| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563) |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.04.2014 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî İstihbarat Teşkilatı hakkındaki kanun teklifi konusunda görüşlerimi sunmadan önce, işçi sınıfımızın yaşadığı sorunlarla ilgili kısa bir değinmede bulunmak istiyorum.
Önceki gün İstanbul Ambarlı Limanı'nda Selçuk Kemer isimli bir işçi arkadaşımız yine iş cinayetine kurban gitti. Aynı şekilde, hak ve alacakları için altmış gündür mücadele eden İstanbul Esenyurt'taki Greif işçilerinin mücadelesi polis terörüyle bastırıldı ve işveren haklarını teslim etmekte hâlâ direniyor.
Ve son olarak yine, Muğla Yatağan'dan santralleri savunmak, özelleştirmeye karşı çıkmak için Ankara'ya gelen, yürüyüşleri engellenen Yatağan işçilerinin, TES-İŞ ve MADEN-İŞ üyesi Yatağan işçilerinin mücadelelerini buradan selamlıyorum. 1 Mayıs İşçi Bayramı'na doğru giderken iş cinayetlerine, işten atmalara, sendikal yasaklara, taşeron çalışmasına karşı emeğin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin mücadelesini verecek işçi sınıfımızı selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, MİT'in, Millî İstihbarat Teşkilatının cumhuriyet tarihindeki yeri, devlet yönetimindeki rolü gözetildiğinde açıkça bu teklifin getirilmesindeki şey, antidemokratik devlet yapısının işleyişinin daha çok güçlendirilmesidir ve bu nedenle teklife karşıyız.
MİT, demokrasinin, özgürlüklerin, halkın hakları karşısında olmuş ve halka karşı komplolar, provokasyonlar işlemiş bir kurum olarak hafızalarımızda yer etmiştir. MİT, darbeleri, siyasi suikastları, 1 Mayıs 77 katliamını, Susurluk'u, kanlı ve karanlık devlet istihbarat tarihini çağrıştırmakta ve yakın zamanda -biliyorsunuz- Reyhanlı'daki 53 yurttaşımızın ölümüne yol açan patlamadaki rolü ya da Roboski'deki 34 Kürt insanının öldürülmesindeki rolü ve son olarak Paris'teki siyasi suikasttaki rolü sorgulanmakta, bunların hesabı verilmemekte.
Peki, Hükûmet, Başbakanlık ne için bu düzenlemeyi getiriyor, ne yapmak istiyor, nereye varmak istiyor? Bildiğiniz gibi bu düzenlemeyle, dış operasyonlarda MİT'in yetkisini artıran, buna yasal bir kılıf getiren, herkes dinleniyor ama bir kez de MİT üzerinden herkesin dinlendiği, kimsenin güvencesinin olmadığı ve teşkilata, müsteşarına, görevlilerine bir dokunulmazlık zırhının, bir yargı güvencesinin sağlandığı, herkesten bilgi alan ve kimseye bilgi vermeyen, kimseye hesap verme ihtiyacı duymayan bir MİT oluşturulmak, böyle bir teşkilat kurulmak isteniyor.
Bunun gündeme getirildiği sürece, bu döneme baktığımızda, Hükûmet ve Başbakan, kendisine karşı komplo, darbe, casusluk faaliyetleri içerisinde olduğunu iddia ettiği güçleri sindirmek için ne yazıktır ki halka karşı darbeler, tezgâhlar, provokasyonlar, kırımlar gibi faaliyetler içerisinde bulunmuş bir kurumdan medet ummakta, böylesi bir tezatlık yaşanmakta. Öyle gazetelerin yazdığı gibi ya da kamuoyuna yansıtıldığı gibi, bunun, adına "çözüm süreci" denilen Kürt sorunundaki barış taleplerine dönük İmralı görüşmelerine yasal bir güvence getirmek gibi değerlendirilmesi yanlış olacaktır. Oysa, Başbakan, ayağa kalkan toplumsal bir muhalefeti bastıracak bir despotik yönetimin bir mekanizmasını, onun sopası olacak bir istihbarat devletini, bir istibdat rejimini aslında aramakta, buna ihtiyaç duymakta ve işte, kendisine karşı muhalif düşünceler ve çalışmalar içerisinde olanları da tıpkı Nazi döneminin Almanyası'ndaki SS'ler gibi bir istihbarat kurumu yapma ve böyle bir rejimi kurma peşindedir.
Bildiğiniz gibi, meydanlarda konuşularak halk bastırılıp terörize ediliyor ama şimdi bunun mekanizmaları da oluşturuluyor. Millî İstihbarat Teşkilatı, tarihindeki suçlarla ilgili halka hesap vermelidir. Reyhanlı'nın, Roboski'nin, 1 Mayıs 77'nin ve kayıtlara düşen, dinlenilen savaş senaryolarının hesapları verilmelidir. "Millî güvenlik" ya da "millî" kavramlarının arkasına sığınmamalıdır.
Teklife karşıyız.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)