| Konu: | CHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, BALIKESİR MİLLETVEKİLİ NAMIK HAVUTÇA VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN MARMARA DENİZİ'NDE KİRLİLİKTEN KAYNAKLANAN SORUNLARIN VE KİRLİLİĞİN ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN (10/71) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİ'NİN GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 7 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 07.05.2014 |
EROL KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Marmara Denizi'nde yaşanan kirlilikle ilgili verilen Meclis araştırması önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar -az evvel Namık Bey de ifade etti- öncelikle, Marmara Denizi hakkında ben de birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bir iç deniz olan Marmara, 11.500 kilometre yüz ölçüme, 240 kilometre uzunluğa, 70 kilometre genişliğe ve yaklaşık 1.300 metre derinliğe sahip olan bir denizdir. Bilim adamlarınca ifade edilen bir başka özelliği ise okyanus ve normal denizlerde olan dairesel tip akıntı Marmara'da doğu ve batı yönündedir. Karadeniz'den gelen yüzey suyu İstanbul Boğazı yoluyla Marmara'ya akarken Marmara'dan da dip akıntılarla Karadeniz'e ulaşmaktadır. Böylece, Marmara yüzey suları dört beş ayda bir yenilenirken alttaki sular ancak altı yedi yılda bir yenilenebilmektedir.
Marmara Denizi'mizi kirleten unsurlara baktığımızda en önemli problemin -az önce de ifade edildi- Tuna Nehri üzerinden geldiğini görmekteyiz. Tuna Nehri havzası Avrupa'nın en büyük sanayi havzalarından birisidir. Tuna'dan gelen kirlilik sadece Karadeniz'e değil, Boğazlar yoluyla Marmara'ya da ulaşabilmektedir.
Marmara Denizi, İstanbul, Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Yalova gibi hem ticaret hem sanayi hem de turizmde önceliği olan şehirlerimizle de çevrelenmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz açısından büyük bir öneme sahiptir.
Değerli milletvekilleri, yaşanan yoğun nüfus ve üretim kapasitesi dikkate alındığında, Marmara'nın hassas bir şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Önergeye konu olan Marmara'nın iç deniz olması hasebiyle, kısa verileri değil uzun dönem verileri ve etki eden evsel ve endüstriyel atıklarla ilgili gerek uluslararası gelişmeleri gerek Hükûmetin ve gerekse belediyelerin yaptıklarını irdelemekte fayda mülahaza ediyorum.
Uluslararası taraf olduğumuz Bükreş ve Barselona Sözleşmelerine göre, insan sağlığı, gerek deniz canlıları ve gerekse ekosistemin korunması için Hükûmetin bazı önemli tedbirler aldığını görmekteyiz. Ege ve Akdeniz'de 1987 yılından beri, Karadeniz'de 2004 yılından beri, Marmara Denizi ve Boğazlarda ise 2009 yılından beri düzenli takipler yapılmaktadır. Bu takipler sonucunda denetimler yapılmakta ve kirletici unsurlara cezalar yazılarak caydırıcılık sağlanmaktadır.
Hükûmetin kendi icraatları dışında yerel yönetimlere etki eden en büyük projesini ise yerel yönetimler reformunun yapılmasında görmekteyiz. Büyükşehir belediyelerinin kurulması reformuyla birlikte, mali açıdan güçsüz, idari olarak yetersiz, kalifiye personel istihdamında zayıf belediyeler yerine, güçlü ve personel donanımı yüksek olan büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. Bunun sonucu olarak, 2004 yılından itibaren -Kocaeli ve İstanbul Belediyesi- mülki sınırlardaki sorumlu 30 büyükşehir belediyemiz de bugün Türkiye'mizin nüfusunun yaklaşık yüzde 75'ini kuşatacak şekilde şekil almıştır.
Değerli milletvekilleri, Marmara'da yapılan iyileştirmelerle ilgili olarak en olumsuz şehrimizden örnek vermek istiyorum: Kocaeli, bünyesinde 15 organize sanayi bölgesi, 2.220 sanayi kuruluşu, 2 serbest bölge, 4 teknopark ve AR-GE merkezli 2 üniversiteyi barındıran ülkemizin en büyük 2'nci sanayi kentidir. Bu kentimizin yani Kocaeli'nin bulunduğu İzmit Körfezi on yıl önce bir atık su denizine dönüşmüştü. Büyükşehir Belediyesinin kurulmasıyla birlikte yapılan çalışmalarla, 18 arıtma tesisi faaliyete geçirilmiş, yüzde 20 olan atık su arıtma tesisi oranı yüzde 90'lara çıkarılmış, deniz sıkı bir denetime tabi tutulmuş, 2013 yılı verilerine göre 3.471 gemiden 11 bin metreküp atık toplanmıştır. Bunun sonucu olarak, İzmit Körfezi'nde 2'si mavi bayraklı olmak üzere 28 halk plajı hizmet verir olmuştur.
