GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU
Yasama Yılı:4
Birleşim:94
Tarih:28.05.2014

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde 25 Aralık 2012 tarihinde alınan karar çerçevesinde oluşturulan Araştırma Komisyonumuz, bizler için son derece yol gösterici bir çalışmaya imza atmıştır.

Hükûmetimiz adına konuyla ilgili görüşlerime geçmeden önce Araştırma Komisyonumuz üyelerine emeklerinden ve ortaya koydukları bu değerli rapordan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir teşekkürü de rapor üzerinde söz alan gerek iktidar gerek muhalefet gerekse önerge sahibi milletvekili arkadaşlarıma yapmak istiyorum. Zaman zaman popülist, zaman zaman siyasi bakış açılarıyla da olsa bütün konuşmacıların önerilerini, eleştirilerini önemle değerlendireceğimizi ifade ederek kendilerine özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Tabii, burada teşekkürde bulunmayı çok arzu ettiğim ama ancak "Rabb'im ona gani gani rahmet eylesin." demek durumunda kaldığım, otuz iki yılı aşan insani dostluk hukukum olan değerli dostum Mevlüt Aslanoğlu'na Rabb'im gani gani rahmet eylesin. Sağlık sorunlarıyla uğraşmasıyla rağmen, ailesinin, evladının sağlık sorunlarıyla uğraşmasına rağmen buradaki çalışmaları hiç aksatmadan, kendi alanı olmasa bile bu Sağlıkta Şiddet Komisyonunun kurulması için önerge verme duyarlılığını da gösterecek kadar hassas çalışmalar yapan değerli milletvekilimize rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Tabii, sağlıkta memnuniyetin yüzde 75'lere geldiği bir konumu konuşuyoruz. Bu konumda bu memnuniyetin esas sahipleri olan hekimlere, hemşirelere, sağlık çalışanlarına buradan teşekkür etmek istiyorum. Onların zaman zaman muhatap oldukları şiddet eyleminden de gerek Meclisin bütününün gerekse kamuoyu vicdan sahiplerinin üzüntü duyduğunu da ifade etmek istiyorum.

Bakanlığımızın ilk günlerinden itibaren en çok yüreğimizi sızlatan, en çok içimizi burkan... Daha fazla sağlık hizmetinin sunumunu daha ileri noktalara nasıl taşıyabiliriz, vatandaşımızın hak ettiği sağlık hizmetlerini daha ideal noktalara nasıl taşıyabiliriz? Bu anlamda hekimlerimizden hemşirelerimizden daha çok fedakârlık isterken onların şiddete maruz kalmaları açıkçası bizleri derinden üzüyor, yaralıyor. Bu anlamda da gerekli her türlü tedbiri alma sorumluluğumuzun olduğunu sizlerle paylaşmak isterim.

Tabii, sağlık zor bir alan. her gün tıbbi gelişmelerin hızla arttığı, bilimsel gelişmelerin, tıbbi teknolojilerin her gün hızla arttığı bir alanı konuşuyoruz ve her gün bu yeni gelişmelerle, bilimsel gelişmelerle vatandaşımızı hızla buluşturma derdini de yaşayan bir yönetim anlayışının mensuplarıyız. Onun için zaman zaman 2002-2014 kıyaslamalarını yapıyoruz ambulans sayısı 630'lardan 3.900'lere çıktığında, ambulans helikopteri, ambulans uçak hizmetleri geldiğinde. Tabii ki bunlar bizim yapmamız gereken görevler, sorumluluklar. Buralarda da zaman zaman yaşanabilecek sıkıntılar ee on yıl önce yoktu. Ee, on yıl önce bunlar da yoktu. Dolayısıyla sıkıntılara ve sorunlara reel analizleri yapabilirsek reel çözümler üretebiliriz. Bu anlamda, yine ben değerli arkadaşlarımızın reel analizlerini mutlaka gündemimize alacağımızı, mutlaka onları samimiyetle değerlendireceğimizi ifade etmek isterim.

Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında yayınladığı Şiddet ve Sağlık Raporu'nda şiddetin önlenmesini halk sağlığı mücadelesinin önceliklerinden biri olarak ilan etmiştir. Müzakere ettiğimiz raporda da temas edildiği üzere, şiddet olgusu ülke farkı gözetmeksizin küresel yaygınlığa erişmiş önemli bir psikososyal sorun olarak ülkemizi de ciddi bir biçimde etkilemektedir. Sağlık kurumlarında yaşanan şiddet aile içinde, sokakta, stadyumlarda, trafikte, okul bahçelerinde veya başka sosyal alanlarda baş gösteren şiddetin bir parçası. Dolayısıyla şiddet olgusunu, şiddeti doğuran nedenleri ve bu halk sağlığı sorunuyla mücadelede takip edilecek temel politikaları bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Sağlıkta şiddet olaylarının kamuoyunda farkındalığın ve duyarlılığının arttığı 2012 yılından bugüne kadar Bakanlık olarak şiddeti önleme amaçlı yapısal, hukuksal nitelikte çeşitli çalışmalar yaptık. Çalışan sağlığı ve güvenliği tedbirlerini şiddetin önlenmesi cihetiyle de geliştirme gayreti içinde olduk, olmaya devam ediyoruz.

Bilindiği gibi, sağlık kurumlarında şiddet olaylarının takibi ve hukuksal destek sağlamak amacıyla Beyaz Kod uygulamasını başlattık, şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının veya kurum yöneticilerinin ulaşabilecekleri "Alo 113" hattını kurduk. 14 Mayıs 2012 tarihi itibarıyla Beyaz Kod uygulamasının başlamasıyla şiddet vakalarının kayıtları ve istatistikleri merkezi kayıt sistemiyle tutulmaya başlanmıştır. Beyaz Kod birimine 1 Haziran 2012-20 Mayıs 2014 tarihleri arasında gelen toplam şiddet başvuru sayısı 20.159'dur. Bu başvuruların Beyaz Kod birimine bildirimi ve takibinin yüzde 76'sı kurum yöneticileri tarafından yapılmaktadır. Şiddet birimlerinin ve takiplerinin yıllara göre artan bir oranda kurum yöneticisi tarafından yapılması, yöneticilerimizin sağlık çalışanlarımıza sahip çıkmasını ifade etmesi açısından önemlidir.

Yargı mercilerine intikal eden vaka sayısı 14.066'dır. 14.066 davadan fiziksel şiddet nedeniyle açılan dava sayısı 4.706, sözel şiddet nedeniyle açılan dava sayısı ise 9.360'tır. Mahkûmiyetle sonuçlanan dava sayısı 881, beraatla sonuçlanan dava sayısı 107'dir. Sonuçlanan davalarla ilgili rakamlar sonuçları itibarıyla büyük anlam taşımaktadır. Karar verilen yaklaşık 900 davanın yüzde 85'e yakını mahkûmiyetle sonuçlanmıştır. Gerek sağlık mevzuatında gerekse Türk Ceza Kanunu'nda caydırıcılığı artırmak amaçlı gerçekleştirdiğimiz mevzuat düzenlemeleri sonrasında, mahkemelerin, hâkimlerin, savcıların konuya olan duyarlılıklarının arttığını görmekteyiz. Bu vesileyle sağlıkta şiddete tolerans göstermeyen yargı mensuplarına buradan teşekkür etmek istiyorum.

Bu tedbirlerin yanı sıra, şiddete uğrayan sağlık çalışanlarına, acil hizmetler dışında hizmetten çekilme hakkı tanıyan genelgeyi yayınladık. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'muzda bu yılın başında yaptığımız düzenlemeyle, kamu ve özel sektör sağlık kurumlarında görevi başında sağlık çalışanına yönelik kasten yaralama suçunu tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına aldık. Sağlık çalışanı şikâyetçi olmasa bile şiddet olaylarının kamu davası cihetiyle hukuki zemine taşınmasını sağladık. Şikâyetçi olan sağlık çalışanımızın adına vekâlet vermesine gerek olmadan hukuki süreci takip edebileceğimiz düzenlemeleri yaptık. Bakanlığımız, bir taraftan bu ve buna benzer tedbirleri alırken diğer taraftan şiddeti doğuran nedenlerin tespiti ve ortadan kaldırılması hususunda kısa, orta ve uzun vadeli projeksiyonlar üzerinde çalışmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık kurumlarında şiddetin önlenmesi amacıyla alınan bütün tedbirlerin tek başına kalıcı bir sonuç doğurmasını beklemeyi arzu ederiz ama mümkün olmadığını da görmemiz gerekir. Her şeyden önce sağlıkta şiddetle mücadelemiz toplumsal şiddeti önlemedeki başarımızla doğru orantılı olarak seyredecektir. Bunun yanı sıra, sağlıkta onlarca yılın plansızlığının birikimi olan fiziksel yetersizlikler, insan kaynağı kısıtlılığı ve iş yükü artışı gibi sorunların şiddete ortam oluşturucu etkisi inkâr edilemez. Gerek sağlık çalışanlarımızın gerekse hasta ve hasta yakınlarının şiddet algısını ölçen araştırmalar bu tespitimizi desteklemektedir.

