üretiminde 2'nci sırada. Sayın Zozani "4'üncü sırada." dedi ama son yıllardaki gelişmelere dikkat etmemiş galiba. Şu anda bal üretimimiz 95 bin ton civarında, kovan varlığımız dünyada Çin'den sonra 2'nci sırada ve Türkiye, dünyada bal üretimi noktasında 2'nci sırada. Türkiye'nin nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık 1,1'ine tekabül ederken, bal üretimimiz dünyada yüzde olarak 5,5-6 civarındadır. Yani aslında baktığınız zaman bal üretimi noktasında Türkiye oldukça iyi bir durumdadır ancak Türkiye daha fazlasını üretebilir mi? İnsanlarının gelir seviyesini, arıcılıkla uğraşanların gelir seviyesini daha fazla yükseltebilir mi? Elbette bunun imkânı var, olanakları var.
Aşağı yukarı Türkiye'de 20 bin köyde arıcılık yapılıyor ve bu 20 bin köyde aşağı yukarı 80 bin aile -ortalama 4'er kişiden sayarsanız bunu 320 bin kişi- bizzat arıcılık yapıyor, bal üretiyor, diğer arı ürünlerini üretiyor ve aile yaşamına, geçimine katkıda bulunuyor, yaşam standartlarını bununla belirliyor. Ve yine bir rakam: Türkiye'de kişi başına tüketilen bal miktarı 1,26 kilogram. Bu, dünya ortalamasının çok fazla üzerinde olan bir rakam arkadaşlar çünkü dünyada bal tüketimi kişi başına 0,2 kilogram sadece. Bu noktadan da baktığımızda aslında iyi bir yerde olduğumuz kesin. Ama genel çerçeveyi çizdiğiniz zaman özellikle tarımsal üretimde çeşitliliğin artırılması, topraksız alanlarda üretim yapılabilmesi, küçük sermayelerle işletmeler kurulup aile bütçesine katkı sağlanmaları noktasında düşündüğünüz zaman, Türkiye gibi tarım ülkesi olan ülkelerde, asla vazgeçilmemesi gereken, çeşitlendirilmesi, artırılması, desteklenmesi gereken bir alan olarak karşımızda duruyor.
Türkiye, bu genel kabulden sonra neler yapmıştır geçmişte? Bugün arıcılıkla alakalı, bal üreticilerinin sorunlarıyla alakalı neler yapmaktadır? Yapılan yeterli midir? Daha fazlasına mı ihtiyaç vardır? Bir de o pencereden bakmak bence daha doğru bir değerlendirme alanı oluşturacak diye düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, aslında, Türkiye'de -Anadolu, Trakya, bu bölge var olduğu süreden beri- endemik bitki çeşitliliğinin, floranın oldukça zengin olması sebebiyle arıcılık hep önemli bir üretim alanı olmuş, halk elinde bu yetiştiricilik ve üreticilik hep yapılagelmiş. Ancak, son yıllarda daha modern anlamda bir arıcılık yapılması faaliyetleriyle beraber, kovan varlığımız modern kovanlara dönüştürülmüş, bal üretimimiz kısmen kovan başına artırılmış -tabii beklenen seviyelerin hâlâ altında olduğunu itiraf etmek lazım- ve insanlarımız -özellikle arıcılıkla uğraşanlar- bir kayıt sistemi altına alınmış -efendim, arıcılık kayıt sistemine dâhil edilmiş- her ilde arıcıların oluşturduğu birlikler kurulmuş, merkez birliğine dönüştürülmüş ve bugün hemen hemen arıcılık faaliyeti yapan, bal üreten, diğer arıcılık ürünlerini üreten insanlarımızın tamamı bu kayıt sistemi altına dâhil edilmiş. Bunlara, 2003 yılından başlamak üzere, çeşitli kalemlerde destekler verilmiş ve bu destekler artırılarak devam ediyor. 2000 öncesinde var mıydı, 2003 öncesinde var mıydı? Yoktu. O zaman, AK PARTİ, aslında, arıcılığın bilinçli olarak desteklenmesini ve geliştirilmesini başlatan parti. Aslında, burada, buna teşekkür etmek gerektiğini de düşünüyorum.
2003 yılından 2008 yılına kadar, arkadaşlar, ana arı üretimine ve süzme bal üretimine verilen destekler ve teşvikler 2008'den itibaren kovan başına bir destek hâline getirilmiş ve bugün, arıcılık kayıt sistemine dâhil olan bütün arıcılara arı kovanı başına 10 TL destekleme yapılmaktadır. 10 TL az bir rakam mıdır? Elbet artırılabilir, daha fazlası yapılabilir ama arkadaşlar, bir arı kovanının, arılı bir kovanın zaten Türkiye'deki fiyatı aşağı yukarı 200 TL civarındadır, yani o noktadan baktığınızda yüzde 5'ine tekabül eder her yıl. Bu da çok azımsanacak bir rakam değildir. Daha fazlası verilebilir mi? Elbette ülke imkânlarıyla alakalı verilebilir.