İzmit Körfezi'nde uluslararası yüzme yarışmalarının yapılmaya başlanmış olması ise dikkate alınması gereken bir başka husustur. Otuz beş yıl sonra, ilk defa, İzmit Körfezi'nde yüzmeye başlanılmış olması bir şehrin hayat hikâyesi açısından bence dikkate alınması gereken önemli bir göstergedir.
Kıyı alanlarındaki önemli gelişme ise yeşil alan düzenlemesidir. 60 kilometrelik sahil bandı oluşturulmuş, 42 derenin tamamı ıslah edilmiş, bugün İzmit Körfezi'nde 72 canlı türü yaşadığı tespit edilmiştir.
Şimdi, İzmit Körfezi'nin dışında bir başka büyük metropolden -yine geçmişten bugüne- örnek vermek istiyorum: İstanbul, 1994 yılı öncesinde çöp dağlarının patladığı, Haliç kıyısında kokudan yürünemediği bir şehirdi. Ben orada, Halıcıoğlu'nda askerlik yaptım ve hakikaten, 1980'li yıllarda, 1990'lı yıllarda orada burnumuzu tutarak gezerdik. Bugün, İSKİ veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmara'dan, denizden, boğazdan su getirerek Haliç'i kuzeyden itibaren temizlemeye başlamış ve Haliç'te bugün balık tutulur noktaya gelinmiştir. 431 kilometrelik İstanbul'da oluşturulan sahil şeridi de denize girilebilen bir noktaya dönüştürülmüştür. Koli basilini artık unuttuğumuz bir İstanbul var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin İstanbul'da bugün 81 halk plajı oluşturduğunu da ifade etmekte fayda görüyorum.
Bu veriler bize göstermektedir ki gerek Hükûmetimizin ve gerekse Büyükşehir Belediyemizin aldığı tedbirlerde Marmara, her gün bir önceki günden daha temiz ve daha fazla canlının yaşadığı bir denize dönüşmüştür.
Hükûmetin dev projelerinden Marmaray'ın ulaşım sorununu çözerek büyük ölçüde denizi kirlilikten kurtarmış olması ve Kanal İstanbul'un hayata geçirilmesi sadece gemilerden oluşan kirlilik, kazalar, ulaşım yoğunluğu değil, aynı zamanda sekiz bin beş yüz yıllık bu tarihî şehrin tüm olumsuzluklardan korunmasını sağlayacaktır. Gönül isterdi ki İzmir-Körfez otoyolu gibi Marmaray'ı olumsuz etkileyen unsurlardan birisi, üçüncü havalimanı gibi, üçüncü boğaz köprüsü gibi, Marmaray ve Kanal İstanbul gibi dev projelerin engelleyicisi değil, hep birlikte hayata geçirilişiyle ilgili çaba gösterelim ve geleceğimizden daha emin, daha güvenli ve daha temiz şehirlerimiz ve denizlerimiz olsun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hangilerini engelledik Sayın Başkan? Hangileri engellendi?
EROL KAYA (Devamla) - 2014 seçim beyannamesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayınızın açıklamasına baktığınızda bunları görmeniz mümkündür.
MUSA ÇAM (İzmir) - O burada olsa o zaman söyleyin.
EROL KAYA (Devamla) - Peki.
Haliç'i temizlediğimiz gibi... Şunu istirham ediyorum... Bugün Haliç'te burun tutularak gezilmiyor arkadaşlar. Haliç, bugün, balıkların yüzdüğü, tutulduğu, oltalarla insanların dolaştığı bir yer. Haliç'te burun tutulmuyor, Haliç pırıl pırıl hâle geldi.
İzmit Körfezi de temizlendi, elhamdülillah. Tabii ki, bunların çok daha ileri noktaya taşınması hem Hükûmetin hem büyükşehir belediyelerimizin birinci derecede görevi olmalıdır. Bizler, artık kirletmeye müsaade etmeyeceğimiz gibi... Ama kalkınma ile çevre hassasiyeti dengesini de korumamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Balık çiftliklerine verdiğiniz ruhsatlar...
EROL KAYA (Devamla) - Bu düşüncelerle, araştırma önergesine karşı olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)