GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:30.05.2012

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 259 sayılı Kanun Teklifi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bağımlı çalışanların diğer kesimini oluşturan memurların ya da daha genel ifadesiyle kamu görevlilerinin sendikalaşma eğilimi işçilerin sendikalaşma hareketine oranla daha gecikmeli bir olgudur. Bu gerçeğin altında sendikalaşmanın doğal sonucu olan toplu sözleşme ve özellikle grev hakkıyla memurun gördüğü işin niteliği ve onun statüter konumuyla bağdaşmasının güç olması gerçeği yatar. Ancak unutulmaması gereken temel nokta, toplu pazarlık ve grev hakkı uluslararası sözleşmeler ile tüm çalışanlara tanınmış evrensel bir haktır. Türkiye'de bu hakkın kullanılmasında kamu görevlilerine çıkarılan engeller hukuki değil, siyasidir. Sorun, hükûmetlerin imzalamış oldukları uluslararası sözleşmelere uymamadaki antidemokratik tutumlarından kaynaklanmaktadır.

Hava yolu taşımacılığı emekçilerine yönelik hazırlanmış olan yasa tasarısının son derece antidemokratik olduğunu ifade etmek istiyorum. Ne en geri ülkelerde ne de ülkemiz havacılık tarihi boyunca hiçbir zaman grev yasağı olmamıştır. Evrensel, anayasal ve en temel demokratik işçi hakkı olan grev hakkının işçinin elinden alınması hava yolu emekçilerine yapılan en büyük haksızlıklardan biri olarak tarihe geçecektir. İş bırakma eylemine karar veren kabin memurlarının bazılarının işten çıkarılmaya başlandığını basından üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Hatta bu işten çıkarmalar çalışanların cep telefonlarına gelen mesajlarla kendilerine bildirilmiştir. Emekçilerin böylesi bir durumla ileri demokrasi söylemleri içinde olan bir iktidar döneminde karşılaşmaları ise ayrıca düşündürücüdür.

Hava yolu çalışanlarına yönelik böylesi bir yasa tasarısının bu şekilde gündeme gelmesi ve bir torba yasa ile Genel Kurulda tartışılıyor olması kamu vicdanını derinden yaralamıştır. Otopark mafyası ve korsan taksicilere yönelik yasal bir torba düzenlemenin içinde, sendikal hakların başında gelen grev ve toplu sözleşme hakkının hava yolu emekçilerinin elinden alınacak olması antidemokratik olmasının yanı sıra Anayasa'mızın eşitlik ilkesiyle de çelişmektedir.

Teklifin gerekçesinde havacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin bir kesintiye uğramaksızın çalışması ve yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmesi için havacılık hizmetlerinin grev yasağı kapsamına alınması istenmektedir. Anayasa referandumunda "İşçilere iki sendika hakkı tanıyoruz, memurlara toplu sözleşme hakkı getiriyoruz, hak grevi ve genel grev önündeki engelleri kaldırıyoruz." gibi gerçekleşmesi durumunda emekçilerin yüzünü güldürecek düzenlemeler vadedilirken üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısı ile var olan hakların gasbı yaşanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik bir ülke, işçisini, memurunu ve onların temel haklarını düşünmek zorundadır. Yasa teklifi, siyasi iktidarın sendikaları denetim altına alma ve işlevsizleştirme hamlelerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Havacılık hizmetlerinde çalışan pilotundan hostesine, uçuş görevlilerinden, alan görevlisinden, büro emekçisine, teknik elemanından taşıma ve temizlik işçilerine kadar binlerce işçinin grev hakkı gasbedilmek istenmektedir. Havacılık hizmetlerinde de grev hakkını kaldırarak bu alanda çalışan emekçilerin tarihsel kazanımlarına büyük bir darbe vurulmak istenmektedir.

Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı'na eklenmeye çalışılan, sonradan metinden çıkarılan havacılık hizmetleri alanında grev yasağı bu torba yasada yeniden gündeme getirilmiş ve tasarı metnine konulmuştur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının aldırdığı mahkeme kararıyla iş kolunda toplu iş sözleşme görüşmeleri hâlen yapılamamakta ve bir sonraki mahkeme tarihi 5 Eylül 2012 olarak belirlendiği için çalışanlar mağdur edilmektedir

Grev hakkını işçilerin elinden alacak olan yasa tasarısı, Türkiye'nin onaylamış olduğu Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı, Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi'ne aykırıdır.

