GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBUNUN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ İLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK HAKKINDA (11/32), ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ HAKKINDA (11/33), ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK HAKKINDA (11/34) GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:92
Tarih:22.05.2014

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Son iki gündür, Soma'da Eynez bölgesindeki maden sahasında yaşanan faciayı -yani biz buna iş cinayeti, işçi katliamı diyoruz- bunun üzerine Enerji ve Çalışma Bakanlarının sorumluluklarını, bir bütün olarak Hükûmetin sorumluluğunu konuşuyoruz, tartışıyoruz. Derinlikli bir araştırma yapılması için Meclis araştırması komisyonu kuruldu. Özellikle sayın bakanların yaşanan bu faciadaki siyasi sorumlulukları icabı, şimdi, haklarındaki bir gensoru önergesini görüşüyoruz.

Başından beri söylediğimiz gibi, bu maden sahalarının işletilmesindeki, TKİ'nin denetiminde Enerji Bakanlığına bağlı bu maden sahalarının işletilmesindeki sorumluluğun hem Enerji Bakanlığına hem de işçilerin çalışma düzeni açısından, bu sahaların denetlenmesi açısından Çalışma Bakanlığına bağlı olduğu açık.

Sayın Çalışma Bakanı burada yapılan görüşmelerde, periyodik olarak bu sahaların yılda 2 kez denetlendiğini, en son mart ayında bu denetimin yapıldığını, herhangi bir eksiklik saptanmadığını dile getirdi. Olayın oluşundan itibaren, sahayı işleten işveren, onun sorumlu müdürleri "Nasıl olduğunu biz de anlayamadık." tarzında bilgi verdi. Aynı zamanda Enerji Bakanı da maden içerisinde kalan işçilerin sayıları konusunda başlangıçtan itibaren bir türlü doğru açıklama yapamadı. Bunu hangi kaygılarla, bilgi eksikliğinden mi yoksa bir infial doğmasın diye mi yaptı bilemiyoruz, onu kendisinden duyacağız. Ama şu ki: Ortaya çıkan gözlemler, bu konudan anlayan bilim insanlarının, maden mühendislerinin yaptıkları açıklamalar, daha öncesinde açılan ocağın yeterli denetiminin yapılmaması ve kömürün içten içe kızışarak bir yangına sebebiyet vermesi ve bu yangın neticesinde işçilerin kahredici bir şeklide ölümü.

Bu karbonmonoksit sızıntısını tespit etmek mümkün değil mi? Elbette mümkün. Belli aralıklarla konulabilecek sensörler, bu sensör ölçümlerinin sistemli bir şekilde izlenmesi elbette bu "Geliyorum." diyen faciayı çok önceden haberdar edebilirdi ve önlemler, tedbirler alınabilirdi. İşte bu nedenle, şimdi yapılan adli soruşturmada alelade bir trafik kazasında olduğu gibi taksirli kusurla insan ölümüne sebebiyet vermekten değil, olası kast yani önlenebilir, gerekli tedbirler alınırsa önüne geçilebilir bir nedenden ötürü ölüme sebebiyet vermekten dolayı bir cezai takibat yapılması gerekir.

Ayrıca, şimdiye kadar olmuş maden kazalarında yani daha öncesinde Zonguldak Karadon'da, Kozlu'da, Bursa Karacabey'de, bütün buralardaki kazalarda hem taşeron sisteminin aynı şekilde yürütüldüğünü ama hem de yargılamaların bir şekilde üzerinin kapandığını, temize çıkarıldığını, benzer bir sürecin yaşandığını da gözlemekteyiz ama bu sefer yara gerçekten derin, bu sefer bu soruna gerçekten ciddi bir neşter atmak gerekir ve bu sefer ciddi tedbirler almak gerekir. İşte o nedenle halka dönük sorumluluk, madencilere dönük sorumluluk açısından ve soruşturmanın selameti açısından sayın bakanlardan beklenen tutum, aslında belki de böyle bir sorgulamaya ve görüşmeye gerek kalmadan istifa mekanizmasının işletilmesi. Ama ne yazık ki daha öncesinde görmediğimiz gibi yine bunu görmek mümkün olmuyor.

"Çalışma Bakanlığının periyodik denetimleri" dendi ama oradaki eksiklikler bir bir sıralandı. Gaz maskeleri işçilerin yirmi dakika, kırk beş dakika nefes alabilecekleri bir yeterlilikte bile değil, uluslararası standartta, başka ülkelerdeki örnekleriyle örtüşebilir değil. Aynı şekilde, daha on günlük işçilerin madene sokulduğu haberleri, bilgileri gelmekte oysaki kırk saatlik bir eğitim ihtiyacı karşısında bize "Celal Bayar Üniversitesinden sertifika almıştır." denilmektedir. Bunların yetersizlikleri çok açık bir şekilde ortada, sıyrılmaya çalışılıyor.

