| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563) |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 10.04.2014 |
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 563 sıra sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MİT, 644 sayılı Kanun'la 22 Temmuz 1965'te, Millî Emniyet Hizmetleri adlı kurumun dönüştürülmesiyle kurulmuş, 12 Eylül darbesinin akabinde, 1 Kasım 1983 tarihinde kabul edilen 2937 sayılı Kanun'la bugünkü yapısını almıştır.
Teşkilatı şeffaf bir kurum olarak tanımlamak mümkün değildir. Zira bunu, teşkilat üzerine yapılan çalışmaların azlığı da göstermektedir.
İstihbarat teşkilatları üzerine yapılan çalışmalarda sıklıkla tekrarlandığı üzere, bu tür teşkilatlar gizlilik içeren bir çalışma tarzına sahiptir. Bu çalışma şekli artan yetkilerle birleşince, istihbarat aktivitelerinin insan hakları ve hukuk kurallarıyla ters düşme olasılığının artacağı aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle, Millî İstihbarat Teşkilatının görevleri ve işleyiş mekanizmalarına dair, mevcut durumu bile aratacak, antidemokratik, evrensel hukuka aykırı ve insan haklarına aykırı bir dizi uygulamanın daha yürürlüğe konulması hedeflenmektedir.
Teklifle MİT'e verilen bir görev şöyle tanımlanmıştır: "Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek".
Değerli milletvekilleri, öncelikle, yasal düzenlemelerde MİT ve diğer istihbarat birimlerinin görev alanları son derece açık ve sınırlandırılmış şekilde tarif edilmelidir. Örneğin "devletin güvenliğini korumak", "dış güvenlik", "millî güvenlik", "terörle mücadele" gibi ifadeler son derece geniş ve yoruma açıktır. Bu muğlak görev tanımı, gerçekleşmemiş muhtemel faaliyetleri de içine almaktadır. Bu ifadelere dayanarak, istenildiği zaman toplumsal muhalefet hareketlerini rahatlıkla suçlulaştırmak geçmişte mümkün olmuştur, hâlen mümkün olmaktadır ve bu teklifle daha da mümkün hâle getirilmektedir. Muğlak tanımlamalar sayesinde, İstihbarat Teşkilatının yetkileri, muhalefet üzerinde baskı uygulamak üzere bugüne değin devreye sokulmuştur ve öyle görünüyor ki bu kanun teklifiyle muhalifleri kriminalize edebilme keyfiyeti bundan sonra da ivme kazanarak devam edecektir.
İstihbarat birimlerinin görev alanları net ifadelerle tanımlanmalı ve sınırlı bir içeriğe kavuşturulmalıdır. Bu yetkilerin muhalefete karşı kötüye kullanılmasını engellemek için hukuki ve kurumsal teminatlar oluşturulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, kanun teklifiyle Millî İstihbarat Teşkilatına, dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat, usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek ve analiz etmek görevleri verilmiştir.
MİT'in devlet istihbarat hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda düzenlenen yetkileri ve görev alanı, başta siyasi muhalifler olmak üzere, tüm yurttaşlar için insan haklarının korunması açısından tehlikeli sonuçlara yol açacak şekilde geniş tutulmuştur. Bu teklifle MİT'in kapsam ve müdahale alanı, insan haklarının ihlali konusunda daha da genişletilmektedir.