Kamu emekçilerinin grev hakkı 87 sayılı ILO Sözleşmesi'nde vardır. Ancak grev hakkı için yalnızca sözleşmelerin metinlerine bakarak karar verilemez. ILO denetim organları, 87 sayılı Sözleşme'nin üç ayrı maddesine dayanarak grevin tüm çalışanların ekonomik ve toplumsal çıkarlarını korumak ve geliştirmek için başvurabilecekleri temel bir hak olduğunu kabul etmişlerdir. Uzmanlar komitesine göre, grev hakkının 87 sayılı Sözleşme'den kaynaklanan üç dayanağı vardır: Birincisi, sözleşmenin sendikalara etkinliklerini düzenleme ve eylem programlarını oluşturma hakkı tanıyan üçüncü maddesidir; ikinci dayanak, ulusal mevzuatın sözleşmede öngörülen güvencelere zarar vermemesini ya da zarar verecek biçimde uygulanmamasını öngören 8'inci maddenin ikinci fıkrasıdır; üçüncü dayanak da, sözleşmede geçen "örgüt" terimini "çalışanların ve işverenlerin çıkarlarını savunmayı ve geliştirmeyi amaçlayan ve işveren örgütleri" biçiminde tanımlayan 10'uncu maddesidir. Çünkü grev hakkına getirilecek genel bir yasaklama, sendikaları anılan maddelerdeki hak ve olanaklardan yoksun bırakır, bu da sendika özgürlüğü ilkesiyle bağdaşmaz.

ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi bir başka vesileyle de şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Grev hakkı yalnızca bir toplu iş sözleşmesi imzalanması aracılığıyla çözümlenebilecek iş uyuşmazlıkları ile sınırlı kalmamalıdır, işçiler ve örgütleri, gerekli olduğu durumlarda, daha geniş bir kapsam içinde üyelerinin çıkarlarını etkileyen ekonomik ve toplumsal konularla ilgili tepkilerini ifade edebilmelidirler."

Bir başka kararda da "Sendikalar özellikle bir hükûmetin ekonomik ve toplumsal politikalarını eleştirmek amacıyla protesto grevlerine başvurabilmelidirler. Ayrıca, dayanışma grevlerinin genel olarak yasaklanması istismara yol açabilir ve grev hakkının kullanılmasına ilişkin yöntemler söz konusu olduğunda, kurallara tamı tamına uyarak işin yavaşlatılması, iş yerlerinin işgal edilmesi ve işbaşında oturma grevleri yapılması konularında kısıtlama getirilmesi, ancak bu eylemlerin barışçıl olmaktan çıkması durumlarında haklılık kazanır." denilmiştir.

İnsan hakları için demokratik eylem ve etkinlik yapmak da yine uluslararası sözleşmeler uyarınca güvence altına alınmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da sendika, toplu sözleşme ve grev hakkı için yapılan toplu eylemlerin bir insan hakkı olduğu belirtilmiştir.

Bu bağlamda, Hava-İş Sendikasına bağlı, aileleri ile birlikte 50 bini bulan 14 bin Türk Hava Yolları çalışanını ilgilendiren ve sendikal harekete bir darbe niteliği taşıyan yasa teklifinin Meclis gündeminden düşürülmesi gerekmektedir. Havacılık iş kolunda on sekiz aydır hava hizmetlerinde sürmekte olan toplu iş sözleşmesi sürecine bir darbe niteliği taşıyan yasa teklifini kabul etmek mümkün değildir.

Sendika, toplu pazarlık ve grev bir haktır. Bu haklar emekçilerin temel kolektif haklarıdır, yasaklanması ve kısıtlanması kabul edilemez.

Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak getirilmek istenen grev yasağına karşı haklarını korumak için mücadele eden havacılık hizmetlerinde çalışanların yanında olmak gerekiyor diyor, bu vesileyle tekrar, hepinizi bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.