| Konu: | CHP GRUBUNUN, ARDAHAN MİLLETVEKİLİ ENSAR ÖĞÜT VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, DEĞERLİ TAŞLAR VERGİYE TABİ OLMAZKEN ÇİFTÇİLERİN KULLANDIĞI YAKITTAN YÜKSEK ORANDA VERGİ ALINMASININ NEDENLERİNİN ARAŞTIRILARAK ÜRETİCİLERİMİZİN SORUNLARININ GİDERİLMESİ KONUSUNDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN TESPİTİ AMACIYLA 6/5/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 28 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 28.05.2014 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun üretici köylülerin sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması açılması konusundaki önergesini destekliyorum.
Elbette, işçi sınıfımızın yanında, her gün hayatı karartılan, tarım alanları tahrip edilen, kirletilen, ekip biçtiği toprakları elinden alınan köylülerimizin haklarını savunmak öncelikle bizim görevimiz. Onları buradan selamlıyorum. Bu sorun dahi, üretici köylülerin örgütlenmesi gerektiğine, mücadele etmesi gerektiğine olan ihtiyacı vurguluyor.
Sorun ne, nasıl dile getiriliyor? Pırlanta, elmas, yakut gibi kıymetli taşların KDV, ÖTV oranları sıfır olurken milyonlarca insanımızın tükettiği peynir, zeytin, süt, yumurta, ekmek, bilumum tüketim maddelerindeki KDV oranları yüzde 18'in üzerinde.
Şimdi, soru basit: Değerli taşları bu ülkede kimler kullanır, nüfusun ne kadarı kullanır? Onun dışında, ekmeği, sütü, peyniri, zeytini kimler kullanır? Milyonlarcası kullanır. Yani, Türkiye Cumhuriyeti, bir sermaye egemenliği altında, her tür eşitsizliğin, her tür adaletsizliğin, üzerine vergi adaletsizliğinin tüy diktiği bir ülke durumundadır. Yatlara, yatlarda kullanılan mazota sıfır vergi ama üretici köylünün kullandığı mazota, traktöre yüzde 55'lere varan ÖTV'si, KDV'siyle vergi! Bu eşitsizlik bilinmez değil ve bu, sorunların en görünür biçimi. Aslında, bu, Soma'da yaşanan maden faciasının ardındaki nedenleri araştırdığımızda da karşımıza çarpıcı bir şekilde çıkıyor. Yani, özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar, bütün bu esnek çalışma modelleri, işçileri köle yerine koyma, buralarda Hükûmetin vahşi bir sorumluluğu var elbette. Ama, bu ortama gidilirken Soma'da, Akhisar'da, Ege'nin o verimli tarım alanlarında çalışan üretici köylüler niye ekemez, biçemez oldu da o yerin yüzlerce metre altında çalışmak zorunda kaldılar? İşte, bu tarımın bitirilmesinden; köylünün emekli olmak adına traktörünü satmak zorunda kalması, mazotun ha bire vergilendirilip ücretinin arttırılması, pamuğa, tütüne getirilen kotalar... Şimdi, işte, köylü önce işçileşiyor, sonra işsizleşiyor, tarım bitiriliyor, dışa bağımlı hâle getiriliyor ama toplumdaki eşitsizlik, adaletsizlik çok daha uçurum hâlini alıyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, sadece dokunduğumuz, sızlayan yer burası değil, toplumun büyük bir nüfusunun hâli içler acısı. İki gündür, Mecliste... Elbistan Kalealtı Sulama Birliği işçileri -14'ü kadrolu, 6'sı mevsimlik işçi- iki yıldır maaş alamıyorlar, bu insanlar ne yiyip ne içecekler? Bunlar Ankara'da çocuk okutuyorlar. Geliyorlar, AKP Grubundan yardım istiyorlar, sözler veriliyor "Kadrolu yapacağız, yasa çıkartacağız, şu, bu." Değişen hiçbir şey yok. Mevsimlik işçi, sözleşmeli işçi, taşeron işçi ve milyonlarca işsiziyle Türkiye Cumhuriyeti, modern bir kölelik sisteminin sürdürüldüğü, sefaletin arşa çıktığı bir sistem hâlindedir.