Kişisel verilerin gizliliği temel bir insan hakkı olarak yasal düzenlemelerde korunmamakta, sadece toplanmış olan verilerin korunması gözetilmektedir. Kişisel verilerin gizliliğinin korunması temel bir insan hakkı olarak kabul edilmeli ve bu konuda, MİT ve diğer istihbarat teşkilatlarının yetkilerini koruyan değil, sınırlandıran düzenlemeler yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; edinilen bilgilerin istismar edilmesi ihtimali, toplumsal ve siyasi muhalefete karşı kullanılmaması gereken istihbarat aktivitelerini siyasi açıdan da mahzurlu ve tehlikeli kılmaktadır. Kanun teklifinde kişi hak ve hürriyetlerinin ihlalini engelleyen veya yapılan bir ihlali yargıya taşımanın herhangi bir imkânı bulunmamaktadır. İstihbarat Teşkilatını direkt olarak Başbakana bağlayan bir mekanizma hedeflenmektedir. Bu çerçevede, İstihbarat Teşkilatının iş ve işlemlerinin demokratik denetimi için mekanizmalar oluşturulmalı ve bu mekanizmalar içinde yasama, yürütme ve yargı organları, ayrıca sivil toplum kuruluşları yer almalıdır. Teşkilat çalışanlarının siyasi muhalifler hakkında bilgi tedariki gibi makul olmayan Hükûmet talimatlarını yerine getirmeyi reddedebilmesini sağlayan yasal teminatlar sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle MİT mensuplarının MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin tanıklık yapamayacağının düzenlenmesi ceza hukuku normlarına aykırıdır. Adliye teşkilatı böyle bir hüküm karşısında çaresiz bırakılmak istenmektedir. Direkt olarak siyasi iktidara tabi hâle getirilmek istenen bir kuruluşa mutlak dokunulmazlık sağlamak Türkiye'yi bir istihbarat devleti hâline getirecektir, bu durum toplumsal barışa yeni bir darbe vuracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinde öne çıkan düzenlemelerden biri de çözüm süreci çerçevesinde devlet ve Kürt hareketi ve Sayın Abdullah Öcalan arasında yürütülen diyaloglarda devlet adına diyaloglara katılan İstihbarat Teşkilatı yetkililerinin yasal zırhlarla korunmasını sağlamaya yöneliktir. Toplumsal barışın kalıcı tesisi bakımından yapılmış ve yapılmakta olan müzakerelerin güvence altına alınması için bir kanun çıkarılması ve bu topraklarda yeşeren barış umudunun fiilî barışa evrilmesini sağlamak öncelikli görevimiz olmalıdır. Zira, böyle bir iklimin heba edilmemesi, bugüne kadar kaçırılmış fırsatlar neticesinde yaşanan kayıplar düşünüldüğünde daha da önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, hâlâ bu ülkede geçmişle yüzleşme yaşanmadı, bu ülkede hâlâ bir hakikat ve adalet komisyonu kurulmadı, bu ülkede hâlâ devlet içi çeteler halka hesap vermedi ve siyasal iktidarlar bu çetelerden hesap soramadı.
SIRRI SAKIK (Muş) - Bravo, bravo!
EROL DORA (Devamla) - Böylesi bir tablo mevcut iken MİT Yasası'nda yapılacak değişiklik ile MİT'in Anayasa üstü bir konuma çıkarılmak istenmesi şu anki siyasal iktidarı da, vatandaşları da tehlikeye atan bir durumdur; bunun iyi anlaşılması gerekmektedir. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları neticesinde peş peşe gelen HSYK ve Millî Eğitim Kanunlarında yapılan değişiklikler, İnternet sansürleri ve son olarak şu an üzerinde konuştuğumuz MİT Kanunu birlikte değerlendirildiğinde görülmektedir ki güvence altına alınmak istenen barış süreci, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları değildir; güvence altına alınmak istenen iktidar olma gücüdür. Böylesi bir gerçeği normalleşme, çözüm ya da sivilleşme olarak anlatmaya çalışmak, demagoji yapmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz MİT Kanun Teklifi'yle içerde ve dışarıda operasyon yapma, her türlü kişisel bilgiye ulaşma yetkisi verilmesi ve MİT'in yargı denetimi dışına çıkarılması demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemez. Kaldı ki Kürt sorununun çözümünde muhatap devlet ve toplumun kendisidir, sorunun tek muhatabı MİT ya da devletin buna benzer organları değildir. Dolayısıyla, atılması gereken adımların adresi Meclistir. Kürt sorununun çözümü evrensel hukuk ilkelerinin hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir. Bu bağlamda, Kürt sorununun çözülmesiyle Türkiye'nin demokratikleşmesi arasında diyalektik bir bağ vardır.
Dolayısıyla, iktidarı sağlamlaştırma kaygısıyla ülkeyi antidemokratik bir fanusa sokmak yerine acilen müzakereler yasal zemine kavuşturulmalı, Meclis bütün kurumlarıyla çözüm sürecine dahil edilmeli, demokratik ve sivil bir anayasanın yapılabilmesinin önünde engel teşkil eden, başta Terörle Mücadele Kanunu olmak üzere, tüm antidemokratik yasa ve uygulamalara son verilmelidir.
Bu düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)