GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:16
Tarih:13.11.2013

ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 56'ncı maddesinin değişmesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün yüce Meclis çatısı altında, şekil ve içerik olarak basit fakat sembolik olarak çok değerli bir hususu... Genel olarak ülkenin, özel olarak da kadınların özgürleşmesinin önemli adımlarından birini atmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bugün oylanacak husus, sadece Genel Kurulda giyilebilecek kıyafet tercihlerinin kadın parlamenterler için genişletilmesi değildir. Bundan daha da önemli olan boyutu, Türkiye'de demokrasinin yavaş ilerlemesinin nedeni olan, on yıllar boyunca taşımak zorunda bırakıldığımız tüm sosyal, ekonomik ve siyasi safraların son on bir yılda bir bir atılması ve ülkede krizlere, bireysel yaşamlarda ise travmalara neden olan sorun kümelerinin birer birer çözüme kavuşturulması gerçeğidir. Bugün de işte bu sürecin devamı adına umuyorum ki tüm partilerin desteğiyle önemli bir adım atılacak çünkü artık tarihin gongu çalmış, kendini oluşturan farklı unsurlarıyla çatışmayan, barışan, farklılıklarını korku değil, zenginlik vesilesi olarak sahiplenen yeni Türkiye'nin inşa zamanı gelmiştir. Artık bu ülkenin kadınları ve erkekleri, daha doğru bir ifadeyle tüm fertleri için tabu hâline getirilmiş, âdeta konuşulması dahi yasaklanmış, kimi zamanlar da tamamen yok sayılmış hak taleplerine gerçek karşılıkların üretildiği bir evreye geçilmiştir. İşte bu kavrayışla, eski Türkiye'nin bir iz düşümü daha bugün tarihe karışıyor.

Kadın parlamenterlerin olası tercih ve ihtiyaçlarını tamamen göz ardı eden bir mantıkla hazırlanan Meclis İçtüzüğü 1973'te tanzim edilmiştir ve aslında sadece bugün değiştireceğimiz maddenin değil, pek çok yönünün de değiştirilmesi önemli düzeyde bir ihtiyaç konusu olarak karşımızda durmaktadır fakat bütün bu sürecin yanı sıra, konuyu kamu kurumlarındaki uygulamalarla da bağlantılayarak açıklarsak, 1980 darbesinin bir kalıntısı olarak kadın kamu görevlilerini pantolon giyme yönünde meneden uygulama 2002'de yapılan yönetmelik değişikliğiyle sonlandırılmıştır ve artık hiçbir kurumda var olmayan bir sınırlama, sadece Parlamentodaki kadın milletvekillerine karşı geçerli kalmıştır. Elbette bu, ülkedeki özgürlüklerin teminatı olan bir kurum açısından izah edilebilir nitelikte değildir ve bu uygulamanın değişmesi hem kurumsal itibar açısından hem de biz kadın siyasetçilerin uzun süren çalışma saatleri çerçevesinde kolaylık sağlayacağı için pratik olarak da yararlı olacaktır. Bu bağlamda, kadınların cinsiyet kimliğini ifade etmeyen, ülkemiz mevzuatlarındaki ifade ediliş biçimiyle de örtüşmeyen "bayan" ifadesinin de aynı maddeden kaldırılmış olması doğru bir konumlandırılıştır.

Türkiye tabularını yıkıyor. İşte, on yıllardır kadınlar arasındaki ayrımcılığa neden olmaya, milyonlarca kadını ve ailelerini temel insan haklarından mahrum bırakmaya, kadınların üretkenliğine ket vurmaya yarayan ya da başka bir deyişle topluma hayat tarzı dikte etmeyi rejimin korunması zannedenlerin buyurgan küstahlığını tatminden başka hiçbir işe yaramayan, başörtüsüyle kamuda çalışma yasağı kaldırılmıştır. Böylece tüm kadınlar yükseköğrenim hakkında olduğu gibi, çalışma hayatında da eşitlenmiştir. Tabii, bu çerçevede, 2004'te 20,8'ken, 29,5'a çıkan kadın iş gücüne katılma oranlarının da, bu doğrusal artışın da sevindirici olduğunu ve aynı zamanda böylesi yasakların kaldırılmasıyla birlikte, "Kadın istihdamı, kadın istihdamı" diyoruz, kadın istihdamın nasıl artacağını hep birlikte görme imkânına sahip olacağımızı ve bu çerçevede bu gelişmenin de ortak geleceğimiz adına güven verici olduğunu ifade etmek isterim.