Soma'yla birlikte bir kez daha iş cinayetlerini ve katliamları gündemimize aldık. Bakın, daha dün "Maslak 1453" adı altında, ünlü müteahhit, adı yolsuzluk soruşturmalarında geçip gözaltına alınan Ali Ağaoğlu'nun inşaatında, yine bir işçi üzerine demir blok düşerek hayatını kaybetti. Bu kaçıncı ölüm, bu kaçıncı cinayet! Bunlara kim göz yumuyor? Kim bunlarla içli dışlı? Kim bu imara, işçi sağlığına aykırı inşaatlara izin veriyor? Bunların müsebbibi, sorumluları ortadadır ve bu sorumlular siyaseten de bu halka hesap vermek zorundadırlar.
Değerli arkadaşlar, bugün 28 Mayıs; Türkiye'de bütün illerde ayağa kalkan halkın yani Gezi direnişinin, haziran direnişinin yıl dönümü. Hazirandan bu yana... Sayın Başbakan dün yine grup konuşmasında Gezi'yi lanetledi, Gezi'ye olmadık laflar etti: "13 ağaçla başladılar, onların niyetleri başkaydı; Hükûmete darbeydi, komploydu. 17 Aralık, 25 Aralıkta aynı şeyi denediler." dedi. Şimdi de lafı getirdi, Soma madeninde hak arayan, adalet arayan, iş cinayetlerinden hesap soranları kendilerine karşı husumet beslemekle suçladı, yine Hükûmeti burada temize çıkartmaya çalıştı. Nedendi bu Gezi direnişi? Nedendi 8 gencin ölümüne yol açan, sokakları polis şiddetiyle, devlet terörüyle susturmak, bastırmaya çalışmak? Bir yıl sonra Sayın Başbakan ve Hükûmet hâlâ neyin ne olduğunu anlamıyor, sonra çıkıyor halkın karşısına "Siz diktatör görmemişsiniz." diyor. "Diktatör görmemişsiniz." dediği saatlerde, Okmeydanı'nda 2 insan hayatını veriyor.
Polis, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu ve Başbakandan aldığı gaz ve talimatlarla birlikte, her hak arayanı, her demokratik gösteriyi, her talepkâr olanı bastırmak için şiddeti kendinde hak görüyor.
Bakın, İzmir'de Soma madencilerinin ölümünü protesto eden binlerce insanın -en önde DİSK'in Başkanı gidiyordu- üzerlerine gaz sıkıldı, su atıldı -kulağından ameliyat olmak zorunda kaldı DİSK Başkanı, Konfederasyon Başkanı- hiçbir ihtar yapılmadan, uyarı yapılmadan. Toplumsal gösterileri, demokratik arayışları "İş cinayeti olmasın, işten atılmalar olmasın, madenler bu şekilde işletilmesin." diyenleri daha nereye kadar susturacaksınız?
Bakın, yalanla, zorbalıkla gerçeklerin üzeri örtülemez. Sayın Başbakan dün grup konuşmasında, yine bu Gezi olaylarına atıf yaparak bir kez daha hak arayanları suçlamak istedi ve Soma'da araştırmacı gazetecilik yapanları yine dış güçlerin -haziranda olduğu gibi- uzantısı olmakla âdeta itham etti. O söylemedi ama biz söyleyelim. BBC'nin buradaki muhabiri Rengin Arslan Soma'da madenci ailesi, başörtülü iki kadınla röportaj yapıyor ve o iki kadın: "Biz bu Hükûmetten şikâyetçiyiz. Biz bu Hükûmete oy verdik ama pişmanız. Bu Hükûmet bizim istediklerimizi yerine getiremedi." mealinden sözler söylüyorlar, bunu içtenlikle söylüyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Nasıl içtenlikle ya!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Ama, daha sonra yandaş medya harekete geçiyor ve hiç alakası olmayan insanların, SES üyesi Birgül Çongar Salman ile EĞİTİM-SEN üyesi bir öğretmen kadının fotoğrafları iki türbanlı kadınla bir araya getiriliyor ve sonradan, Başbakanın önüne bir yalan ve çarpıtma haber olarak sunuluyor, sanki bu insanlar -başı açık olan kadınlar- sonradan türbana büründürülmüş gibi. Bakın, hâlâ inançlar üzerinden, din, ibadet üzerinden nasıl bir kara siyaset yapılıyor. Sonrasında da...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Müftü karısını da gördük, bunlar işe yaramadı! Asıl bunlara bakın.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Bırakın müftü karısını, şimdi önümüzde somut örnek var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Var tabii! Başörtülü provokatör, provokatör!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Geriye gidip bunları çarpıtmaya gerek yok. Başbakan çıkıyor halkın önüne, ne diyor ondan sonra? "İki kadını figüran olarak kullandılar, bütün dünyaya servis ettiler."
