| Konu: | BDP GRUBUNUN, KARS MİLLETVEKİLİ MÜLKİYE BİRTANE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN BİNGÖL YAYLADERE 2'NCİ KOMANDO TABUR KOMUTANLIĞINDA ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİ YAPARKEN 23/6/2013 TARİHİNDE SİLAHLA VURULMA SONUCU HAYATINI KAYBEDEN ADEM KALKAN'IN ÖLÜMÜNÜN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 8/7/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 11 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 137 |
| Tarih: | 11.07.2013 |
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de konuşmama benden önceki konuşmacılar gibi Srebrenitsa'da yıllar önce meydana gelen ve?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Eren Yılmaz'ın Maraş davasını araştıralım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - On beş gün olmuş daha.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ne on beş günü, yüzlerce asker var böyle. Sizin yeni haberiniz olmuş. Yüzlerce örnek var, yüzlerce cinayet var; haberiniz yok mu, defalarca gündeme getirdik.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) - ?sadece İslam dünyasını ve Türkiye'yi değil, bütün dünyayı üzüntüye boğan olayları kınayarak başlamak istiyorum. Belki Srebrenitsa'nın çiçekleri bu dünyada soldu ama ebedi âlemde peygamberlerle birlikteler. Allah onlara rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin.
Saygıdeğer milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle kesin olan şu ki Adem Kalkan isimli bir askerimiz hayatını kaybetmiş ve bu sebeple kendisine Allah'tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum. Benden önceki konuşmacı dedi ki: "İsmi Kürt ismi olanlar, ismi Alevi ismi olanlar ayrımcılığa tutuluyor." Bu kardeşimizin, bu rahmetli kardeşimizin ismi Adem. İsmi Adem yani Alevi'nin, Sünni'nin Türk'ün, Kürt'ün de babası olan Adem. O vesileyle bu örneğe bence hiç de uygun olmadı bu benzetme.
Şimdi, bu konuda bize gelen bilgileri çok kısa olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. "Er Adem Kalkan Kars Kağızman nüfusuna kayıtlı, Bingöl Yayladere 2'nci Jandarma Komando Tabur Komutanlığı emrinde görevli ve 23 Haziran 2013 günü zırhlı araç içine üst kapak bölümünden girerek, aracın silahından bir miktar atış yapmayı müteakip, kendi silahıyla çene altına bir el ateş etmek suretiyle intihara teşebbüs etmiş, yaralanmış, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış fakat tüm çabalara rağmen vefat etmiş." Bu, askerî makamların bize vermiş olduğu bilgi. 8'inci Kolordu Komutanlığı Askerî Savcısı olay yerine gelerek gerekli adli soruşturmaya başlamış, hâlen savcılık soruşturması devam etmekte. Ayrıca, olaya ilişkin idari tahkikat da bu vesileyle başlatılmış ve devam etmekte. İnşallah en kısa sürede aydınlanmasını umut ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, elbette siyasi partiler toplumda yankı bulan, siyasi yönü olan ve kendi siyasetlerini güçlendireceğini düşündükleri hadiselerle ilgili araştırma önergesi verirler. Fakat önümüzde tamamen bize göre adli bir vaka bulunmaktadır. Geçtiğimiz iki hafta boyunca bu Meclisin, özellikle AK PARTİ Grubunun gösterdiği performans ortada. Burada muhalefet partilerinin birkaç kişiyle kendilerini temsil etme tercihlerine de saygı duyuyorum ancak AK PARTİ Grubu şu mübarek ramazan ayında iftarını da, sahurunu da Meclis çatısı altında yapıyor. Bunu, esas itibarıyla, yargının görev ve yetki alanındaki bir olay ile yüce Meclisin bu kadar yoğun bir mesaiyle meşgul edilmesinin doğru olmayacağını vurgulamak için söylüyorum. Kaldı ki hukuken de Türkiye Büyük Millet Meclisinin yargıya intikal etmiş, şu anda askerî savcılık tarafından kovuşturulan ve yargı bağımsızlığına halel getirecekmiş gibi algılanabilecek bir hareketin içinde bulunması da doğru olmaz.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ya, askerî mahkemeler ne kadar bağımsız? Allah'tan korkun ya! Kutsal günlerden bahsediyorsunuz, askerî mahkemeler ne kadar bağımsız?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ya, bu Meclis asker ölümlerini araştırmayacak da neyi araştıracak? Ayıp, ayıp yani!
BAŞKAN - Lütfen?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) - Sayın Başkan, sessizliği sağlarsanız memnun olacağım.
Bu seviyede bize göre yapılması gereken yargıya güvenmek ve her türlü delili mahkemenin takdirine sunabilmek ve bu uğurda profesyonel hukuki yardım almaktır. Bağımsız yargının adil kararı vereceğine inanıyoruz. Kaldı ki verilecek kararın taraflarca beğenilmemesi hâlinde iktidarımız döneminde güçlendirilen ve artık seri kararlar alabilen Yargıtay incelemesi söz konusu olacaktır. O da tatmin etmezse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi incelemesi yolu da açıktır. Görüldüğü üzere, BDP tarafından verilen Meclis araştırma önergesi usule, teamüllere ve hukukun genel ilkelerine bize göre aykırıdır. Vefat etmiş askerimizin gerek aile gerekse sevenleri müsterih olsunlar. Elbette ki giden geri gelmeyecek, yeri dolmayacaktır fakat kimsenin kafasında olaya dair en ufak bir kuşkunun kalmayacağını düşünüyorum.
