GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476)
Yasama Yılı:3
Birleşim:127
Tarih:01.07.2013

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı'nın ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkenin kısa, orta ve uzun vadeli planları, öncelikle güvenilir olmalıdır. Tabii ki, iddialı olmalıdır ve ondan sonra, bu planın faydalandığı, yararlandığı toplum kesimleri tarafından da bir heyecan dalgasıyla karşılanmalıdır. Plan dokümanı eğer bu tespit ve öngörüleri bünyesinde barındırabilirse o zaman bir önceki plan hedeflerinin tutturulması ve o büyük amaçlar için bir araya getirilen politikaların birbiriyle ilişkisinin ve ahenginin tam yapılmasıyla da başarı dediğimiz bir belge ortaya çıkar.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki, bugün karşımıza çıkan tablo hem bir önceki planda hem de Hükûmetin yıllardan beri orta vadeli programlarda getirdiği ve hedefleri ile gerçekleşmeleri arasında hiçbir alakanın, hiçbir ilginin tutturulamadığı, ekonomik illiyet bağının tamamıyla zayıf olduğu dokümanlarla karşı karşıyayız.

Tabii, bu, sadece Hükûmeti ve iktidar grubunu ilgilendiren bir durum da değil; planda bu tür öngörüsüzlük, bu tür başarısızlık, aynı zamanda toplumda planlara karşı olan güven sorununu da ortaya çıkarmakta ve büyük bir güven bunalımı karşımıza çıkmakta.

Aslında her açıklanan plan ve programın toplumda bir heyecan dalgası yaratması gerekirdi. Ancak, bu görüştüğümüz plan -enteresandır- tıpkı bugün Genel Kurulda olduğu gibi, ne toplum tarafından ne ekonomik aktörler tarafından ne de bu işi yapanlar tarafından bir heyecanla, bir ilgiyle maalesef buraya getirilememiştir.

Plan tekrar yedi yıllıktan beş yıllığa dönmüştür. Enteresan olan, bu plan için emek veren, alın teri döken Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir kurumun, uzun yıllardır Türkiye'de bu emeği veren kurumun da bu plan döneminde çanına ot tıkanmıştır ve kurum dönüştürülmüş, başka bir ad almış ve sonuçta bir bakanlık bünyesi hâline getirilmiştir.

Siz, eğer planlarınızı siyasi irade olarak, Hükûmet olarak, planın temel amaçlarını, ilkelerini, planın hedeflerini doğru koyarsanız, aşağıdaki teknik kadro da bu hedefler doğrultusunda planın amacına uygun çalışma ve model kurabilirse sonuçta, verimli, koordinasyonu tam olmuş, ekonomik bağlantı ve illiyetleri sağlanmış bir belge ortaya çıkar. Ama her alanda olduğu gibi bu uzun vadeli planlarımız da maalesef, bu kararlar sonrasında siyasileştirilmiş, âdeta siyasi parti programı hâline getirilmiştir.

Onuncu Plan'da karşımıza çıkan bir başka önemli husus vardır sayın milletvekilleri, o da planın beş yıllık hedeflerine yol gösterecek olan uzun vadeli bir perspektif maalesef bu planda karşımıza çıkmamaktadır.

Şimdi, bazı milletvekillerimiz "Bunu niye bu kadar önemsiyorsunuz?" diyebilir. Bakın, şöyle söyleyeyim size: Bütün kalkınma planları, Türkiye'deki örneğinde olduğu gibi beş yıllık yapılanlar, uzun dönemli, on veya daha uzun, yirmi-yirmi beş yıllık bir perspektif içerisinde değerlendirilir ve onun alt dilimleri olarak yürütülmeye gayret edilir. Biz Milliyetçi Halk Partisi olarak, ilk defa Sekizinci Kalkınma Planı'nda 2023 yılı için bir vizyon ve uzun vadeli strateji ortaya koyduk. O dönemde koyduğumuzda 2023 yılına yirmi dört yıl gibi bir zaman vardı değerli milletvekilleri.

Bakın, enteresan olan, bu perspektif doğrultusunda kısa ve orta vadeli hedeflerimize politikalarla ulaşmayı hedefliyorduk. Fakat, bugün baktığımız zaman, 2023 yılına on yıl kalmış. İlginç olan şu: Hükûmet hâlâ 2023 yılı perspektifini oluşturmaya ve plan yapmaya gayret ediyor. Demek ki Türkiye'nin uzun vadeli plan perspektifi daraltılmış durumda. Yirmi-yirmi beş yıllık bir boyuttan daha küçük, on yıllık bir boyuta daralmış durumdayız.

