GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:68
Tarih:26.02.2014

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, son iki aydır Genel Kurulda görüşülen tüm kanun tekliflerinin dikkat çeken en büyük ortak özellikleri, antidemokratik olmaları, katılımcı olmamaları, tüm yetki ve karar mekanizmalarını tek elde toplamaya dönük olmaları, Anayasa ve evrensel hukuk ilkelerine aykırılıklar teşkil ediyor olmaları biçiminde sıralanabilir. Hükûmetçe hazırlanan ve üzerinde görüştüğümüz Millî Eğitim Temel Kanunu üzerinde çeşitli değişiklikler öngören bu kanun teklifi de az önce saydığımız nitelikteki kanun teklifleri arasındadır.

Değerli milletvekilleri; konuşmamda özellikle teklifin ilk maddesinden son maddesine kadar sıkça telaffuz edilen ve kulağa estetik bir kavrammış gibi gelen "sözlü sınav" uygulamasına dair birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. 2, 3 ve 4'üncü maddelerde söz edilen "Yurt dışına gönderilecek öğrencilerin seçiminde", 5 ve 6'ncı maddelerde düzenleme getirilen "Aday öğretmenlerin kadro atamalarında" ve 12'nci maddede bahsedilen "Dershanelerin kapatılmasıyla işlerini kaybedecek öğretmenlerin devlet memurluğuna atanmaları" gibi, son derece tarafsız karar verme mekanizmalarının işletilmesi gereken kritik süreçlerde, Millî Eğitim Bakanlığı, hâlen devam eden, her türlü keyfiyeti ve kayırmacılığı ortadan kaldıracak düzenlemelere gitmek yerine, hileli karar verme süreçlerini daha da pekiştirecek olan özgün bir sözlü sınav yöntemiyle hareket etmeyi planlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, teklife göre sözlü sınav komisyonu, Bakanlıkça seçilen 1 başkan ve 2 asıl üyeden oluşacak. Tercüme edersek, sözlü sınavları Millî Eğitim Bakanı yürütecek. İkinci olarak "Yazılı sınav ve sözlü sınav not ortalamaları, Bakanlıkça belirlenecek ağırlıklarla dikkate alınacaktır." Bu ibareye göre de teklif yasalaştıktan sonra Millî Eğitim Bakanı, puan ortalamaları hesaplanırken, yazılı sınavın mı yoksa sözlü sınavın mı ağırlıklı puan olacağına bir yönetmelik çıkararak karar verecek.

Değerli milletvekilleri, sözlü sınav uygulamasının, karikatür dergilerine kapak olacak, eğitim sisteminin tükenmiş olan ciddiyetini yerle bir edecek, uluslararası camiada Türkiye'yi küçük düşürecek, özelde eğitimcilerin ve öğrencilerin, genelde ise tüm yurttaşların adalet, hakkaniyet, liyakat, Millî Eğitim Bakanlığı, hükûmet gibi kavramlara olan güvenini sıfırlayacak bir düzenleme olacağı aşikârdır.

Şöyle ki, kanun teklifinde denilmektedir ki: "Sözlü sınavla ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz. Sözlü sınav soru ve cevaplarının önceden hazırlanması zorunlu değildir."

Değerli milletvekilleri, öyle bir sınav düşünün ki o sınavla herhangi bir yurttaşın ya da çocuğunun öğrencilik kariyeri, iş kariyeri, gelecek kariyeri belirlenecek. Bu sınavı yapacak 3 kişilik komisyonu Bakan seçecek. Bu sınavla ilgili herhangi bir kayıt tutmak gerekmeyecek ve bu sınavın soru ve cevaplarının önceden hazırlanması gerekmeyecek.

Değerli milletvekilleri, sözlü sınav ile ilgili bir kayıt tutulmayacaksa o sınavın yapılıp yapılmadığını kim nereden bilecek? Sınavda kimin kime ne sorduğu, kimin kime ne cevap verdiği nereden bilinecek? Kimin hangi soruyu doğru cevapladığı, kimin yanlış cevapladığı ve puanlamanın neye göre yapıldığı nereden bilinecek? Kişi haksızlığa uğradığında bunu nasıl ispat edebilecek?

