GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:29.02.2012

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce ifade etmek istediğim bir şey var. Biraz önce bir vatandaştan telefon aldım, Osman Karakuzu, bizim Serinhisar'dan. Dedi ki: "O, biraz önce konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Komisyon Başkanı Meclisin Komisyon Başkanı mı, Hükûmetin Komisyon Başkanı mı? Almanya'daki adam kaç para alıyordu, kaç euro alıyordu? Onunkinden ne kadar kestiler? Buradakiler kaç para alıyor? Neyini keseceksin?" Şimdi, bir vatandaşımızın söylediği bir şeyi eğer vatandaş çok iyi bir şekilde idrak ediyorsa buradaki Sayın Komisyon Başkanımızın bu hadisenin farkında olması lazımdı.

Orta Vadeli Program'dan bahsettiniz. Orta Vadeli Program'ı bu Hükûmet beş ay getirmedi Komisyona, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmedi. O zaman niye müdahale etmediniz? "Niye bu gelmiyor?" demediniz. Niye bunu ifade etmediniz?

Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin bir tanesinin arasına koyacaksın, Sayın Bakanın bile zorla arayıp bulacağı bir şekilde gelecek ve böylelikle eylül ayında görüşmüş olacaksınız. Bunları burada tartışmamız lazımdı.

Orta Vadeli Program'ı Hükûmet ne zaman çıkarırsa çıkarsın, canı istediği zaman çıkarırsa çıkarsın babındaki kanun teklifimi ben buraya verdim. Gelin onları tartışalım. Yetmiyorsanız, yetişemiyorsanız, onu anlatamıyorsanız burada yardımcı olalım dedik. Defalarca gündeme getirdim. Ama Sayın Komisyon Başkanına -geçmişte mesai arkadaşlığı da yapmış olmamdan dolayı- biraz önce dışarı çıkarken ifade ettim, "Biraz sonra görüş söyleyeceğim, sizinle ilgili konuşacağım." dedim.

Gerçekten bu önemli bir hadisedir. Madem bütçe fevkalade iyi, gelin şu bütün emeklilerin meselesini, intibakını çözüverelim canım! 2 milyonunu değil 2 milyon 800 binini halledelim. Öbür tarafta 10 milyona yaklaşan emekli var. Gelin bunları çözelim dedik. Madem bütçe iyi, madem bütçe fazla veriyor, bunları çözmemiz lazım dedik.

Şimdi bunu niye getiriyoruz, intibak yasasını? Emeklilerin durumu fevkalade iyi, herkes güle oynaya geziyor, ben istediğimi alabiliyorum, istediğimi harcayabiliyorum dediği için mi siz 300 lirayla 30 lira arasındaki parayı vermeye çalışıyorsunuz? O da herkese değil. BAĞ-KUR'dan 12 bin kişiye, 15 bin kişiye, öbür tarafta da 10 milyon emekliden 1 milyon 900 binine veriyorsunuz. Dolayısıyla söylerken, ifade ederken bir şeyi bütün boyutlarıyla dikkate almak lazım.

