| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 14.02.2014 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Teklif'in 30'uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri gecenin saat 02.30'unda ve burnu kırılmış milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün acısıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Parmağı kırılanı da söyle.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen ya... Lütfen ya...
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Türkiye'de hukuk ve adalet AKP eliyle ağır şekilde zedelenmiştir; hukuk ve adalet iğdiş edilmiştir, rafa kaldırılmıştır. Eğer yapılan kanunların temelini hukuk oluşturmazsa sürekli yargı paketleri açılır, sürekli demokrasi paketleri açılır ama adalet çıkmaz, oradan demokrasi de çıkmaz. Dün işinize öyle geliyordu, öyle bir HSYK yaptınız, bugün başka bir HSYK yapıyorsunuz bu kanunla. Hukuku, adaleti ayaklar altına alarak yapboz tahtası gibi torba kanunlarla sürekli kanun çıkarıyorsunuz. Aynı kanunlarda sürekli değişiklik yapıyorsunuz. Bu değişikliklerden de hukuk ve adalet çıkmadı, çıkmıyor ve çıkmayacak.
12'nci maddede ne var değerli arkadaşlar? Bu 30'uncu maddenin düzelttiği, değiştirdiği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna alınacak tetkik hâkimlerini kim belirleyecek, bu var, bu düzenleniyor. Yetki HSYK Genel Kurulundaydı daha önce, şimdi neredeyse, tamamen başkana yani kime? Sayın Adalet Bakanına veriliyor. Gece yarısı savcıları arayan, "Soruşturma öyle yapılmaz, böyle yapacaksın." diye talimatlar yağdıran, hakkındaki fezlekeleri beğenmeyip geri gönderen Adalet Bakanı HSYK'da çalışacak tetkik hâkimlerini belirleyecek. Buradan adalet çıkması mümkün mü? Değil.
Hakkındaki fezlekeleri beğenmeyip geri gönderen, muhalefetin fezlekeleri için jet hızıyla davranan Adalet Bakanı, HSYK'nın da tek hâkimi olacak ve buradan adalet çıkacak öyle mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Çıkar, çıkar.
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Görürsünüz.
Bir dönem, Adalet Bakanı HSYK'ya gitmediği için Kurul toplanamıyordu, o zamanlar engelliyordu Adalet Bakanı. Şimdi üyeler gelmediği için Kurul çalışmıyor. HSYK'yı bu hâle getiren, muhalefetin uyarılarına kulak tıkayan sizlersiniz ama buradan çıkışın yolu, her şeyi Adalet Bakanına bağlamakta değildir. Adalet Bakanının eylemleri ortadadır.
Ben, muhalefetin fezlekelerini Meclise yetiştiren Bakana sormak istiyorum: Yolsuzlukla suçlanan bakanların fezlekeleri nerede, çocuklarına akıl veren akıllı bakanların fezlekeleri nerede? Yargı, sadece muhalefet için ve garibanlar için mi işleyecek? Böyle bir Türkiye yarattınız.
"Hükûmet istifa." diyen 15 yaşındaki çocuk hâkim karşısına çıkacak, Ali İsmail Korkmaz'ın davası oradan oraya gönderilecek, muhalefetin fezlekeleri Meclise gelecek ama çocuklarına para için "Şöyle de, böyle de." diye akıl veren bakanların fezlekeleri bir meçhule gidecek, bu da "yolsuzlukla mücadele" olacak. Böyle mi arkadaşlar, böyle mi mücadele edeceksiniz?
Başbakan diyor ki: "Oğlum, bakanlar ve çocukları savcılar hakkında dava açacak." Demek ki, Deniz Feneri süreci tekrar yaşanacak. Önce, savcılar yargılanacak, sanıklar ise yargılanmayacak; ondan sonra, denecek ki "Bir yolsuzluk varsa sonuna kadar gidilecek." Nasıl olacak bu?
Değerli arkadaşlar, yargı muhalefetin söylemiyle değil, iktidarın gücüyle, baskısıyla etkilenir. Bakın yaşananlara. Başbakan yolsuzluğun tanımını yapıyor. Başbakan diyor ki: "Devletin kasasından alınan, çalınan bir şey yok. Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" Yani, İranlı Sarraf ile bakanlar arasındaki ilişkide, bakan çocukları arasındaki ilişkide devletin kasası soyulmuyor demeye getiriyor; savcılara, hâkimlere yol gösteriyor. "Yolsuzluğu benim tanımıma göre değerlendirin." diyor, akıl veriyor. Bunun ilk sonucu da ortaya çıktı. Başbakan "Ayakkabı kutusundaki paralar Halk Bankasına alınan ya da soyulan para değildir." dedi. Savcılar, hâkimler Başbakanın mesajını aldı hemen ve sonuç: Halk Bankası Genel Müdürüne tahliye. Yarın öbür gün de bakan çocukları ve Sarraf tahliye edilecek, "Bunlar kendi aralarında hediye vermiş, devletin kasasından çıkan para yok." denecek. Rüşvetin adı hediye olacak, arkadaş olacak, danışman olacak, yeğenimin alacağı, ayakkabının kutusu olacak; buna da adalet denecek, hukuk denecek. Değerli arkadaşlar, bunu halka yutturamazsınız. Başbakanın kafasına göre yolsuzluk tanımı yaptığı yerde, yargıya akıl verdiği yerde hukuk olur mu?
Peki, ben soruyorum: Cengiz İnşaat Seydişehir'de mahkeme kararını uygulamadığınız için Oymapınar Barajı'ndan kazandığı 1 milyar lirayı cebine attı. Halkın cebine girmesi gereken 1 milyar lira Cengiz İnşaatın kasasına gitti. Bu, devletin kasasının soyulması değil midir? Elinizi bir vicdanınıza koyun, hepinize soruyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)