| Konu: | MANİSA'NIN SOMA İLÇESİNDE BAŞTA 13 MAYIS 2014 TARİHİNDE OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN MADEN KAZALARININ ARAŞTIRILARAK BU SEKTÖRDE ALINMASI GEREKEN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ MÜNASEBETİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 21.05.2014 |
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz 13 Mayıs 2014 Salı günü Türk madencilik tarihinin en elim kazasıyla sarsıldı. Bu nedenle Meclisimizde kurmak istediğimiz, araştırma komisyonu önergemiz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kazada 301 madenciyi şehit verdik, hepsine Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Bu aşamada da aklıma gelmişken 2002 ve 2004 yılları arasında birlikte çalıştığımız, sevdiğimiz kardeşimiz Ferit Mevlüt Aslanoğlu için de başsağlığı diliyorum ve CHP Grubuna da başsağlığımı iletiyorum. Aynı aşamada, sağlığına kavuşmuş olan yaralı madencilerimize Allah'tan uzun ömürler niyaz ediyorum. Elbette ki ateş düştüğü yeri yakar ama bizler, 77 milyon -Sayın Bakanımızın dediği gibi- gönülden yaralıyız, acımız büyük. Bu nedenle milletimize başsağlığı diliyorum.
Kaza duyulur duyulmaz olaya sağduyuyla yaklaşan herkese de teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, bakanlarımıza, Meclis Başkanımıza, duyarlı tavır sergileyen muhalefet partilerimizin genel başkanlarına, tüm milletvekillerimize, AFAD başta olmak üzere kurtarma çalışmalarına katılan tüm ekiplere, toplumumuzu sağlıklı bilgilendirmek için çaba sarf eden basın mensuplarına, ağır bir travma geçiren Soma halkına metanetinden dolayı ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Altı gün boyunca yirmi dört saatini uykusuz geçiren, kurtarma faaliyetlerinin başında sürekli bulunan, toplumu sağlıklı bir şekilde bilgilendiren, devletin ve Hükûmetin güvenilir ve şefkatli duruşunu ülkemize ve dünyaya sergileyen Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız'a özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Soma faciası ve Soma halkı bizlere bir anlamda insanlığımızı hatırlattı. Bir dakika önce, öleceğini bilerek çamurlu sudan abdest alıp "Allah'ın huzuruna temiz gitmek istiyorum." diyerek helalleşen madenciler hâl diliyle bizlere âdeta kim olmamız gerektiğini haykırdılar. İki dakika önce ölümle yüz yüze gelmiş madencimiz Murat Yalçın'ın ambulans sedyesini kirletmeme konusunda gösterdiği duyarlılığı karşısında ezildik. Madenden cenazesi en son çıkarılan rahmetli Mustafa Korkmaz'ın umutla ve sabırla bekleyen eşi Sema Korkmaz'ın vakur ve asil duruşu bizleri derinden etkiledi. Soma halkının gösterdiği sabır, metanet, olgunluk bizlere örnek oldu.
Değerli milletvekilleri, önergemizde de bahsettiğimiz gibi, madencilik sektörü gerek istihdam gerekse ekonomiye katkısı nedeniyle ülkemizin temel sektörlerinden birini oluşturmaktadır. Son yıllarda üretim teknolojisi ve güvenlik tedbirlerindeki hızlı gelişmeler sonucu bazı iş riskleri minimize edilse de madencilik kendisine has riskleri bünyesinde barındıran bir sektör olarak varlığını sürdürecektir.
