GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU VE 37 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN ADALET ÇALIŞANLARININ SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 13/12/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK 5 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:57
Tarih:05.02.2014

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, adalet çalışanlarının sosyal haklarıyla ilgili düzenlemelerin yapılması, bu yönde Meclis araştırması açılması yönünde. Tabii ki bütün adliye çalışanları yani mahkemeleri, savcılıkları, infaz kurumlarıyla birlikte bütün adliye emekçilerini öncelikle saygıyla selamlıyorum ve bu selamlamayı da üç yıl önce Mamak'ta bir durakta katledilen kadın adliye emekçisi Necla Yıldız'ı anarak yapmak istiyorum. Bütün kadın cinayetlerini bir kez daha nefretle buradan kınıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu çalışanlarına fazla mesai ücreti ödenmesi yürürlükten kaldırıldı, bu da eşit işe eşit ücret adı altında yapıldı ama ortada ne eşit iş vardı ne de eşit ücret söz konusuydu. Aslında, özellikle, Türkiye, son yıllarda ve son günlerde -bildiğiniz gibi- bir bütün olarak adalet mekanizmasını, yargılama sistemini, savcılıkları ve ona bağlı kolluk gücünü tartışıyor. Burada önemli bir yer tutan, ne yazık ki, bütün bu olan bitenlerde halkın dikkatini çeken, halkın onaylamadığı bütün bu gelişmelerde zerrece dahli olmayan, sayıları bugün itibarıyla 46 bine ulaşmış adliye emekçilerinin sorunları ayyuka çıkmış durumda ve ne yazık ki adaletli yaşam onlar için söz konusu değil; adalet hizmeti verenlere böylesi bir hak hukuk tanınmıyor ve son derece de durumlarından şikâyetçiler. Özellikle bu son uygulamadan sonra bütün kazanılmış hakları ortadan kaldırılmış durumda. Zaten düşük ücretler ama mahkeme ve savcılıklarda, infaz işlemlerinde, özellikle mesai dışı yapılan çalışmalar ki işlerinin büyük bir yoğunluğu yani duruşma tutanakları, kararların yazılması, tevkif ve suçüstü işlemleri, bütün bunların mesai saati dışında zaman alan işlemler olduğu görüldüğünde, bunların karşılığını alamayan ve bunlarla birlikte hayatı kahrolan büyük bir adliye camiası, adliye emekçisi söz konusu. Sözde, Anayasa'mıza göre angarya yasaktır ama ne yazık ki bütün bu uygulamalar bir angarya olarak yürürlüktedir. Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı bozmuştur, daha doğrusu bu kararı bozmuştur ama uygulama yürümektedir.

Kısıtlamalar yani adliye emekçilerinden yapılan kısıtlamalar, işte ulaşım giderleri... Bakın, Ankara, İstanbul ve İzmir dışındaki bütün illerde yol giderleri karşılanmamaktadır ve İstanbul Adliye çalışanlarının -bize verdikleri bilgi doğrultusunda- ulaşım ödenekleri aylık 155 liradan 85 liraya düşmüştür ve yeni uygulanmaya başlanmıştır. Aslında, 4/C'lilere ise hiç ulaşım ödeneği verilmemektedir; yığınla sorun. Hakikaten, adliye emekçilerinin içtikleri çay bile onların sırtında büyük bir külfete dönüşmüştür. Kadın emekçilerin birçok yerde kreşleri yoktur.

Bütün bu sorunlar karşısında, tabii ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisi son derece yerinde olmuştur. Bütün kamu emekçileri için, sadece adliye çalışanları için değil belki de, , hakları gasbedilen ve kölece çalıştırılmaya zorlanan bütün kamu emekçileri için bunu düşünebiliriz.

Peki, buradan şuna da geçmek istiyorum: Yani "Tasarruf yapacağız." adı altında, "Eşit uygulama yapacağız." adı altında mesai ücretleri ödenmeyen, izinleri yok sayılan bu emekçilerden kısıtlanan, esirgenenler nerelere veriliyor, nereye gidiyor? Bakın, onlardan bir örnek vermek istiyorum.

