GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 12 HAZİRAN DÜNYA ÇALIŞAN ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MÜCADELE GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:12.06.2014

KEMAL AKTAŞ (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bugün 12 Haziran Dünya Çalışan Çocuklar Günü'ndeyiz. Bu vesileyle şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çocukların kapitalist üretim sistemi içerisinde sömürüldüğü bir zaman içerisindeyiz. Şu anda, çalışan çocuklar için konuşma yaparken bile çocukların sömürüldüğü bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu kâr hırsı öyle bir sömürü içermektedir ki çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen "Çalıştırılan Çocuklar Günü" diye bir gün belirlenerek ironinin âlâsı ortaya konmaktadır. Yani bütün düzenlemelere ve mücadelelere karşın çalışan çocuklar gerçekliği tüm dünya üzerinde varlığını ve etkisini olabildiğince sürdürmektedir.

Her çocuk kendi iyiliği için gereken himaye ve bakımdan yararlanma, maddi ve manevi varlığını geliştirme, görüşlerini serbestçe açıklayabilme, cinsel sömürü, şiddet, her türlü kötü muamele ve istismardan korunma, aile içinde yaşamını sürdürme, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma, anne ve babasını bilme, aile ortamından ayrılması hâlinde uygun bakımdan yararlanma, barınma, eğitim, temel sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalanma hakkına sahip olmalıdır.

Bu gerekliliğe rağmen, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Türkiye'de 2013 yılında yaşamını yitiren 1.235 işçinin 59'u çocuk işçidir. Çalışan çocuk sayısı 1 milyonu aşmıştır. Çalışan çocukların yüzde 50'den fazlası eğitimini sürdürmemektedir.

Olması gereken ve olan arasındaki uçurumdan hareketle şunu çok açık bir şekilde ifade edebiliriz: Çocuklar, başta emek sömürüsü olmak üzere, kimlik sömürüsü, cinsel sömürü ve daha birçok alanda bugün büyük bir kapatılma altındadır. Emek sömürüsü alanında çocuklar için de vahşi kapitalizmin ilk dönemleri olan 1800'lü yıllara geri dönüş söz konusudur. Nitekim, sadece emek sömürüsü değil, 1800'lü yıllardan sonra günümüzde yeni bir sömürü biçimi olan kimlik sömürüsü de eklenmektedir. Ulus devlet anlayışının ve teklik üzerinden kurgulanan siyasal anlayışın kurduğu bu sömürü biçimi, çocukların dil, eğitim, kimlik yönünden sömürüsünü esas almaktadır. Dil, kimlik ve kültürel haklarını talep eden çocuklar, cezaevlerinde cinsel istismar uygulamaları, sokak ortası infazlar gibi insanlık dışı uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadır.

Yine, bu yok sayılmış halk gerçekliğinin çocukları, her türlü kötü muameleye, insanlık dışı uygulamaya maruz kalırken, failler cezasızlık ile ödüllendirilmektedir. Bingöl'de 16 yaşındaki E. A. adlı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan 8 uzman çavuşun cezasızlıkla ödüllendirilmesi bunun en bariz örneğidir.

Yine, Türkiye'de 2 binin üzerinde çocuk mahkûmun bulunması da çocukların nasıl bir kapatılmayla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

Nitekim, teklik üzerinden kurgulanan yönetim aygıtının siyasal baskısı nedeniyle yaşanan yerinden edilmeler de en fazla çocukları ve kadınları vurmaktadır. Yerinden edilme sonrası emeğe ilişkin de Türkiye'nin metropollerinde ikinci basamak denilen işlerde çalışan çocuk çalışanların çoğu göçe zorlanmış ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklar hem siyasal kimliklerinden dolayı hem emeklerinden dolayı sömürülmekte hem de parçalanmış aile gerçekliğinin acısını çekmektedir.

Son olarak, Çalışan Çocuklar Günü vesilesiyle Suriye'de başlayan iç savaştan kaçıp Türkiye'ye gelen çocukların durumuna dikkat çekmek gerekir. Bu çocuklardan kampta olanlar ağır koşullar altındadır. Kız çocukları para karşılığı satılma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve kamplarda kalmayanların birçoğu bugün Türkiye'nin birçok iline yayılmış bir şekilde sokaklarda yatmakta ve insanlık dışı bir durumun tablosunda özne olarak bulunmaktadır.

Tüm bunlardan hareketle, 12 Haziran Çalışan Çocuklar Günü'nün çocukların emek, kimlik ve cinsel sömürüden çıkması için bir başlangıç olmasını diliyor, başta Hükûmet olmak üzere tüm siyasi partileri ve karar vericileri bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)