Daha önemlisi, arkadaşlar, arıcılık sektörü için dedik ki: "Sermaye birikimi az olan insanların yaptığı bir uğraş." Dolayısıyla, arıcılık işletmelerinin geliştirilmesi, ürünlerinin çeşitlendirilmesi adına Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri, Avrupa Birliği destekli IPARD Projesi, Kırsal Kalkınmanın yapmış olduğu desteklerle yüzde 50'lere varan hibe oranlarında, ciddi miktarlarda, 1,5 milyon euroya kadar, işletme kurdukları takdirde, destekler alabilmekte ve Ziraat Bankasından, tarım kredi kooperatiflerinden sübvansiyonlu krediler alabilmektedirler. Özellikle, 50 kovanın üzerinde işletmeleri olanlar buradan çok rahatlıkla yararlanabilmekte, "Ben işletmemi büyütmek istiyorum ve 50 kovanın üzerine çıkarmak istiyorum." diyenler de yine bu sübvansiyonlu kredilerden yararlanabilmektedir.
Bu, arıcılığımızın son yıllarda daha bilinçli yapılmasına, daha ayakları yere basar bir hâlde yapılmasına, geleceğini biraz daha net olarak görebilmesine yönelik faaliyetler. Arıcılar, arıcılar birlikleri aslında bunun farkında ama ülkemizde bununla bitmiyor. Tabii, arıcılığın başka, çözülmesi gereken, başlanmış olan, daha geliştirilmesi gereken, ilerletilmesi gereken problemlerinin olduğunu da biliyoruz. Özellikle, bunlardan göçer arıcılık noktasındaki yapılan desteklerin artırılması ve bu göçer arıcıların kışı geçirebilme alanlarının oluşturulabilmesine katkı sunulması, özellikle tarımsal arazilerde, bitkisel üretim yapılan alanlarda arıcılık yapılan noktaların Tarım Bakanlığıyla istişare edilerek ilaçlama, özellikle pestisit kullanımının belli zaman aralıklarında kontrol altına alınması... Bu, toplu arı ölümlerinden bahsedildi, bunun önüne geçecek en önemli olay budur, pestisitlerin bilinçsiz, zamansız kullanımlarıdır. Bu, dünyada da, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde arı kolonilerinin topluca ölümlerinin ana sebebi olarak gösterilmektedir. Bu noktada, ülkemizde hâlâ yapılması gereken, atılması gereken adımlar vardır ama şunu da bilmek lazım: AK PARTİ döneminde Türkiye'de kullanılan, bitkisel üretimde kullanılan pestisit oranı yüzde 80 oranında azaltılmıştır arkadaşlar. Yüzde 80 çok önemli bir rakamdır ve havadan ilaçlama yerine artık yerden ilaçlama başlatılarak bunun kalıcı etkisi de önemli oranda artırılmıştır.
Türkiye'de aynı zamanda 2002 yılından bu yana kovan sayısında, arkadaşlar, yüzde 57'lik bir artış olmuştur; bu, modern kovana geçiş anlamında aynı zamanda. Bu, çok önemli bir rakamdır. Aynı zamanda Türkiye'de bal üretimi, yine 2002 yılına göre baktığınız zaman, 75 bin tondan 95 bin tona çıkmıştır ki bu da yüzde 27'ye tekabül eden bir artıştır. Önemli bir artıştır aslında ama şu noktadan baktığınızda Türkiye hâlâ bunun birkaç katı kadar bal üretebilir ve Türkiye şu anda bunun yollarını arıyor. Tarım Bakanlığı bu manada ciddi destekler veriyor, özellikle işletmelerini büyütme noktasında ciddi destekler veriyor. Yaz aylarında şeker kullanımının önüne geçebilmek için, aynı zamanda Tarım Bakanlığı, arıcılık yapanlara bu manada talep ettikleri takdirde sübvansiyonlu krediler veriyor.
Şimdi, bir de Bitlis'teki bal üretim istasyonunun, arıcılık üretim istasyonunun kapatılmasıyla alakalı Sayın Zozani şikâyette bulundu. Aslında arkadaşlar, orası kapatılmadı, orası daha rantabl bir üretim alanına dönüştürülmek için Millî Emlak'a devredildi. Tarım Bakanlığına bağlı bir kuruluştu, Millî Emlak'a devredildi. Daha sonra Millî Emlak, burayı Bitlis İli Arı Yetiştiricileri Birliğine devretti ve bununla da bırakmadı, tarımsal, kırsal kalkınma fonlarından buraya çok ciddi destekler verdi ve burayı bal paketleme tesisi ve balmumu üretim tesisi hâline getirdi ve bölge arıcılığına da eğitim verebilecek bir merkez hâline getirdi. Şu anda Türkiye'deki arıcılığa ve dünyadaki arıcılığa katkı yapacak çok medeni, modern bir kuruluş hâline gelmesine de ciddi bir destek verildi aslında Bitlis'te. Ben bekliyordum ki Sayın Zozani bu manada Hükûmetimize teşekkür edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Belki yeniden söz alırsa bu teşekkürü, bu gecikmiş teşekkürü yapar diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)