GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:62
Tarih:14.02.2014

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'na dair görüşmelerin yapıldığı şu günlerde yaptığımız sunumlarla, sanki iktidar partisi hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerin ne anlama geldiğini bilmiyormuş gibi, büyük uğraşlar vererek bu ilkelerin önemini ispat etmeye çabalıyoruz.

HSYK tartışmalarının özeti şudur: Siyaset kurumu adalet sistemini kendi denetimine almak istemektedir. Öngörülen HSYK değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi tarafından reddedileceği hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak biçimde açık iken, yürütme organı yani Hükûmet, zaten çürümeye yüz tutmuş kuvvetler ayrılığı ilkesini nihayete erdirmeyi hedeflemektedir. Bu manevraların gerisinde yatan neden elbette siyaseten yaşanan krizi aşmaktır ancak bir siyasi anlayışın kendi krizini aşmak adına, kamunun ortak alanı olan hukuk ve yargı sistemini araçsallaştırması kabul edilemez. Öyle ki millî iradeye ve sandıktan çıkan sonuçlara her defasında ayrı bir vurgu yapan Hükûmet yetkilileri, 2010 referandumunda -tırnak içinde- millî iradenin onay verdiği, sandığın çoğunluğunun "evet" dediği HSYK Kanunu'nu sandığa ve millî iradeye sormadan değiştirmek istemektedir. Bu davranış derin bir çelişkinin ifadesidir.

Değerli milletvekilleri, eğer sandıkta millî iradeye onaylatılan bir kanun, aradan henüz üç yıl geçmiş iken millî iradeye danışılmadan, alelacele âdeta ortadan kaldırılmaya çalışılıyor ise burada Hükûmetin millî iradeye olan saygısı sorgulanmalıdır ve bu sorgulamayı bizlerden önce Hükûmet kendi içerisinde yapabilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 2010 yılı Anayasa değişikliği referandumunda AK PARTİ'nin kamuoyuna deklare ettiği metnin HSYK ile ilgili bölümünde yer alan argümanları hep birlikte gözden geçirmek gerektiği kanısındayım. Bakınız, AK PARTİ Hükûmeti 2010 yılında HSYK'da yapacağı değişiklikleri nasıl anlatıyor. Metin biraz uzun ancak aynen okuyorum: "HSYK, çok daha geniş bir temsil kabiliyetine sahip olan ve yargı camiasının tümünü sürece dâhil eden bir yapıya kavuşturulmaktadır. Adalet Bakanlığının birçok yetkisi elinden alınmakta, kuruldaki konumu sembolik hâle getirilmekte, ayrıca Adalet Bakanlığı Müsteşarı da diğer 21 üye gibi bir konuma çekilerek, Müsteşarın dairelerden birinde çalışması öngörülmektedir. Böylelikle, Müsteşarın mevcut yapıdaki etkin rolü azaltılmaktadır. Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarının kurulda bulunma sebebi ise genel adalet politikası üzerinde etkili olan kurulun, bu politika konusunda millete karşı sorumlu olacak ve hesap verecek bir üyesine olan ihtiyaçtır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletlerinde yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce yerine getirilir. Bağımsız yargı, bağımsız devlet olmanın ve de hukuk devletinin olmazsa olmaz şartı, göstergesi ve güvencesidir. Bir ülkede yargı bağımsız değilse orada adaletten ve hukuk devletinden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü, bağımsız yargı hukuk devletinin kalbidir. Tüm uluslararası belgeler, mukayeseli hukuk uygulamaları, medeni ve kalkınmış dünyadaki örnekler, Avrupa Birliği müktesebatı, Avrupa Konseyi ve buna bağlı çalışan ilgili kurulların tavsiye kararları, halkımızın yargıdan beklentisi ve bu yöndeki ihtiyaçları, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı prensibi, HSYK'nın yeni yapısı belirlenirken esas alınmıştır." denilmektedir. "HSYK'nın yeni kurumsal yapısı ve işleyişi şekillendirilirken bizzat yargı kurumlarının talepleri, siyasi partilerin öteden beri hazırladıkları taslaklar ve sivil toplum kuruluşlarının önerileri de büyük çapta göz önünde bulundurulmuştur." denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, evet, tekrar edelim. Bu okuduğumuz metin, AK PARTİ'nin 2010 referandumu öncesi HSYK'da yapacağı değişiklikle ilgili kamuoyuna deklare ettiği beyanlardır. Hükûmet, 2010 Anayasa referandumunda kamuoyuna büyük bir devrim olarak tanıtılan düzenlemelerin yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz üç yıl geçmişken, şu an üzerinde tartışma yürüttüğümüz kanun teklifinde 180 derece zıt sayılabilecek argümanlarla yeni değişikler öngörmektedir.

Teklifte, direkt ya da dolaylı olarak Adalet Bakanının yetkileri artırılmakta, teklifin her bir maddesi bu yetkileri daha da sınırlandırılamaz bir biçime sokmaktadır. Örneğin, savcılar ve hâkimler hata yaptı, bunu kim denetleyecek? HSYK Teftiş Kurulu. Peki, Teftiş Kurulunu kim belirleyecek? Adalet Bakanı. Yani, tüm disiplin işlemleri Adalet Bakanına bağlı hâle getiriliyor. Bu uygulamayla, Hükûmetin yaptığı iş ve işlemlerle ilgili yürütülecek yargılama süreçleri işlemez hâle getirilmiş olacaktır. Bunun yanında dolaylı olarak görevde ilerleme, tayin, disiplin cezası vesair konularda Adalet Bakanlığına sunulan yetkilerle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yürütme organı karşısında işlevsizleştirilmiş olacaktır. Adalet Bakanı, âdeta, denetlenemez duruma getirilmek istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, evrensel hukukun kazanımlarını dikkate almayan, Anayasa'ya aykırılığı tartışma götürmez olan, Sayın Cumhurbaşkanının ilk günden itibaren kaygılarını yüksek sesle belirttiği, son olarak Sayın Başbakanın Brüksel gezisinde de Avrupa Birliği Komisyonunun vurgulu bir biçimde altını çizdiği hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkelerini itibarsızlaştırarak âdeta bir tekerlemeye dönüştüren, yürütme erkini yücelten ve mutlaklaştıran bu kanun teklifinin, henüz emekleme çağında olan ülke demokrasisine ve hukukuna büyük darbe vuracağı aşikârdır. Uymaya zorunlu olduğumuz Anayasa ve Venedik Komisyonunun kararları bu konu hakkında nettir. Adalet Bakanlığının HSYK içinde ve dışındaki yargıçlar ve savcılar üzerinde bir yetkisi olmamalıdır.

2014 Türkiye'sinde siyasi iktidara ve muhalefete yakışacak olan, Parlamento çatısı altındaki mesaimizi demokrasinin, hukukun ve adaletin çıtasını yükseltmeye dair meselelere ayırmaktır diyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)