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Haberi yapan belli.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Gözünde bir damla yaş yoktu.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Bunu yapan yandaş medya.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Olur mu ya! Gözünde yaş yoktu. Daha önce Soma'da görmemişler onu, daha önce Manisa'ya gitmemiş! Daha önce Manisa'ya gitmemiş, Manisa'ya!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Bunu yapan Soma halkının acısına saygısızlık gösteren ve hiçbir şekilde madencilerin yarasına derman olmak istemeyen bir iktidar anlayışı. Bunu görmemiz gerekiyor.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Sokakları savaş alanına dönüştürecektiniz, ondan sonra da...
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Bakın, Gezi'de 8 canın daha hesabı verilmedi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Nerede bir hareket, bir olay var, orada!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Ama, "Bu ülkede iş, aş, özgürlük olsun, demokrasi, barış olsun; kentler insanca yönetilsin -hani, sizin dediğiniz gibi- insan merkezli bir yaşam olsun." diyen milyonlarca insan sokaklarda terörize edildi ve onlar şimdi yargılanmak isteniyor. Yargılanması gereken çok açık.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Çiçek mi atıyorlar! Ne atıyorlardı?
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Demokratik hakkı kullanmak isteyenlere karşı bir yandan devlet terörü, öbür taraftan da bir nefret dili. Yani, meydanlara çıkıp Alevi inancından yurttaşları hâlâ tu kaka etmek...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Polise çiçek mi veriyordu gençler, polise çiçek mi veriyordu!
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - ...hâlâ onlara dönük ayrımcı bir dili ifade etmek...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Aşırı uçlar ne veriyordu, çiçek mi veriyordu?
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - ...bu toplumda kutuplaştırma, ayrımcılık, nefret dili siyaset tarzı oldu bu AKP Hükûmetinin. Baktı ki iyi iş yapıyor; toplumu bölerek yönetmek, bu şekilde iktidarı güçlendirmek...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Maskeliler kim, maskeliler? Çiçek atan maskeliler kim, çiçek atan! Molotof atan maskeliler kim?
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - ...12 Eylül rejimini bu şekilde, tek adam anlayışıyla despotik, diktatör bir şekilde yönetmek ve önümüzdeki seçimlere, Cumhurbaşkanlığı seçimine bu şekilde gitmek, işte bu -iyi bir iş yapıldığı düşünülerek- hâlâ sürdürülüyor ama bu ülkeye de yazık ediliyor. İşte, üretici köylünün bitirilmesindeki mantık, insanların hak arayışına bu şekilde, despotik bir şekilde gitmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Sonuçta geldiğimiz nokta ortadadır. Bu canların elbette hesabı da, bedeli de verilmelidir. Yalan, baskı, tehdit, örtbas etmek, demokratik bir ülkenin kitabında bunlar yazmaz. Eğer darbecilerle hesaplaşmak istiyorsanız 12 Eylülün düzenini ortadan kaldırın. İnsanlar bırakın hakkını arasın, adalet gerçek bulsun ve iş sahipleriyle de hesaplaşılsın...
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Hakkını arasın ama terörist olarak sokaklarda...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Hakkını arasın, hakkını arasın da maskeyle çiçek mi atıyor, molotof mu atıyor, taş mı atıyor? Maskeyle ne atıyor? Niye maske takıyor?
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - KDV'yle, ÖTV'yle üretici köylü mağdur edilmesin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)