| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 28.02.2014 |
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının ikinci bölümü, ilk olarak, Millî Eğitim Bakanlığının neredeyse bütün yönetici ve denetleyici kademelerinde görevlerini yürütenlerin, özetle, işlerine son verme sürecini dizayn etmek maksadıyla hazırlanmıştır. Hükûmetin bu önerisi, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden, bir taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini getirirken diğer taraftan sayıları 100 bini bulan bütün eğitim yöneticilerine yönelik, eğitim öğretimde doğabilecek aksaklıkları, sorunları ve krizleri görmezden gelen bir operasyon niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı 2002 yılından bu yana geçen on iki yıllık iktidarı esnasında Yönetici Atama Yönetmeliği'ni birçok kez değiştirmiştir. Bu yönetmelik değişiklikleri hep kişiye özel, kadroya özel nitelikler arz etmiştir ve bu yönetmelik değişiklikleriyle gerçekleştirilen atamaların birçoğu, Hükûmete yakınlığıyla bilinen sendikaların, AK PARTİ il ve ilçe teşkilatlarının direktifleriyle gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Aralık sürecinden sonra, on iki yıldır devam ettirilen kimi ortaklıkların sona ermesiyle iktidar mücadelesi Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarına da sıçramıştır. Bu tasarıdaki düzenlemeyle okullarda dört yılını doldurmuş bütün müdür ve müdür yardımcılarının görevi son bulacaktır. Yeni düzenlemeyle de müdür ve müdür yarımcılarını dört yıllık sürelerle valiler atayacaktır. Böylece, mevcut Hükûmet, tüm okullarda yine tartışmalı idareci atamaları yapacaktır. Böylece, okul bileşenleri olan öğretmenler, öğrenciler, veliler ve dolayısıyla eğitim sisteminin geleceği ve niteliği hiç dikkate alınmayacaktır. Bu yeni yapılacak atamalarla zaten mevcut durumda var olan yöneticilik kadrolarındaki cinsiyet eşitsizlikleri de artacaktır. Millî Eğitim Bakanlığının kadın personel sayısı erkek personel sayısından fazla olmasına rağmen kadın yönetici oranı sadece yüzde 18'dir. Bu yeni düzenlemeyle erkek valiler, erkek yöneticiler seçerek var olan cinsiyet eşitsizliklerini daha da artıracaklardır.
Değerli milletvekilleri, millî eğitim teşkilatındaki yöneticilik kadroları siyasal rant kavgasının yapıldığı arenalardan biri hâline getirilmiştir. Eğitimin demokratikleşmesi ve yerelleşmesi bağlamında okul müdüründen il millî eğitim müdürüne kadar bütün yöneticiler, okul ve diğer kurumların tüm bileşenleri tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre seçimle belirlenmelidir.
AK PARTİ iktidarı döneminde eğitim kurumları yöneticilerinin atama ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik ve ilgili kılavuzlar neredeyse her yıl değiştirildi. Hâlâ bu konuda oturmuş bir sistem sağlanamadı. Bu dönem sadece mülakatla yönetici atanırken, daha sonra sadece sınav şartı getirildi, daha sonra tekrar sözlü sınav şartı getirildi; yöneticilere rotasyon uygulaması getirildi, daha sonra bundan vazgeçildi, daha sonra ise tekrar rotasyon zorunlu kılındı.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar siyasal kadrolaşma için yapılan tüm oyunlara rağmen bu yasa tasarısıyla sayıları 100 bini geçen eğitim yöneticilerinin bu yeni düzenlemeyle kazanılmış haklarının yok sayılması ve görevlendirmelerde yetkinin tamamen valilere bırakılması kabul edilebilir bir düzenleme değildir. Eğitimde esas olan öğretmenliktir. Bu temelde yöneticilik eğitim emekçileri üzerinde baskı oluşturan bir makam olarak görülmemeli. Bu görevleri yerine getirecek kişiler ilgili birimin tüm bileşenlerinin katılımıyla belli bir dönem için seçimle iş başına gelmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümünde dikkat çeken bir diğer düzenleme de eğitim fakültesi mezunu olmayan ya da herhangi bir pedagojik formasyona sahip olmayan, öğretmenlik mesleğine ilişkin hiçbir bilgi, birikim ve deneyimi olmayan herkese müfettiş olma şansı verilmiştir yani Hükûmetin teklifiyle ilahiyat, kimya, işletme, istatistik gibi bölümleri tamamlayan, eğitime dair hiçbir bilgi, birikim ve deneyimi olmayan mezunlar, hangi şartlarda yapılacağı belli olmayan bir sınavla müfettiş yardımcısı olarak atanacak ve yıllarını öğretmenlik mesleğine vermiş öğretmenleri ve yöneticileri denetlemelerinin önü açılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müfettişlik, meslekte belli bir bilgi, birikim ve tecrübeye sahip olan ya da bu alanda özel eğitim alan öğretmenler arasından liyakat ilkelerine uygun, şeffaf, adil ve hesap verebilir bir yöntemle seçilmelidir ancak bu şekilde rehberlik ve denetim gerçek anlamda eğitimin niteliğini artırıcı bir etki yaratabilir; aksi takdirde, eğitim emekçileri üzerinde antidemokratik bir baskı aracı olmaktan daha fazla bir işlevi yerine getirmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısıyla değişiklikler öngörülen bir diğer düzenleme de Talim ve Terbiye Kurulu'na ilişkindir. Talim ve Terbiye Kurulu, kurulduğu günden bu yana âdeta bir vesayet kurumu olarak çalışmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı eğitim üzerinden resmî ideolojinin yeniden üretilmesinde yıllarca rol oynamıştır. Bu anlamda, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının mevcut hâliyle bugüne kadar bilimsel, nitelikli ve özgürlükçü bir eğitim müfredatının okutulması önündeki en büyük engeli oluşturduğu açıktır.
