GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:34
Tarih:17.12.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; son bir hafta on günden beri, özellikle muhalefet, iktidarın performansını, karnesini ölçmeye, notlarını vermeye çalışıyor.

Ancak bugün ben biraz -madem bütçeyi konuşuyoruz, aslında bütçe bir yönüyle sadece iktidarın değil, muhalefetin de karnesinin notunu vermek demektir- müsaadenizle, şöyle, kısaca, beş dakika içerisinde birkaç başlıkta muhalefetimizin de hâlipürmelalini biraz ortaya koymak istiyorum.

Şimdi, öncelikle, malum, Mevlânâ'nın bir pergel metaforu vardır. O der ki: "Bir ayağınız sabit kadem olmalı, diğer ayağınızla da bütün bir evrensel olanı kuşatabilmelisiniz, 70 bin âlemi kuşatmamız lazım." Şimdi, bizim siyasi partilerin bana göre iki ayağı olmalı; bir ayağıyla yereli, diğer ayağıyla da bu evrenseli temsil edebilmeli, kavrayabilmeli.

Şimdi, bugün, işte, malum, birkaç gün önce, bir milletvekili yemin ederek tekrar burada Genel Kurul çalışmalarına katılmaya başladı ve bu yemin metninde biliyorsunuz -hepimizin ettiği yemin metnidir- "...herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden..." diye bir ibare kullanıyoruz. Şimdi, aynı milletvekiliyle birlikte 21 CHP'li milletvekili "Laik Devlet Özgür Toplum Bildirisi" diye bir bildiri yayınladı geçtiğimiz günlerde ve burada ifade aynen şöyle: "Kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi..." Burada kastedilen başörtüsü, cümlenin devamında zaten geliyor. Yani ilk defa, başörtüsünü kadın sömürüsünün en çarpıcı aracı olarak tanımlayan bir yaklaşımı burada görebiliyoruz. Yüzde 75'inin başörtülü olduğu ya da başörtüsünün önünde engel olmadığını, olmaması gerektiğini düşünen bir Türkiye toplumu içerisinde bu mantığın ne kadar yerel olduğunu hepinizin takdirlerine sunmak istiyorum.

Yine, hepimizin çok yakinen hatırladığı gibi, geçmiş dönemde bir milletvekili arkadaşımız burada "Türk ulusuyla Kürt milliyeti eşit olamaz." ifadesi kullanmış ve buradan da bu ülkenin bin yıllık tarihi içerisinde birlikte, beraberce yaşamış olan, etle tırnak mesabesinde yakınlaşmış olan bir toplumu da böylesi bir yaklaşımla ayrıştırmaya doğru götürmüştür. Bu da ortak bir geçmişten, ortak tarihten, ortak hafızadan gelen ve ortak geleceği kurmak üzere olan, yeniden kurmak için çabalayan bir toplum için acaba, kardeşliğimizi bina etme noktasında ne kadar yereldir, bunu da ortaya koymak lazım.

Değerli arkadaşlar, ikinci ayağımız ise demokratikleşme ayağıdır. Bakın, son on yıllık süreç içerisinde Türkiye'deki vesayetçi anlayışı biz geriye doğru götürdükçe, sürekli Silivri'nin önünde, işte, birtakım darbecilerin yargılanması sürecinde ana muhalefet partisinin en ön safta olduğunu ve bu yargılamaların itibarsızlaştırılması için yoğun bir çaba içerisinde olduğunu hepimiz birlikte gördük; hatta öyle bir noktaya geldi ki, son, işte, bir yıl içerisinde Gezicileri de gaza getirerek ve Gezi kültürünü bir anlamda Parlamentoya da taşımak suretiyle, sokaktan medet uman bir anlayışı da burada birlikte yaşadık. Yani sandığı küçümseyen, hatta burada, bu kürsüde bile, "Ben anlamıyorum, bu insanlar nasıl size hâlâ oy veriyor." diyerek, zımnen seçmeni de küçümseyen, seçmenin seçim tercihini de küçümseyen bir anlayışla, burada sandığı ve seçmeni küçümseyen yaklaşımları da hepimiz birlikte gördük.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin geleceği, iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir gelecek inşa edebilecek yeni bir anlayışa ve yeni bir çerçeveye ihtiyaç duyuyor. Yeni Türkiye'yi siz 19'uncu yüzyılın laikliğiyle, pozitivizmiyle kurmaya çalışırsanız, hâlâ tek tipçi ulus devlet anlayışıyla kurmaya çalışmaya kalkışırsanız, bu ülkeden ve bu milletten de alacağınız herhangi bir şey yok.

Ben, dün, maalesef muhalefetin yeni bir özelliğini de gördüm burada, renk körü de olmuşuz, kırmızıyla yeşili karıştırıyoruz, çünkü her seçimde kırmızı gösterilen ve yeşili iktidara gösteren seçmene karşın, burada iktidara kırmızı gösterme -maalesef- renk körlüğünü de muhalefet göstermiştir burada. Ümit ederim ki hepimiz birlikte yeni Türkiye'yi kurma noktasında daha yakın çalışabiliriz.

Halil Cibran'ın bir sözü vardır "Ceylanlar kaplumbağalara koşmayı öğretemezler." diye; inşallah, biz bu muhalefete bunu öğretmeye çalışacağız.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)