Bu vesileyle devri iktidarımızda yargıdaki değişikliklere de çok kısa değinmek istiyorum:
Cumhuriyet tarihinin en büyük Anayasa değişikliği yapıldı. 12 Eylül Anayasası hem de 12 Eylül tarihinde referandumla halkımızın onayıyla değişti.
Yeni Anayasa ile kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, harp ve vazife şehitleri, dul ve yetimler, malul ve gaziler pozitif ayrımcılık uygulanabilecek kesimler olarak benimsendi.
Çocuk haklarıyla ilgili uluslararası temel ilkeler anayasal güvence altına alındı.
Kamu Denetçiliği Kurumu yani ombudsmanlık getirildi.
Siyasi partilerin kapatılması durumunda milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülmesine son verildi.
Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla ordudan atılanlara yargı yolu açıldı.
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasına son verildi.
Askerlerin askerî suçlar dışındaki suçlarla ilgili olarak sivil mahkemelerde yargılanması sağlandı.
HSYK kararları yargı denetimine tabi hâle getirildi.
Devlet memurlarına verilen uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili mahkemeye başvurma hakkı getirildi.
HSYK ve Anayasa Mahkemesi demokratik bir yapıya kavuştu.
İnsan hakları ihlallerinden dolayı insanımıza Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanındı.
Yargı bağımsızlığını güçlendirme adına Adalet Bakanının cumhuriyet savcılarına talimat verme yetkisi kaldırıldı.
Hâkim ve savcıların atama kararnameleri objektif kriterlere bağlandı.
Yargı mensuplarının terfi süreleri kısaltıldı.
Ceza infaz sistemi etkinleştirildi.
Cezaevlerindeki asayiş olayları, sıkıntı ve şikâyetler büyük oranda giderildi.
Adalet teşkilatı iyileştirildi. Bu kapsamda adalet teşkilatı bilişim teknolojisiyle tanıştı.
Ülkenin dört bir yanına geleneksel mimarimizden de ilham alan bir mimariyle muhteşem adalet sarayları inşa edildi.
UYAP projesiyle tüm adalet teşkilatımızı muhteşem bir yazılım altyapısına kavuşturduk. Vatandaşlarımız artık davalar ile ilgili her aşamayı anında İnternet'ten takip edebiliyor.
Adli Tıp Kurumunu ülke çapında yaygınlaştırdık.
Yargıtay ve Danıştayda yeni daireler kurarak yüksek yargının iş yükünü azalttık. Böylece temyiz aşamasındaki davaların sonuçlandırılma hızı da artmış oldu.
Hâkim ve savcılarımızın özlük hakları iyileştirildi.
Bölge adliye mahkemeleri yani istinaf mahkemeleri kuruldu ve bu şekilde yargıdaki yığılmaların önüne geçilmesi hedeflenmekte.
Yargı süreçlerini hızlandırmak için Meclisten üç paket geçirildi; dördüncü yargı paketi de gelecek.
Yargıda sosyal devleti hayata geçirdik.
Maddi durumu iyi olmadığı için avukat tutamayan herkes artık avukat tayin edebiliyor.
Basit suçlardan dolayı cezaevlerinde kalan birçok hükümlünün cezasını dışarıda çekmesi için denetimli serbestlik uygulaması hayata geçirildi.
Uluslararası standartlara uymayan cezaevleri kapatılıyor.
Çocuklara özel ceza infaz sistemi getirildi.
İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi için eylem planları uygulamaya kondu ve biz "kesintisiz yargı" dedik, bunun için, az önce de belirtim, Ulusal Yargı Ağı Projesi yani UYAP'ı harekete geçirdik ve bu uğurda adalet neferlerinin sayısını arttırdık. 2002 yılı ile 2011 yılı arasında basit bir mukayese yapmak istiyorum. 2002 yılında 9.232 olan hâkim, savcı sayısı 2011 yılında 11.187'ye, yüzde 20'yi aşkın bir artışla artıyor. Personel sayısı ise yüzde 50'ye yakın bir artış sergiliyor.
Adaleti saraylara taşıdık. Ülkemizin dört bir tarafında yapılan adalet sarayları artık şehirlerimiz için de ilham kaynağı olmaya başladı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Adalet üretiliyor mu ona bak Sayın Milletvekili?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) - Daha güçlü adalet sistemi için bütçedeki pay 2002 yılında 1 milyar 113 bin TL iken bu rakam 2011 yılında 3 milyar 783 bin TL'ye yükselmiş.
Adalet akademileri hizmete girdi.
Adalet saraylarının teknoloji üssü olması bugün herkesin ağzında.
AB standartlarında cezaevlerine ülkeyi kavuşturmak istiyoruz. Elbette bizler o cezaevleri dolu olsun istemiyoruz. Ancak hukuk devletinin doğal ve spontane gereğidir ki cezaevleriniz uluslararası standarda olmak zorunda.
DGM'ler kaldırıldı.
Anayasa Mahkemesinde bir devrim yapıldı.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu artık daha işlevsel, daha demokratik bir yapıya kavuştu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan bahsetmeyin, orası artık AKP'nin kurulu oldu.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) - Neden bahsedeceğim benim takdirimde.
Adli tıp Türkiye'nin dört bir yerine teşmil ettirildi.
Davaların daha hızlı çözülmesi için gerek Danıştay gerek Yargıtay dairelerinde artış yapıldı ve bu kapsamda adalet mensuplarının eğitimi noktasında ciddi artışlar sağlandı gerek üniversite hukuk fakülteleri gerekse yüksekokullar.
Artık, tutukluların da meslek sahibi olabilmesi için, tüm cezaevlerinde, yeniden hayata kazandırılmaları için, "tretman"ları için ciddi çalışmalar başlatıldı.
Şu anda sürem geri kalanını saymaya elvermiyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)