| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 12.06.2014 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 67'nci maddesindeki önergemiz için söz aldım. Yüce kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
Buna göre 5237 sayılı Kanun'un 190'ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan "iki yıldan beş" ibareleri "beş yıldan on" şeklinde değiştirilmektedir. Bu hüküm, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için malzeme, donanım, özel yer sağlayanlar için getirilmiş bir hükümdür. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz önergemizle beş yıldan on beş yıla artırılmasını talep ediyoruz. Uyuşturucu kullanımı dehşet verici zararlarıyla toplumu giderek yıkmaktadır ve yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle getirilen artırım doğrudur, biz daha da artırılmasını talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye uzun bir zamandır, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin aşındırılmasının, anayasal düzeninin ilkelerinin sarsılmasının, Türkiye'nin temel dış politika esaslarının terk edilmesinin sıkıntılarını yaşıyor. Adalet ve Kalkınma iktidarı sadece iç politikada değil, dış politikada da Türkiye'yi bir uçuruma doğru sürüklüyor. Hep söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti'nin temel düzeni içerisinde anayasal ilkeler içinde çalışmak, sorunlara çözüm aramak yerine farklı ilişkilere farklı bağlarla, anlayışlarla girerseniz bunun Türkiye'ye ağır faturalar çıkarmaması imkânsızdır. Hep söylüyoruz: Hukuk içinde kalın; laikliği, demokrasiyi aşındırmayın. Ama dinlemediniz. Kendi iç siyasi hesaplarınız için komplolara, yasa dışı dinlemelere göz yumdunuz. Binlerce insanın mağduriyetine sebep oldunuz.
Değerli arkadaşlarım, kumpas diye, paralel diye feryat ediyorsunuz. Hukukun dışına çıkarsanız bu bumerang gelir, bir gün sizi de vurur. Nitekim, dış politikada da durum budur.
Din devleti kurmak üzere yola çıkan IŞİD militanlarının, Musul'daki konsolosluğumuzda bulunan Türk personeli ve konsolosumuzu, egemenlik haklarımızı ihlal ederek, Türk toprağı sayılan binayı basarak esir alması doksan yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk defa olmaktadır. Orta Doğu'da Amerika Birleşik Devletleri destekli, laiklik karşıtı terör örgütlerinin desteklenmesiyle meydana gelen bu olaylar Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eder bir nitelik kazanmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'de laik, demokratik cumhuriyeti tasfiye etmek için Amerika Birleşik Devletleri desteğinde iktidara getirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu'daki politikalarına uygun olarak öncelikle Özgür Suriye Ordusuna silah, cephane ve her çeşit lojistik desteği veren, başka bir deyişle, Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden laiklik karşıtı ÖSO'ya yardım suretiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni terörist örgütlere yardım eden bir devlet durumuna düşürmüş bulunuyorsunuz. Durum böyle olunca Özgür Suriye Ordusunun çatışmakta bulunduğu IŞİD de Türkiye'yi düşman olarak hedefine oturtmuştur.
Adalet ve Kalkınma Partisinin maceracı, emperyalizm yanlısı, teslimiyetçi politikaları Türkiye'yi komşu ülkelerin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıran bir devlet durumuna indirgemiştir. Kesin olarak bütün stratejistlerin bildirdiği bir gerçek vardır değerli arkadaşlarım: Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bozulursa Türkiye'nin toprak bütünlüğü de bozulur.
IŞİD'in Irak'ta işgal ettiği Türkmen bölgesinde yaşayan Türklerin korunması Türkiye'nin namus borcu olduğu gibi, Orta Doğu'da çıkarlarının korunmasında ve dengelerin lehimizde oluşmasında da son derece etkilidir. Türkiye'nin, Irak Merkezî Hükûmetinin itirazlarına rağmen bölgesel Kürt yönetimiyle iş birliği hâlinde petrol anlaşması yapması uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlalidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi hukuksuz yönettiği gibi, uluslararası alanda da hukuksuzluğu temel almaktadır. Bu gidişin sonu felakettir.
Türkiye kendi çıkarlarını korumak için gerekli etkin tedbirleri derhâl alarak duruma müdahale etmelidir ancak Amerika Birleşik Devletleri'nin önümüze uzattığı havucu da yememelidir. Özellikle, Musul ve Kerkük bölgesini alarak güya petrol sorununu çözme havucuyla Türkiye'yi Orta Doğu'daki bataklığa sokmamak gerekir. Emperyalist ülkelerin Irak ve İran'ı sekiz yıl savaştırıp her iki tarafa da milyarlarca dolarlık silah sattıktan sonra, hiçbirini galip ilan etmeden savaşı bitirdiklerini unutmamak gerekir.
Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri'nin planı, Türkiye'yi önce büyütme bahanesiyle Lozan'ı delmek, âdeta gebe bırakmak, sonra da doğurtmaktır. Bu plan daha önceden hazırlanmıştır ve bilinmektedir. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bozacak bu maceraya atılmamasını Adalet ve Kalkınma iktidarından talep ediyoruz. Lozan Anlaşması'nı kendi elimizle bozdurmak anlamına gelecek davranışlar Türkiye'nin devlet olarak varlığını tehlikeye düşürebilecek niteliktedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)