Yine, adliye emekçileri, kamu emekçileri, işçiler olarak -bütün olarak çalışan nüfus- onların ortak bir örgütü var. Geçmişte SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı, biliyorsunuz 3 örgüt bir çatıda "Sosyal Güvenlik Kurumu" adı altında buluştu. Bir dayanışma örgütü olarak bütün çalışan emekçilerin çıkarlarını korumakla, sosyal haklarını korumakla, sağlığından emekliliğine yaşamlarını düzenlemekle görevli olan bu Sosyal Güvenlik Kurumundan öğreniyoruz ki -hani bu bütçe görüşmelerinde Genel Kuruldan ve milletvekillerinin denetiminden yasaklanan Sayıştay raporlarının ortaya çıkardığına göre- 2012 yılında bu SGK bütçesinde 5 milyara yakın, 4,8 milyar bir zarar oluşmuş. Yani, Sosyal Güvenlik Kurumu soyulmuş değerli milletvekilleri. Yani, soygun, hırsızlık, talan, bunlar son zamanlarda çokça duyduğumuz şeyler ama bu mekanizmaya, bu çarka Sosyal Güvenlik Kurumu da dâhil edilmiş. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi nelerden oluşur, nasıl oluşur? Bildiğimiz gibi çoğunluğu, büyük bir kısmı, tabii ki ücretlilerin ödedikleri primlerden, katkı paylarından, dolaylı dolaysız vergilerden, bütün bunlardan büyük bir yekûn teşkil eder. O yekûn, zora düşmüş, hasta olmuş, gelecekte emekliliğini rahat sürdürsün diye, bu işçilerimize, kamu emekçilerimize, esnafımıza sunulur. Ama, işte bizden alınanlar, biz yaşayalım, yaşatalım diye ödediklerimiz bakın kimler tarafından hortumlanmış, kimler tarafından hortumlanmasına göz yumulmuş? Nasıl soyulmuş Sosyal Güvenlik Kurumu? İşverenlerden prim alınmamış. Ha, "Bu bilgiler nereden?" derseniz, geçtiğimiz gün, 4 Şubat tarihli Evrensel gazetesinde bu bilgiler açıklıkla yer aldı; 4 Şubat tarihinde, evet. İşverenlerden prim alınmadı. Ceza kesilmesi gerekenlere ceza kesilmedi. Gereksiz prim teşvikleri yapıldı. Yani, nedir gereksiz prim teşviki? Bildiğiniz gibi 18 ile 29 yaş arasındaki işçi çalıştıranlara prim teşviki yapılır ama bakıyoruz 18 yaş altında çocuk işçi çalıştıranlara da, 29 yaş üstünde çalıştıranlara da bu prim teşvik indirimi yapılmış, kaçak işçi çalıştıranlar bu indirimden yararlanmış. Ne kadar? Tam 59 milyon lira. Aynı şekilde, işverenlerden alacakları tahsil edilmemiş. Nedir bu işverenlerden olan alacak kalemleri? Prim, işsizlik sigortası, idari para cezası, eğitime katkı payı, özel işlem vergisi, damga vergisi. Ne kadar değerli milletvekilleri? Tam 2 milyar lira. Yani 47 bin işveren tam 2 milyar lirayı bu yol ve yöntemlerle Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemeyerek iç etmiş.

Yine, devam ediyorum, bu zararın önemli bir kısmı prim kaybı. Nasıl oluyor? İşçilerin hizmetleri eksik bildiriliyor, hizmet süreleri eksik bildiriliyor ya da kimi işverenler, sermayedarlar hiç bildirmiyor. Çeşitli iş kollarında çalışanların ücretleri düşük gösteriliyor. Hile hurda çok patron takımında, zengin kulübünde hile hurda çok, gerçek ücretleri göstermeyip oradan da zarara uğratıyorlar. Ne kadar? Tam 4 milyon lira. 146 bin kişinin bildirilmemesi sonucu... Hani bildirilmemenin de bir cezası var, idari cezası var ama 133 milyon lira ceza uygulanmamış.

Yine, sigortalı çalışanların işten ayrılmalarının bildirilmesi gerekirken bildirmeyenlere ceza uygulanmamış. Altı aydan fazla teşvik priminden yararlandırılma sayesinde 4 milyon liralık zarar meydana gelmiş. O çok sevdiğimiz spor kulüpleri, sporcu ve teknik adamların hizmetleri hiç bildirilmemiş veya kazançları eksik bildirilmiş. Ne kadar? 10 milyon lira prim kaybı. 10 milyon lira idari para cezası kesilmedi.

40 milyon lira kayıp, sorumlusu yok.

Sosyal Güvenlik Kurumu yönetimi dileriz ki bütün bu kabahatlerin, bütün bu suçların faturasını orada çalışan 27 bin personele, emekçiye fatura etmez. Biliyorsunuz, son zamanlarda bu filler tepişiyor; egemenler, yönetenler kendi aralarında kırışıyorlar, birbirlerinin suçunu görmüyorlar, örtbas ediyorlar ama fatura işçiye, kamu emekçisine, esnafa, yoksul halka kesiliyor.

Bu sabah televizyonlarda bir zenginler kulübü üyesi, bu son zamandaki Hükûmet krizine, siyasetteki krize değinirken "Zamanında Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, Özallar, bütün bunları geldik, gördük, geçtik, bu da geçip gidecektir." Devran sürüyor. Kim için sürüyor? Bu sermayedarlar için sürüyor. "Kriz var, kriz var, kriz var!" Ama kimileri için ekonomi tıkırında. İşçiler, emekçiler bu sermaye ve yolsuzluk düzeninin tekerine çomak sokacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)