Değerli milletvekilleri, "Soruların önceden hazırlanma zorunluluğu bulunmamaktadır." denilmektedir. Sınav komisyonu, sınava girecek kişiyle karşılaştığında, önceden tespit edilmiş sorular yok ise ne soracaktır? Sorduğu soruların kişinin göreve liyakatini tespit etmeye yönelik olacağına kim, nasıl kefil olabilecektir? Bu, kaydı tutulmayacak olan sözlü sınavların denetimi nasıl yapılacaktır?

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu puan hesaplamaları konusuyla ilgili 2013 Kasım ayında Millî Eğitim Bakanlığına yazılı bir soru önergesi vermiş idik. Bu soru önergesinde şunları söylemiştik: Ortaöğretime geçiş ortak sınavlarında, azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile resmî devlet okullarında okuyan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin, mevcut sınav puanı hesaplama yöntemleriyle sınava eşit fırsatlarda girme hakları engellenmekte, kısa ve uzun dönemli hak kayıplarının önü açılmakta ve açıkça mağduriyetlere sebebiyet verilmektedir.

Bu bağlamda, azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile resmî devlet okullarında okuyup din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin herhangi bir hak kaybı ve mağduriyet yaşamalarını engellemek için söz konusu sınav puanları hesaplanırken nasıl bir yöntem izlenecektir?

Azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile resmî devlet okullarında okuyup din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin bu dersi alan öğrencilere göre sınav puanları hesaplanırken dezavantajlı duruma düşecekleri açık iken bakanlık ilgili yurttaşların durumlarıyla ilgili neden bir açıklama veya düzeltme yapmamaktadır?

Millî Eğitim Bakanlığı, mevcut Anayasa'nın hangi maddesini referans alarak öğrencilerimizin genelinin kariyerlerini etkileyecek bir sınavda farklı inançlara mensup öğrencilere yönelik sistematik olarak eşitsiz sonuçlara yol açacak bürokratik, politik ve pratik uygulamalar gerçekleştirebilmektedir?

Söz konusu sınavda ortaya çıkacak hak kayıpları ve mağduriyetlere sebebiyet veren ayrımcı yaklaşımlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14'üncü maddesinde belirtilen "Hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler başta olmak üzere herhangi bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır." ifadesiyle çelişmemekte midir?

Azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile resmî devlet okullarında okuyup din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilere negatif ayrımcılık yapılmasına müsaade eden yöntemlerin, bu çocuk öğrencilerde yaratacağı dışlanmışlık, güvensizlik hislerine bağlı olarak ortaya çıkacak psikososyal travmalar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, evet, önergemizde sorularımız bunlardı. Aradan dört ay geçmiş olmasına rağmen bakanlık tarafımıza henüz bir cevap vermemiştir. Cevap vermemiş ama şimdi tüm yurttaşları etkileyecek, haksız uygulamaları daha da derinleştirecek bir uygulamayı daha kanunlaştırma konusunda yol almaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretim geçiş sınavı gibi yazılı bir sınavda yaşanan mağduriyetleri giderme konusunda âdeta kulaklarını tıkamış ve gözlerini kapamışken yapacağı sözlü sınava bizlerin ve yurttaşların güvenmesini beklemektedir. Buna güvenebilmek için maalesef hiçbir somut gerekçe bulunmamaktadır. Devlet, hükûmet, bakanlık gibi kurumlar, yurttaşlar arasında genel adaleti sağlamak için vardırlar ve bunu sağlayabildikleri ölçüde uzun ömürlü olurlar.

Bu bağlamda, Hükûmet ve Bakanlık yetkililerine, getirdikleri kanun teklifiyle mevcut darbe Anayasa'sının bile çok gerisine düştüklerini hatırlatarak, kanun teklifleri hazırlarken evrensel hukuk ilkelerini dikkate almaya çağırıyor, bu düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)