| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 04.02.2014 |
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Tasarı'nın dördüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım, şahsım adına da ilave konuşma yapacağım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanun yapım süreci çok teknik, çok detay isteyen bir olay. Ancak, şunu hemen ifade etmek isterim ki: "Torba tasarı" diye adlandırılan ve son derece, hukuk, İç Tüzük ve kanun yapım sürecine ilişkin teamüller dışında, son derece zorlama bir olayı, bir daha, burada tekrar yaşıyoruz. Bu şekilde bir tasarı görüşülüyor. Bu olay, AKP'nin, hukuku, İç Tüzük'ü, teamülleri kendine uydurarak zorladığı bir olay. AKP, kanun yapım sürecini de kendine benzetmiş durumda. Bunu niçin söylüyorum? Birbirine benzemez onlarca konu, maddelerin niçin konulduğu, niçin bunların bir araya geldiği bilinmiyor. Nitekim, Plan Bütçe Komisyonuna yeni gelen bir torba tasarısında da burada görüşülen hususlara ilişkin yeni maddelerin ilave olduğunu ilgili arkadaşlardan öğreniyorum. Bunun bir mantığı yok. İzan... Bunların hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda ne yapılır? Ortaya konması gereken doğru bir işleyişi ne yapar? Değerlendirmesi lazım. Hükûmetin böyle bir değerlendirmeden uzak olduğunu düşünüyorum.
Tasarı ve teklif gerekçeleri birbiriyle son derece uyumsuz. Acilen, kimin ne ihtiyacı varsa, koridorlarda ihtiyacı olanların hazır önergeleri milletvekillerine vermek suretiyle bu işlemi gerçekleştirmeye çalıştığını, problemini çözmeye çalıştığını görüyoruz. Ben şunu da merak ediyorum: AKP bu kadar problemi nasıl biriktiriyor, ne yapıyor? Biriktirmenin ötesinde, hemen aynı konuda yeni bir ihtiyaç daha ortaya çıkıyor, bu yeni bir tasarıya veya yeni bir teklife ne yapılıyor? İlave edilmek zorunda kalınıyor.
Benim üzerinde konuştuğum bölümde, Sosyal Güvenlik Kurumuna ilişkin 5502 sayılı Kanun'a ilişkin çeşitli hükümler, sınai mülkiyet haklarına istisna kurumlara ilişkin, onların istisnasına ilişkin Kurumlar Vergisi Kanunu'ndaki hususlar, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye ilişkin hususlar, Gelir Vergisi Kanunu'na ilişkin hususlar, engellilere ilişkin hususlar, 5580 sayılı özel öğretim kurumlarına ilişkin hususlar sadece bu bölüm içinde yer alıyor. Ama bu bölümün ağırlığı başka. Bu bölümde ne var? 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'da bir değişiklik yapılmak isteniyor. Bu, alelacele gelen, alelacele düşünülen, AKP açısından ihtiyaçtan kaynaklanan, acil ihtiyaçtan kaynaklanan bir olay. Niçin böyle ifade ediyorum? Bu olay, özellikle, 17 Aralıktan sonra ortaya dökülen, saçılanlardan sonra bir ihtiyaç, lüzum hissedildi AKP tarafından.
Şimdi, nereden bakarsanız bakın, biraz önce, İnternet'e düşen olayları da dikkate aldığımızda, Sayın Genel Başkanımızın bir televizyonda alt yazı olarak geçen konuşmalarının Sayın Başbakan tarafından bizzat telefon edilerek çıkartılmak istenmesi; bu doğru mudur? Sayın Bakanım, bununla ilgili bir bilginiz var mıdır? Bu olay ortalığa düştü, yalan mıdır, doğru mudur? Bu, haysiyetli bir davranış biçimi midir -bırakın Sayın Başbakan yapmasın, başka yetkili biri yapsın - haysiyetli bir davranış biçimi midir sizce? Yani bunu iyi düşünmek lazım, gerçekten, siz bir bakansınız, ben bunu öğrenmek istiyorum.
Siz, bir yetkili tarafından, bir muhalefet partisi genel başkanının alt yazıda geçen konuşmalarının, haberlerinin çıkarılmasını istiyorsunuz. Bunu yapan birinin haysiyetli bir davranış yaptığını Hükûmetin bir bakanı olarak söyleyebilir misiniz, böyle bir şey mümkün mü?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Telefon dinleyip ifşa edenler haysiyetli mi davrandı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Hayır, onlar da aynı şekilde, onlar da aynı şekilde, benim için hiç fark etmez, onlar da aynı şekilde.