Çalışma Bakanlığı iş müfettişlerinin oraya gelmesi öncesinde birtakım tedbirlerin alındığı, beş gün boyunca bu iş müfettişlerinin âdeta kuzu çevirmeyle teşrif edildikleri, ağırlandıkları ama ne yazık ki o vahşi koşullarda çalışan işçilerin farelerin kemirdiği azıklarla günlük iaşelerini temin ettikleri de acı bir gerçek olarak karşımızda.

İş Sağlığı, Güvenliği Yasası çıkartmakla övünülüyor, 2010 tarihli, yine madenlerdeki kazaları araştırma raporundan sonra. Ama bu raporda işaret edilen bir şey daha vardı: Maden sahalarının olduğu bölgelerdeki hastanelerde mutlaka yanık odalarının açılması. Soma Devlet Hastanesini gördük, yanık odası bir kenara en iptidai koşullar; Soma madeninin girişinden itibaren bütün o sahanın da ilkel, 1800'lü yılları aratmayan iptidai koşulları olduğunu da bizzat gözlerimizle gördük. Örnek bir tesis falan yok ortada ve ne yazık ki bütün maden işletmelerinin, Zonguldak'taki TKİ'nin işlettiği kamu işletmeleri de dâhil hepsinin de masaya yatırılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, çok çarpıcı bir şey var aslında burada: Hani "Kaderdir, takdiriilahîdir. Fıtratında vardır, işin doğasında vardır, normaldir." diye siyasilerden, bu sorumluluğu taşıyanlardan duyduğumuz çokça sözler var ya, bunlardan bir tanesi çok daha ilginç: Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer isimli bir kişi yani bürokrat, bu işleri yürütmesi gereken bir görevli gazeteye verdiği demeçte: "Denetçide Allah korkusu olacak." yani o denetim görevini yerine getirirken hiçbir kayırma, hiçbir, böyle, kötü bir imtiyaz ilişkisine girmeyecek anlamında, oradaki çalışan işçileri düşünecek anlamında bunu söylüyor. Yani, bu ölen, canlarını veren 301 maden işçisini koruyacak olan neymiş? Buradan öğreniyoruz ki müfettişteki Allah korkusu. Ama bu Allah korkusunun ya olmadığını ya da bir işe yaramadığını ne yazık ki acı bir şekilde gördük.

Peki, diğer ülkelerde, Çin'den Amerika'ya maden çıkartılan ülkelerde ne şeklide üretim yapıldığını görüyoruz ve oradaki işçi ölümlerinin neredeyse sıfır düzeyde olduğunu biliyoruz. Yani oradaki Tanrı sevgisi, oradaki çalışan işçilerdeki, denetçilerdeki Tanrı sevgisi bizim insanlarımızdan daha mı fazla? Bunu ister istemez sormak gerekiyor. Bilim, teknoloji, tedbirler, insan emeğinin hak görmesi, değer görmesi, bunları esas almak mümkünken ama ne yazık ki burada söylediğimiz gibi, insanları inançlarıyla susturmak, boyun eğdirmek isteniyor ve ondan sonra da bütün bu üzüntülerin, bütün bu ağır tahribatın üzeri şehitlikle kapatılmak isteniyor. Ha bire duyuyoruz ki bakanlardan yapılan açıklama: "Ölenlerin yaralarını saracağız, yetimlerine sahip çıkacağız, kredi borçlarını erteleyeceğiz, burslar vereceğiz, tazminat ödeyeceğiz." Yani bütün bu tersanelerde, başkaca inşaat alanlarında işçi ölümlerinde yapılan, davadan vazgeçirme, bu işin arkasını takip etmeme, siyaseten hesap sormama bu şekilde bir kez daha dayatılıyor.

Bakanlara, Hükûmete sormak gerekiyor: Siz bu insanların seçim zamanında oylarını isterken, can güvenliği sağlamadığınız bu işçilerin nasıl geleceğini güvenceye alacaksınız? 50 bin işçi bu maden sahalarında çalışıyor, aynı tehlikeyle onlar da karşı karşıya. O nedenle, siyaseten sorgulanması gerekiyor ve işçilerin acil taleplerinin karşılanması gerekiyor. öyle bir parmak bal çalarak, tazminat ödeyerek, şehitlik gibi bir rütbe, paye biçerek bu işlerin üzerini kapatmak mümkün olmayacak. Bunu sadece Somalı madencilerin yarasını sarmak için değil, başkaca iş kollarındaki aynı şekilde milyonlarca işçi emekçinin karşı karşıya kaldığı durumun önüne geçmek için... Bakın, Yatağan Termik Santralinin işçileri günlerdir Ankara'nın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - ...merkezinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığının karşısında direniyor. Bunu görmesi gerekiyor bakanların, bakanlıkların. Hâlâ bu ekonomiyi sürdüreceğim diye ısrar etmemeleri gerekiyor. Taşeron çalışmasının açıkça yasaklanması hepimizin ortak talebi olması lazım.

Bakanları bu tutumlarından dolayı bir kez daha göreve ve sorumlu davranmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)