Bakın, Sayın Başbakan ne yaptı? Seçimlere kısa bir süre kala "İntibak yasasını seçimden sonra çıkaracağız." sözünü vermiş. Bu açıklama basında yer aldı. Bakanlar Kurulunda bu hadise görüşüldü. Bakanlar Kurulundan fırlayan herkes, bilen bilmeyen herkes fırladı dışarıda "Emeklilerin arasındaki bütün farklılıkları gideriyoruz." dedi. Benim ilimde de bakan hanımefendi vardı, hızını alamadı, İzmir'de söyledi. Bunun zor olacağını, halledilemeyeceğini sizden, Sayın Bakandan önceki Bakan söyledi. Bürokrasiyi dinleyen, önüne hesap kitabı koyan, önüne hesap kitabı getiren insan ne yapar? Bir bakar, ne yapıp ne yapamayacağını bilir, nereye kadar gidip gidemeyeceğini de bilir. Dolayısıyla, bu işleri söylerken, sadece bu işleri AKP biliyormuş ve bütün hadiseyi çözmüş gibi topluma lanse etmenin bir anlamı yok. Bağırıyor emekli "Ben bekliyorum, günümü doldurdum, vesairemi doldurdum." diyor. Beni bekliyor, şu anda konuşmamı. Telefon ediyor. "Bana bir çözüm, sağlık sigortasından istifade edemiyorum. Bu tür işlerimi çözemiyorum, sıkıntı içindeyim." diyor. Gelin, onların meselelerini çözelim, onların meselelerini konuşalım. Sanki burada, Türkiye'de hiçbir problem yokmuş gibi hadiseyi topluma lanse etmeye çalışmak gerçekten zor. Bakın, Sayın Bakan ihtiyatlı konuşuyor. Önüne hesap kitap koydular. Daha önceki Bakanın -Bakanlar Kurulunda konuşuldu ama çıkınca- "Biz bu işi zor yaparız." dediğini, bizim arkadaşlarımız, onun beyanlarından hangi tarihte söylediğini ne yaptılar? Çok rahat ifade ettiler.

Şimdi, mutlaka sorunların tamamının bir anda çözülmesi gibi bir hadiseyi ifade etmek mümkün değil. İmkânlarla, kaynaklarla ihtiyaçları dengeleyeceksiniz.

(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Kurulu teşrifi nedeniyle AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)

Dolayısıyla bu hadiseyi ne yapmamız lazım? Çok iyi değerlendirmemiz lazım. Burada zaten Komisyon Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyon Başkanı gibi davranması önemli. Diğer komisyonlarda da aynı şekilde.

Bakın sistem farklılaşabiliyor. Her bir sistemde aylığın miktarını belirleyen farklı unsurlar var. Bunlar sigortalının prime esas kazanç tutarları, prim ödeme gün sayısı. Bunları, değişiklikleri dikkate aldığımızda dört grupta emekliliği sınıflandırıyoruz: 82 öncesi emekli olanlar, 82-87 arasında emekli olanlar, süper emekliler, 88 ve 2000 yılında emekli olanlar. Bu hususu fazla uzatmayacağım ama şimdi, bunun neyi çözüp çözmediğini konuşmak lazım. Sadece emeklilerin bir kısmını kapsıyor, herkesi kapsamıyor. Emeklilere insanca yaşayacak bir ortamı da sağlamıyor. Amacı da karşılamıyor. Emekliler açısından eşitsizliği giderdiğini de söylemek mümkün değil. Bazı aylıkların düşebileceği de ifade ediliyor. Şimdi, baktığınız zaman, bu tür çalışmalar daha önceki yıllarda esasen başladı.

"Çok farklı, adaletsiz bir sistem var, bunu düzelteceğim." diye millete söz verdiniz mi? Verdiniz. Bunu kanundan sorumlu bakan çok rahat izah edebilirdi. Demek ki izah etmekte bir sıkıntısı var. Komisyon başkanları da hafif omuz ve destek atma yarışına giriyorlar. Sorumlu bakanlar işin zorluğunu bildikleri için biraz daha ihtiyatlı konuşma gibi bir durum söz konusu çünkü önlerine konulan nedir? Hesap kitaptır.

Birkaç seçim atlatılmasına rağmen bu işte fazla konuşulduğu için altından kalkamadınız, şimdi alelacele bir şey getirmek zorunda kaldınız. Bu da çözmüyor. Sayın Bakanım, sizin meseleye ilginizin olduğunu biliyorum ama fazla bir terakki yok, yani meselenin tamamını çözmeye yönelik bir hadiseyi gerçekleştirmiyorsunuz.