Kamu, özel, üniversiteler dâhil, bütün sağlık kuruluşlarında yılda yaklaşık 619 milyon insanımız muayene ve tedavi olmaktadır. Yani günlük 1 milyon 690 bin vatandaşımız sağlık kuruluşlarına başvurmaktadır. Sağlık sektöründeki -kamu, özel, üniversite- toplam insan kaynağımız ise 621 bindir. İş yükümüz oldukça fazla, buna mukabil sağlık insan kaynağımız da oldukça kısıtlı. Sağlık sektörünün bu yoğunluğu sebebiyle hasta-çalışan iletişimi de bir hayli önem arz etmekte.

Gerek çalışanlarımızın iletişim konusunda bilgilendirilmeleri gerekse hastalarımızın hak ve sorumluluklarının sınırlarının belirlenmesi hususunda da gerekli çalışmaları yapmaktayız. Bakanlık olarak bir taraftan çalışanlarımızı güvenli çalışma ortamlarına kavuşturacak yeni hastanelerimizi ve şehir hastanelerini inşa ederken bir taraftan da imkânlar ölçüsünde iş yükünü çağdaş standartlara kavuşturacak en doğru insan kaynağı stratejilerini uygulamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde ulaşmayı hedeflediğimiz nokta, sağlık çalışanlarımızın beden ve ruh sağlığı ile çalışma güvenliğini üst düzeye taşımak olacaktır.

Sağlık Bakanı olarak görevi devraldığım andan itibaren üzerinde en çok hassasiyet gösterdiğim konulardan birisi de sağlıkta şiddetin önlenmesi konusu olmuştur. Bu konuya bir hekim olarak yaklaşırken biraz önce ifade ettiğim tedbirlerden daha çok, halkımız ile sağlık çalışanımız arasında güçlü iletişim ve empati köprüleri oluşturmanın önemine inandığımı pek çok yerde ifade ettim, ifade etmeye devam ediyorum. Zira, hekim ile hasta ilişkisi bir baba-oğul, anne-kız ilişkisinden çok öte bir mahremiyet ilişkisidir. Çoğu zaman insanımız annesiyle, babasıyla, hatta eşiyle paylaşamadığı sorununu hekimiyle paylaşmakta. Böyle bir güven ilişkisini güvenlik gücüyle, kolluk gücüyle korumak, güçlendirmek ilk eylem planımız olmasın istiyoruz.

Evet, tedbirler alınılmalıdır, alıyoruz da ancak insanımızdaki hekim algısının, sağlık çalışanı algısının saygınlığını destekleyecek adımlara daha çok ihtiyacımız var olduğuna inanıyorum. Bir sağlık çalışanı sözlü bir tacize ya da saldırıya uğradığında ona karşı ilk duyarlı tepkiyi gösteren, itiraz eden sağlık hizmeti alan insanımız olabilmeli. Zira, sağlık çalışanımıza yapılan şiddet, orada sağlık hizmeti almak için bekleyen vatandaşlarımızın hizmet almasını da engellemektedir. Bu duyguyu güçlendirmek için bütün kurumların, başta biz siyasetçiler olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle medyamızın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğine inanıyorum.

Şiddet algısını değiştirmek için hazırladığımız kamu spotları önümüzdeki birkaç gün içinde yayınlanmaya başlayacak.

Meclis araştırması raporunun önemli tespitlerinden biri de medyada çıkan sağlık haberlerinin toplumsal algıya yaptığı olumsuz etkilerdir. Olduğundan farklı, çoğu zaman gerçeklerle ve bilimsel kriterlerle uyuşmayan haberler sansasyonel amaçlı servis edilmektedir. Bu tarz haberler, toplumda sağlık çalışanını kötü gösteren, ihmalkâr gösteren algı üretimine katkı sağlamaktadır.