Değerli arkadaşlar, özellikle Avrupa Birliği süreciyle, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik önemli düzenlemeler yapılmıştır. 2004 yılında Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23'üncü Dönemde hazırlanan, madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmuş ve raporu 2010 Mayıs ayında Meclisimize ve kamuoyuna sunulmuştur. 2012 yılında Meclisimiz 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nu kabul etmiştir. Bu Kanunu takiben Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak maden iş yerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği yeniden yayınlanmak suretiyle Eylül 2013'te yürürlüğe girmiştir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, kanun ve yönetmeliklerimizi her ne kadar AB ve ILO standartlarına uygun hâle getirmiş olsak da bu kaza bize uygulamada büyük eksikliklerimizin olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye'nin sorunu, her alanda olduğu gibi madencilikte de köklü ve zihinsel dönüşüm sorunudur. Kanun ve yönetmelikler çıkarmak kolay ama bunu uygulayacak kültürü, geleneği ve zihinsel dönüşümü gerçekleştirmek oldukça zor gözükmektedir, zaman alıcı ve eğitim isteyen bir prosestir. Bu zihinsel dönüşümün gerçekleştirilmesi için bakanlıktan işletme sahiplerine, mühendisinden işçisine kadar herkesin uygulamalı eğitim sürecinden geçirilmesi görev, yetki ve sorumluluklarının açık ve net olarak vurgulanması gerekir. Üniversitelerimizin maden fakülteleri acilen uygulamalı eğitime geçmek zorundadır yoksa kırk beş günlük yasak savma niteliğindeki bir stajla maden mühendisi yeteri kadar eğitim alamaz. Akademik sahalarda mutlaka birçok çalışmalar var bu madenlere yönelik, bunların değerlendirilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, Soma'daki kaza sonuçlarına ait ilk bulgular, yangının trafo patlamasından değil kömür kızışmasından meydana geldiğini ortaya koymuştur. Kömür kızışması, kömür yüzeylerinin ve çatlaklarının havanın oksijeniyle uzun süre temas etmesi sonucu ortaya çıkar. Daha açık bir tabirle, kömürdeki karbon havadaki oksijeni bünyesine emer, fizikokimyasal reaksiyona girer, kömür oksijeni bünyesinde absorbe eder, reaksiyonu etkileyen unsur da oksidasyon ısısıdır. Sonuçta kömür dışı ısı vermeye başlar, kömür yüzeyi ısınır, dışa verilen ısı ortamdan havalandırmayla uzaklaştırılsa da risk azaltılır. Eğer ısı ortamdan uzaklaştırılmamış ise, kömür bünyesinde kalırsa ortam sıcaklığı artar, oksidasyon hızlanır, kömürün için için yandığı ancak yayılan koku, terleme ve yüzeydeki sıcaklıkla belirlenir. Buna biz madencilikte "inkübasyon süresi" diyoruz. Bu inkübasyon süresi oksidasyonda tehlikeli noktaya geldiğimizin işaretidir.
Soma'daki kazada, ana galeri tavanındaki kömürün oksidasyonunun söz konusu olduğunu görmekteyiz. Belki de aylardır farkına varılmayan kömür kızışması olgunluğa erişir erişmez aniden yangına dönüşmüştür. Güçlü havanın etkisiyle de karbonmonoksit ve karbondioksit hızlı ölümlerin yaşanmış olduğu üretim galerilerine hızla akmıştır.
Burada sorulması gereken soru: Neden kömür içerisinde galeri sürülmüştür? Tavanda neden kömür tabakaları yeteri kadar betonlama yapılarak hava ile irtibatı kesilmeden galeriler tahkim edilmiştir? Galerilerin çıktığı bölümde tavan basması söz konusu mudur? Bu bölgede oksidasyonu hızlandıracak tarama, tamir, patlatma gibi işlemler yapılmış mıdır? Galeri içi gaz ve sıcaklık ölçümleri düzenli yapılmış mıdır? Çalışan işçilerin basında çıkan açıklamalarında son üç haftadır sıcak kömür çıkarttıkları söylenmektedir. Bu konuda ilgili kişiler neden duyarsız kalmıştır? Karbonmonoksit maskelerinin çalışmadığı yönünde işçilerden açıklamalar gelmektedir. Bu maskelerin raf ömürleri geçmiş midir, sağlıklı bir şekilde işçilere nasıl kullanılacağı öğretilmiş midir?
Değerli arkadaşlar, temel sorunlarımızdan biri madencilikteki teknik, fennî mesullerdir, fennî nezaretçi veya günümüzde teknik nezaretçi dediğimiz. Bu arkadaşlarımız devlet adına bu madenlerdeki raporu hazırlayıp devlete veriyorlar. Fakat maalesef, sözleşmelerini oradaki işletmeyle yapıyorlar. Devletin asli görevi denetimdir. Denetim olduğu için de mutlaka bu görevin tekrar devlete verilmesi lazım. Fennî nezaretçilerin, teknik nezaretçilerin mutlaka devlet tarafından görevlendirilmesi ve ücretlendirilmesi gerekir. Müfettiş alımlarındaki sistemimizi değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Ben 1996-1997 yıllarında Etibankta Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bizde müfettiş ve başmüfettişler, meslekte beş yıl, on yıl görev almış insanlar oraya geçerdi. Şu an yeni mezun olan arkadaşlarımızı sınavla "müfettiş yardımcısı" diye alıyoruz; bir gün ocağa girmemiş, gazı solumamış, tozu solumamış, madencilikle ilgili hiçbir tecrübesi yok, müfettişliği orada öğreniyor. Dolayısıyla, bu insanların ocağa girmediği yönündeki sözler de bir yerde gerçeklik kazanıyor.
Bir diğer konu, Türkiye'de, maalesef, bilirkişi kurumu sektörleşmiş durumdadır. Bizim bunu masaya yatırıp kökten çözmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)