Şimdi hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin sizin yönettiğiniz sosyal güvenlik sistemi üzerinde konuşmuyor muyuz? Evet, konuşuyoruz. Sosyal güvenlik açığı 2009'da 53 milyar -bütçe transferi- 2010'da 55 milyar, 2011'de 55. Bakın, 2012'de "İyi." diyeceğiniz, "İyi olacak." diyeceğiniz 2012'de programa koyduğunuz rakam ne kadar? 69 milyar TL. Hedef, hedeflediğiniz bütçeden transfer millî gelirin yüzde 5'i düzeyinde. Şimdi, bunun neresi iyi Allah aşkına? Giderlerin millî gelire oranı ise yüzde 7'ye ulaşıyor.

Peki, sistem bu kadar açık verirse buna "iyi işleyen bir sistem" demek mümkün müdür Sayın Bakan? Emekliler bu tasarı çıktığında problemleri çözüldü diye düşünecekler mi? Hükûmet memnun olsa bu tasarıyı niye getirsin? Mevcut durumdan siz de memnun değilsiniz, kamuoyu da memnun değil, 10 milyon emekli de memnun değil. Emekli, canı yanmış bağırıyor. Siz "Bunun 2-3 milyonunu düzelteceğim." diye problemi çözmüyorsunuz. Eşitsizlikler de giderek artacak.

Şimdi, emeklilerin kalanı gerçekten sizden ümidini kesti. Diyor ki: "Emekli Sandığındakilere de bir şey var mı?" soruyor, "BAĞ-KUR'lulara da bir şey var mı?" Onu da soruyor. Burada oralara bir şey yok Sayın Bakanım, onlara düzeltecek bir şey de yok.

Bir de bunu, bu tasarı yarın yasalaştığı takdirde yarın çıkacakmış, ödenecekmiş gibi ne yapıyorsunuz? Topluma lanse etmeye çalışıyorsunuz. Böyle bir şey yok, orada "2013'de ödenecek." diye ne yaptınız? İfade ettiniz, burada hüküm var. Dolayısıyla, ne yapıyorsunuz? Buradan bütün emeklilere sesleniyorum? Gelin, bunun yürürlüğünü erkene alalım, şimdiye alalım. Ama, siz, bırakın, memurların maaş artışlarını bile daha ayarlamadınız 2012 yılı için. Ne zaman yapacağınızı siz de bilmiyorsunuz, sendikalar, vatandaşlar da bunu merak ediyorlar.

Ekonomi sakat, her yıl 100 milyar dolar dış ticaret açığı Türkiye vermeye başladı. AKP geldiğinden beri toplam 500 milyar dolar dış ticaret açığı var. Bu ülkeyi üttürdünüz, kaybetti. Sadece geçen yıl 77 milyar dolar cari işlemler açığı var. İhracat yüzde 18 artıyor, ithalat yüzde 30 artıyor. Millete kızıyorsunuz ithalatta "Cep telefonu ithal ediyor." diye. Benim babamın ne günahı var, doksan bir yaşında, elinde bir telefon, kaç senedir onu kullanıyor? Bunları, konuşurken dikkate almak lazım, ona göre konuşmak lazım.

Bir de, mesela, yasaları karıştırıyorsunuz, eğitim yasasının içine BDDK'yla, başka konularla ilgili atamaları koyuyorsunuz. Orada da bakanlarla grup yönetimi arasındaki tenakusun nerelere vardığını ne yapıyoruz? Açık ve net bir şekilde görüyoruz. Bu, AKP'nin, gerçekten, tutarsızlığını göstermesi açısından -çok da göstermesi açısından- önemlidir.

"Benden, açtılar, defalarca özür dilediler." demek, o bile koordinasyonun olmadığını çok net ve açık bir şekilde ne yapar? Gösterir.

Şimdi, komisyondan geçen tasarıların, geldiği zaman, o komisyon davet yazısının usulüne uygun olup olmadığını bile test edebilecek durumda maalesef milletvekilleri olmuyor. Bu yetki yasasının, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye cevaz veren yetki yasasının nasıl çıktığını Sayın Başbakanın, sayın bakanların detaylı olarak ne yapmaları lazım? İncelemeleri lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Daha sonraki konuşmalarımda tekrar söz alacağım.

Teşekkür ediyorum, yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ayhan.