Bu bağlamda, cumhuriyetin kuruluşunun 90'ıncı yılında, 31 Ekim 2013 tarihini, başörtülü kadınlara seçilme hakkının verildiği bir milat olarak da zikretmek gerekir. Parlamenterlik görevlerini başörtülü olarak yapma kararı alan milletvekili arkadaşlarımıza yönelik olarak tüm partiler tarafından gösterilen siyasi olgunluk da demokrasimizi derinleştirme adına gerçekten gurur vericidir.

Artık, bu ülkede hukuk ve mevzuat dışı bir biçimde sadece yaratılan baskıcı atmosferlerle işlerlik kazanabilen hak ihlallerine, ayrımcılıklara ve zulümlere yer yoktur. Ve alınan mesafe, yıllarca haklarının gaspı karşısında dimdik duran başörtülü kadınların, onların yanında saf tutan başı açık kadınların, ülkede adalet ve demokrasinin tesisi için çabalayan erkeklerin, hasılıkelam, bir milletin ortak özgürlük mücadelesinin eseridir.

Ama maalesef, hatırlamak gerekir ki, söz kadınların temel haklarından, temel haklarının teslim edilmesine geldiğinde, söz buradan açıldığında, en hoşgörü kisveli konuşmalar da bile kimileri kibir kulelerinden fırlattıkları oklarla bu süreci hırpalamaktan, bu yöndeki motivasyonları sahiplenmekten hiç geri durmadılar. Çünkü, hâlen bazı zihinler Jakobenist vesayetçi dönemlerin yarattığı yanılsamanın etkisiyle oluşan akıl tutulmasından maluldür. Yaşanan dönüşümden öylesine muzdariplerdir ki, yıllarca hak etmedikleri konumları kendilerine bahşeden ilerici maskelerinin düşmesi pahasına hazımsızlıklarını dışarı vurmakta ya da müfteri konumuna düşmekte dahi beis görmezler. İmtiyazların ve kotaların konforunu yaşamak yerine iş ve politik yaşamlarında verdikleri mücadeleyle temsil sıfatını kazanmış donanımlı mevkidaşlarına, hemcinslerine "vitrin süsü" diyerek saldırmaktan da hicap duymazlar ve işte, belki de, tam da o anda kendileri bir vitrin süsüne dönüştüklerini fark dahi edemezler. Yegâne misyonu kendisine verilmiş repliği okumaktan ibaret, ülkesine ve toplumuna yabancı bir mürebbiye kalmaya nafile çabaladıklarını anlamazlar. Hatta, gerçeklikle bağları öylesine kopar ki, Meclis resepsiyonlarına Meclis başkanları ve milletvekillerinin, eşleriyle katılmalarını protesto edip kriz çıkarmaya çalışanların ve daha nice benzer hâllerin müsebbiplerinin kimler olduğunu unutur, "Eşlerinizden utanıyorsunuz." diyecek kadar, ailelerin duygularını incitecek kadar üstenciliği rahatça sergilerler. Ancak bilsinler ki, aslında bu yaklaşımlardan medet umanlar sadece kendilerine yazık ederler ve yine bilsinler ki, artık ötekileştirme teraneleri üzerinden düşmanlık tohumları ekemezler çünkü bu topraklar böylesi tohumlara bağrını hiç açmadı ve hiç açmayacak.

Bunları esas rahatsız eden şeye gelirsek, kendi ideolojilerinin, kurguladıklarının dışında bir kadın profilinin sosyal ve siyasi hayat içinde temayüz etmesinden duydukları rahatsızlıktır. Yıllarca kadını, erkeklerin ne kadar -tırnak içerisinde- modern insanlar olduğunu ispat eden göstergeler olarak konumlamaya, buna endekslemeye alışanlar, muhafazakâr demokrasinin özgürleştirici ortamında, kadınların temel haklarına kavuşmasından rahatsızlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu konuşmayı kim hazırladı, sana verdi? Senin gücün onu hazırlamaya yetmez!

ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Devamla) - Türkiye'de kadını olması gereken yere hızla yaklaştıran onların köhnemiş yaklaşımları değil, gücünü ve kökünü milletten alan muhafazakâr demokrasidir. Her ne kadar gerçekleri çarpıtmak üzere kara propaganda çarkları işletilse de Tagore'un bir ifadesiyle diyebiliriz ki, "Yıldızlar ateş böceği sanılmaktan hiç korkmazlar."

Bu ülkenin tüm vatandaşları, bugün burada görüşülen İç Tüzük değişikliği gibi tercih çeşitliliklerine imkân sağlayan, özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, devlet-vatandaş ilişkisinin efendi devletten hizmetkâr devlete tümüyle endekslendiği bir ülkede yaşayacaklar diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)