Ben Sayın Bakanı, Başbakanı filan ilzam etmiyorum, sadece böyle bir olayın haysiyetli bir davranış biçimi olup olmadığını size Hükûmetin bir bakanı olarak soruyorum. Siz icra makamısınız, ben bunu Hükûmetin bir bakanına sormayacağım da kime soracağım Allah'ınızı severseniz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Milletin yatak odasına girerken kim hükûmetteydi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Malzemeyi nereden bulmuşlar dinlemek için?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Hayır, onlarda değilim, ben bu davranış biçiminin uygun olup olmadığını Sayın Bakandan, Hükûmetten sormak istiyorum, benim sadece düşündüğüm bu. Bu, haysiyetli bir davranış biçimi midir; kim yaparsa yapsın, dinleyen de, çıkartmak isteyen de, hepsi? Eğer bunun her ikisinin de haysiyetli bir davranış biçimi olduğunu siz Hükûmetin bir üyesi olarak söylüyorsanız ben bundan hicap duyarım, gerçekten hicap duyarım. Siz o hâle düştünüz ki, üzülüyorum. Neden üzülüyorum? Sizin bu hâle düşmeniz beni sevindirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ne hâle düştü? Gerçekten üzücü bir olay. Bu beni çok üzüyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Türkiye değil, Başbakan ne hâle düştü, Başbakan?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Bakın, havuz hadisesi var; doğrudur, yanlıştır, hiç üzerinde durmuyorum, dinleyenlere de kızıyorum...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Hayır, yerine getirenler farklı değil ki, yerine getirenler de farklı değil.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - ...ama böyle bir havuz hadisesi var ise bakın, böyle bir havuz hadisesi var ise ve bu havuz hadisesinin bırakın Hükûmetin en yakınlarını ilgilendirmesini, bu havuza para koyduğu iddia edilenler, bu sesleri ortalıkta dolaşanlar bu millete küfrediyor ya! Ne dediğini duydunuz mu siz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Merak edip okudunuz mu onu?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ya, Türk milletine böyle bir şey... Nasıl sizin içinize siniyor ya, nasıl içinize siniyor? Hadi bunlar size yakın olabilir, içli dışlı olabilirsiniz, ona da bir şey demiyorum; hadi aldığınızı verdiğinizi bir tarafa koy; ya, bu Türk milletine nasıl böyle bir hakareti reva görürsünüz ya? Allah rızası için, biriniz çıkın da bir şey söyleyin ya, biriniz çıkın da bir şey söyleyin.
Ben geçenlerde yine böyle bir Sayın Bakanla buradan konuşuyorum, o günkü Sayın Başkan Vekili Hanımefendi bana "Lütfen Genel Kurula konuşun." dedi. Yani orada oturan Hükûmet üyesini Genel Kurul üyesi olarak falan düşünmemeye başladı AKP. Çok üzülüyorum, ağırıma gidiyor, bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin böyle bir duruma düşmesi hoş bir şey mi ya? Siz bundan gurur mu duyuyorsunuz Sayın Bakanım? Üzüldüğünüzü biliyorum, ben sizin mesai arkadaşınızım ama hakikaten zor ya? Buna nasıl katlanıyorsunuz, bu zillete nasıl dayanıyorsunuz, anlamakta güçlük çekiyorum. Ben olsam hayâ duyarım, başkası için bilmem.
Şimdi, hakikaten o havuz hesabındaki konuşan adamlar; ya, bu millete nasıl küfredersiniz böyle? Böyle bir şey olabilir mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kim küfrediyor?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ya, Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekili buna nasıl dayanır? Hükûmeti nasıl dayanır? Ha, bize biriniz çıkıp da deseniz "Ya, bu doğru değil." falan, tamam, kabulleniriz.
Şimdi, bu değişikliklere ihtiyaç duymanızın sebebi, siz İnternet üzerinden de sansür uygulamaya çalışıyorsunuz. Özellikle bunu çabuk yapmaya çalışıyorsunuz ki 30 Marttan önce bu işleri kapatmaya çalışıyorsunuz millet duymasın diye. Soyut, genel ve sınırları belirli olmayan ifadelerle, TİB'e, erişimi engelleme yetkisi veriyorsunuz, cezai soruşturmayı izne bağlıyorsunuz. Niye? Yasadaki yetkiyi kötüye kullanacaksınız. Nasıl kullanacaksınız? Personele dokunulmazlık zırhı vereceksiniz, istediğinizi de yaptıracaksınız. Hakikaten bunu özellikle seçimden önce palas pandıras getirişinizin nedir sebebi? Vatandaşın bir şey duymasını engellemek isteyişiniz.
