| Konu: | 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ'NE, ENGELLİLERİN SORUNLARINA VE HAKLARINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 03.12.2013 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Engelliler Günü olması nedeniyle bireylerin engellilik durumlarını temel insan hakları çerçevesinde değerlendirmek amacıyla şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Engellilik, son derece heterojen grupları bünyesinde barındıran, aynı zamanda sosyolojiden ekonomiye, biyoetikten hukuka pek çok farklı disiplinin alanına girebilen bir konudur.
Dünya Sağlık Örgütünün ortaya koyduğu üzere, dünya nüfusunun yüzde 10'u engelli bireylerden oluşmaktadır. Yine ortaya konulan, şaşırtıcı olmayan bir diğer nokta, engellilik ve yoksulluk arasındaki ilişki ve buna paralel olarak kalkınmakta olan ülkelerdeki engelli nüfusun sayıca fazlalığıdır.
Tarih boyunca engelliler, kendileri gibi dezavantajlı gruplar olan kadınlar, çocuklar, etnik ve dinsel azınlıklar gibi grupların da kaderi olan, toplum dışına itilme, ayrımcılık, damgalanma, birey olarak kabul görmeme biçimindeki haksız tutum ve uygulamaların muhatabı olmuşlardır. Eğitimden sağlığa, sosyal ve ekonomik her türlü alanın dışında bırakılmanın yanı sıra, toplumsal sürece katılımdaki demokratik haklar ve en temel insan haklarından mahrum bırakılan engelliler, meselenin sosyal bir olgu olarak algılanamaması sebebiyle ancak vicdani duygularla üzerinde durulan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu olmak durumunda kalmışlardır.
Engelli bireylerin durumlarının insan haklarıyla olan ilişkisine dair imzalanan sözleşmelere yüzeysel yaklaşılmakta, yardım eli uzatma biçimindeki yaklaşım hâlâ devlet, toplum ve bireysel algılar açısından devam edegelmektedir. Bedensel engellileri tekerlekli sandalye sahibi yapabilmek adına ünlülerin boy gösterdiği hayır organizasyonları, diplomatik ziyaretlerde bulunan "first lady"lerin programlarına mutlaka bir bakımevi koymaları ve benzeri örnekler konunun zihinlerde değişime uğramasının sadece uluslararası sözleşmelerle mümkün olamayacağının da bariz bir göstergesidir. Engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkarıp bu konuda devlet kurumlarının ve toplumun dayattığı, engellileri merkeze koyan bir bakışa acilen ihtiyaç vardır. Engellilik, kişinin medikal anlamdaki yetersizliklerinin çevresel faktörler yani fiziksel ve sosyal engeller ile karşılaştığında şekillenip ortaya çıkan bir durumdur.
Değerli milletvekilleri "engelsiz" dediğimiz şey bir açıdan da -tırnak içinde- sadece normal kabul edilen insana hitap eden yapılar ve düzenlemelerdir. Bu durum ise açıkça bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılıktır. Konunun ülkemizde de bu açıdan ele alınması son derece geç kalınmış, ancak bir o kadar da etkin bir adım olacaktır. Ne yazık ki sadece medikal yaklaşımlarla değerlendirilen engelli kişi, ister fiziksel ister zihinsel olan engeli dolayısıyla tedavi edilmesi, tamir edilmesi, normalleştirilmesi bakımlarından topluma uyum sağlaması beklenen kişi olmuştur. Bu durumda, egemen topluluk kendi algı ve ihtiyaçlarına göre tasarladığı düzenlemeler çerçevesinde yaşantısına devam ederken engelli kişiden ise -sanki bu durum sadece onu ilgilendiren bireysel bir problemmiş gibi- engelliliği aşabildiği ölçüde bu egemen hayata dair olması beklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, kişiler ne ekonomik bir değer ne de işe yararlılıkları bakımından, sadece ve sadece insan olmaları bakımından bir anlam ifade ettikleri için değerlidirler. Bu durum engelli bireyler için de kaçınılmaz olarak böyledir. Elbette toplum, farklı bireylerden oluşan, bu nedenle de farklılıklara iyi ev sahipliği yapması gereken bir kurumdur. Ulaşımdan iletişime, eğitimden çalışma hayatına kadar her türlü alanda yaşanılan eşitsizlik ve ayrımcılıkları gidermek öncelikli görevimiz olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, engellilerin tatminkâr, üretken ve mutlu bireyler olarak yaşam sürebilmeleri için olanakların eşitleştirilmesi, erişebilirliğin önündeki engellerin kaldırılması, engelliliğe dayalı negatif ayrımcılıkla mücadele gibi ertelenemez birçok konu vardır.
Konuyla ilgili olarak, tüm kurumları ve tüm siyasi partileri bu vesileyle tekrar göreve çağırıyorum. Ben de engelsiz bir dünya diliyorum, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)