Burada, son günlerde medyada sık yer bulan ve sağlık çalışanını kötü gösterme algısına katkı sağlayan olayı paylaşmak isterim: Adana'da 6 Mayısta, akut batın ön tanısıyla takip edilen bir hastanın yakını, hekimin tedavi sürecini beğenmeyerek, planlamayı eleştirerek hastane yönetiminden habersiz ama medya muhabirlerinin haberleri dâhilinde, hastane yatağıyla hastasını başka bir hastaneye göstererek olayı ajite etti, bir nevi şov yaptı. Medyamız da konunun içeriğini, detaylarını bilmeden ya da görmezden gelerek sağlık çalışanlarına ve hekime karşı yargısız infazla konuya yaklaşımlar gösterdi.

Biz, gerek hastane yönetimi gerekse hekimlerimizle ilgili inceleme veya soruşturma başlattığımız andan itibaren bugüne kadar ne yazık ki bu hasta yakınının yaptığı yanlışlıkla ilgili hiç kimse, gerek siyasiler gerek yöneticiler gerekse sivil toplum örgütlerinden "Bu hasta yakının yaptığı kamu hizmetine bir yanlıştır; hekimin planlama, teşhis koyma anlayışına yanlıştır." şeklinde ne yazık ki bu kürsüden de böyle bir ifade duymadık. Hâlbuki, hastanın tedavisini hasta yakınları yapmaya veya medya veya bu konunun dışındakilerin yapmaya ve planlamaya başladığı zaman korkarım ki sıkıntılarımız azalmayacak, artacaktır. Biz bir taraftan kendi eksikliklerimizi görürken diğer taraftan bu eksikliklerin kapatılma alanını bu işin dışındaki insanlarla veya bu hizmetin taliplerinden alacak olursak buradaki bir kargaşaya zemin hazırlarız ki son yıllarda ne yazık ki medyada bu anlamdaki sıkıntıları sık sık yaşadığımıza şahit oluyoruz. Bu nedenle, sağlık iletişiminde vazgeçilmez bir önemi olan medyamızın sağlık haberlerinde tıbbın genel ilkesi olan "önce zarar verme" prensibiyle hareket etmesini bekliyor, bunun hayati bir sorumluluk olarak görülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Araştırması Komisyonumuzun hazırladığı içerikli raporda, önemli tespitlerin yanı sıra başta Bakanlığımız olmak üzere sorumlu kesimlere sunduğu çok değerli öneriler de bulunmakta. Bu önerilerden birçoğunu süreç içerisinde gerçekleştirdik.

Yine, Bakanlığımız Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün finansal destek verdiği ve Kırıkkale Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalıyla ortak, geniş kapsamlı şiddet araştırmasını yaptık. Bu araştırmanın sonuçları bize önemli yol gösterici bilgiler vermiştir. Çalışma sürelerine ilişkin öneri gibi bazı hususlar da, konuşmam içinde ifade ettiğim üzere, plansızlığın birikimi olarak ve çözümü belirli bir zaman isteyen konulardır.

Kurum içi iletişim eksiklikleri, yönetimsel problemler, güvenlik zafiyeti oluşturan yapısal eksiklikler, sağlık iletişimi, risk ve kriz yönetimlerinde kapasite geliştirici eğitimler ve bunun gibi başlıklarda bugüne kadar atılan adımları daha hızlı ve etkin hâle dönüştürme gayreti içinde olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Bir dakikam daha olabilir mi?

BAŞKAN - Buyurunuz.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Meclis araştırması raporunu değerli kılan önemli özelliklerden biri de sağlık hizmetinin bütün paydaşlarının ve bilim adamlarının sağladığı katkılardır. Bu rapora katkı sunarak sorumlu bir tavır sergileyen sağlık bileşenlerimizin hem şiddetin önlenmesi mücadelemizde hem de insanlığımız sağlığını koruma, geliştirme mücadelesinde aynı sorumluluk bilincinde hareket edeceğine inanıyorum. Bütün katkısı olanlara teşekkür ediyorum.

Burada vicdanen konuşulması zor da olsa bir konuya temas etmek istiyorum. Ne yazık ki konuşmacılarımızdan biri "ilkel bir yönetim anlayışı" cümlesini burada sarf etti. Bu ülkeyi on iki yıldır yöneten bir anlayışa "ilkel yönetim anlayışı" diye hitap etmek bu iktidara destek veren milyonlara da bence... "İlkellik" kelimesini bile yakıştırmakta zorlandığımı ifade ediyor, bunun Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili tarafından da açıkçası düzeltilmesi gerektiği inancıyla hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)