Anayasa'nın 26'ncı maddesinde, herkesin düşünce ve kanaatlerini, söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu hususları var. Ayrıca, resmî makamların müdahalesi olmadan haber veya fikir almak ve vermek serbestliğini de kapsıyor. Bu bir güvencedir, siz bu güvenceyi ortadan kaldırıyorsunuz.
Anayasa'nın 13'üncü maddesinde, temel hak ve hürriyetler, özüne dokunulmadan Anayasa'nın ilgili maddelerine göre sınırlayabilirsiniz. Ayrıca, bu sınırlama Anayasa'nın ruhuna, sözüne de aykırı olmayacak. Yaptığınız bu iş Anayasa'ya aykırı.
Siz sosyal medyayı düşman olarak görüyorsunuz. Televizyon ve gazeteler, anlaşılan kadarıyla havuz hesabıyla bir şekilde çözülüyor ama bunu, bu sosyal medya hadisesini çözmek biraz zor oluyor, çünkü geçmiş bir iki olayda siz bunun açık ve net bir şekilde sıkıntısını yaşadınız. Sosyal medyada gerçekten ayarı tutturamıyorsunuz, diğerleri gibi değil, kaçağı var sizin açınızdan. Medyayı falan baskı altına alıyorsunuz -işte eğer doğruysa ortaya dökülenler- içinizden "yanlış" diyen yok, "Muhalefet liderininkini yazma, ötekininkinin altını sil." vesaire ortaya çıkıyor.
Buradaki olaylar, bu kadar ayıp ortaya çıktıktan sonra gerçekten sizin yerinizde olmak da kimse istemez. Sizin durumunuz da zor Sayın Bakan, kolay bir iş değil. Ben niye size -mesai arkadaşım- geleyim bir şey söyleyeyim, geleyim inciteyim, incitecek şey söyleyeyim? Ama şunu açık ve net bir şekilde görüyorum ki bu millete resmen, iş yapan havuz hesabındaki adamlar küfrediyor. Lütfen bunu engelleyin, biriniz beyanat verin, "Yapamaz bunlar Türk milletine." deyin ya! Siz Türk milletini temsilen buradasınız, Türk milletine nasıl hakaret ettiriyorsunuz? "Değil, yok, Haluk Bey, böyle." deyin; Sayın Bakan, ben teşekkür edeyim, gideyim şuradan ya! İçim rahat gideyim. Memleketin geleceğine güveneyim ama içinizden hiç kimse bunu söylemiyor kabine üyelerinden. Bu, gerçekten sıkıntı verici bir olay.
Medya size göre baş belası ama yaptığınız bu iş sansür. Daha önce aynı olaylar başkalarının başına geldiği zaman sizin için bir şey yok. Sayın milletvekili orada oturuyor, aynı olaylar aynı mahkemelerde aynı emniyet mensuplarıyla ona reva görüldü. Hiç içinizden ses çıkaran olmadı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Keşke o zaman çıkarılsaydı o kanun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Hayır, çıkarsınlar ama şimdi siz ses çıkarmıyorsunuz, hatta değiştiriyorsunuz.
Evlat acısı kolay değil. Bakın, ben Sayın Bayraktar'la mesai arkadaşlığı yaptım, onun içine düştüğü psikolojik durumu anlayabiliyorum. Bir adam dışarı giderken -"adam" derken milletvekilini, özür dilerim, belki yanlış ifade ettim- tuzluk oluyor, size gelirken ne oluyor bilmiyorum, yağdanlık mı oluyor? Ama gidip gelene ne diyorsunuz, onu hiç bilmiyorum. Şimdi, bu tür ifadeler kullanılırken son derece hassas düşünmek lazım. Bugün bunlar, yarın, yazılacak çizilecek. Herkes bundan hissesini alır, utanacaksa utanır, sıkılacaksa sıkılır. Hiç, bu olaylar bu memlekette olmuş diye şurada hiçbir milletvekilinin gelecekte bu olaylardan dolayı sevineceği kanaati bende yok. En azından benim grubumda yok, onu kesin biliyoruz.
Ben zaman zaman, mesai arkadaşımsınız orada, size rastlıyor burada benim konuşma esnasındaki şeyim, belki alındığınız, darıldığınız oluyor ama şu havuzcuların Türk milletine küfrüne karşı çık. Yarın bundan, bu vebalin altından kalkamazsın. Bırak başkasını, bırak milleti bir tarafa ya, o ifadeleri nasıl kabulleniyorsunuz, siz Türk milletinin mensubu değil misiniz? Allah'tan korkmak lazım.
Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)