Değerli milletvekilleri; tasarı bir taraftan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının yetkilerini daraltırken diğer taraftan, doğrudan Bakan onayına dayalı, daha merkezî bir politikayı hayata geçirerek eğitim sistemi içindeki dayatmacı uygulamaların artacağı aşikârdır. Bu anlamda, öngörülen değişiklik zaten hâlihazırda bir problem alanı hâline dönmüş Talim Terbiye ve Kurulu Başkanlığını, Bakan eliyle siyasi iktidarın hegemonyasına sokmaktadır. Ülke eğitim müfredatına yön veren bu kurul çoğulcu bir yapıda oluşturulmalı ve eğitim bileşenlerinin, eğitim bilimcileri, öğretmenler, sendika temsilcileri, öğrenci ve velilerin içinde bulunduğu bir yapıya dönüştürülmelidir. Talim ve Terbiye Kurulu sınıfın içinde öğretmenin ne yapacağına müdahale etmemelidir. Bu kurul genel pedagojik ilkeleri belirlemeli ve çerçeve oluşturmalıdır. Ayrıca bu kurul Türkiye'nin çok kültürlü yapısına uygun müfredat ve ders kitapları hazırlamalı ve bu aşamalarda da yerel bileşenlerle beraber çalışmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının ilgili 21'inci maddesiyle, yurt dışında görevlendirilecek öğretmenlere yönelik yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu düzenlemelerle, yurt dışı öğretmenliğinde aranan temel şartlar kaldırılmakta ve yurt dışında yaşayanların sözleşmeli olarak istihdam edilebilmesinin önü açılmaktadır. Böylece, bu düzenleme, Türkiye'deki öğretmenler için motivasyon kaynağı olan ve başka ülkelerdeki eğitim sistemlerini tanımalarına imkan sağlayan yurt dışında görevlendirmeleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Ayrıca, yurt dışında yaşayanların öğretmen olarak görevlendirilmesi zaten yanlış iken, bunların sözleşmeli olarak çalıştırılması da AK PARTİ'nin eğitime bakışını ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı "sözleşmeli öğretmen" adı altında taşeronlaştırma uygulamalarına devam etmektedir. AK PARTİ iktidarı, on iki yıllık döneminde öğretmenlik mesleğine herkesin yapabileceği bir meslek gözüyle bakmış, 180 bin öğretmen açığı olmasına karşın, mezun olup atanamayan 300 bin öğretmen adayı olmasına rağmen, "ücretli öğretmen" adı altında ücretli kölelik uygulamalarına devam etmiştir. Yurt dışında düşük ücret ve esnek istihdam politikasıyla sözleşmeli öğretmen görevlendirilmesini öngören bu teklif de Hükûmetin eğitime ticari bakışının yeni bir tezahürüdür.
Değerli milletvekilleri, sosyal devlet, öncelikli olarak tüm yurttaşlarına, ayrım göstermeksizin çağdaş dünyanın kabul ettiği ilkeleri rehber edinerek ana dilinde eşit fırsatların sunulduğu, özgür, nezih ve hijyenik ortamlarda ve parasız eğitim alabilme imkânı yaratmakla sorumludur.
İkinci olarak, sosyal devlet ve dolayısıyla Eğitim Bakanlığı, eğitim öğretimin içeriğine yön vermeleri noktasında ders kitapları ve müfredatlar hazırlanırken, evrensel insani değer ve kazanımları referans alan, nefret söyleminden uzak ve gerek ülke içi gerek ülke dışı hiçbir inancı, etnik kimliği, cinsiyet kimliklerini ötekileştirmeyen, objektif bir bakış ve üslupla hareket etmek durumundadır.
Üçüncü olarak, sosyal devlet, popülist ve günü kurtarmaya çalışan yaklaşımlardan uzak durmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, dördüncü olarak, bir sosyal ve hukuk devleti; görevlendirilecek öğretmen, yönetici ve denetleyicilerin göreve gelme ve görevden ayrılma süreçlerini, mümkün olduğunca liyakat ilkesini öne alan ve en adil seçme yöntemleriyle yürütmelidir. Ancak bunlar sağlanabildiğinde sosyal devlet eğitim konusunda sorumluluklarını yerine getirebilmiş sayılır ve buna paralel olarak yurttaş memnuniyeti artabilir ve eğitimde kaliteyi yakalamaktan bahsedilebilir.
Bu duygularla hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)