Kaldı ki bu 2023 yılı hedeflerine ulaşılması da ve bu hedeflere aynı anda ulaşılması da planda öngörülen hedef ve politikalarla çok mümkün gözükmemektedir. Bunun niçin böyle olduğunu şimdi açıklamaya gayret edeceğim.

2 trilyon dolarlık bir millî gelir hedefliyorsunuz, "25 bin dolar kişi başına geliriniz olacak." diyorsunuz, 500 milyar dolarlık bir ihracat hedefiniz var ve bu makro hedeflere ulaşmak için önünüzde de sadece ve sadece on yılınız var. Şimdi, 2023 hedeflerine ulaşmak için o zaman şöyle bir teknik atılım ve içinde bulunduğunuz araca bir gaz vermeniz gerekiyor yani planın ilk beş yılı, daha doğrusu Onuncu Plan'ın beş yıllık süreci çok önem arz ediyor. Çünkü, baktığımızda, planı incelediğimizde, Onuncu Plan'da 2018 yılı sonunda kişi başına gelirinizi 16 bin dolara çıkarmayı hedefliyorsunuz, 2019-2023 arasında izleyeceğiniz politikalarla da 16 bin dolardan 25 bin dolara sıçratacaksınız. Şimdi, bunun nasıl olacağı ve hangi programlarla, hangi ekonomik büyüme modeliyle ve hangi büyüme patikasında, nasıl kaliteli bir büyümeyle veya sürdürülebilir büyümeyle götürüleceği noktasında da maalesef, plandaki dilek ve temennilerin ötesinde elimizde aydınlatıcı bir belge yok.

Değerli milletvekilleri, işsizlik konusu da aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Anketlerle belirlenen iş gücü göstergelerinde, o sırada iş aramıyor olanlar maalesef bu sayıya dâhil edilmiyor. Aynı zamanda, her yerde bir üniversite patlamasının olması genç işsizliğinin de önüne geçiyor ve bütün bu faktörlere rağmen ortada  başarısız bir Dokuzuncu Plan var. Bu plana baktığınız zaman, maalesef, Dokuzuncu Plan'da ıskaladığınız işsizlik hedefleri Onuncu Plan'da da karşınıza çıkmış durumda çünkü on yıldır işsizlikle ilgili rakamlarınızı bir puan dahi indirememişsiniz.

Aynı zamanda, Onuncu Plan'da kayıt dışı istihdam oranının 2014 yılında yüzde 37,5 seviyesinden 2018'de yüzde 30 seviyesine çekileceğini söylüyorsunuz. Bu da enteresan çünkü on yıl boyunca kayıt dışılık konusunda hiçbir yapısal tedbir geliştirmemişsiniz, ciddi bir hazırlık yapmamışsınız, bu konudaki eylem planlarını bile popülist bir söylem içinde huzura getirmişsiniz ve sonunda herhangi bir uygulama yapamadan, herhangi bir icraat yapamadan "Kayıt dışılıkla ilgili hedefi düşürecek." diyorsunuz. Kesinlikle gerçekçi görünmeyen bir hedef almış durumdasınız.

Şimdi, burada enteresan olan şu: Aynı Dokuzuncu Plan'da olduğu gibi, bu kayıt dışılığın azaltılması, ekonomide verimlilik artışının ve dolayısıyla büyümenin kaynağı olarak mı düşünülmektedir, bunun bir açıklığa kavuşması lazım. Bu doküman içerisinde sanki böyle bir gizli hedef de var. Eğer öyleyse Hükûmetin her türlü gerçekçi olmayan hedefinin arkasında hayalî bir kayıt dışılık hedefini kaynak olarak göstermesi artık bizlerin alışık olduğu bir durum hâline gelmektedir.

Yine, Onuncu Plan, yıllık ortalama yüzde 5,5 bir büyüme öngörürken yine yıllık olarak yüzde 5,8 cari açık öngörüyor. Şimdi burası da ekonomiyi izleyenler açısından enteresan bir durum ortaya koyuyor çünkü Hükûmetin diğer gelişmekte olan ülkelere göre vasat bir büyüme oranını, büyüme patikasını bu oranla yakalamayı hedeflediği anlamına da geliyor bu.  Herhangi bir başka hükûmet de bunu yapabilirdi yani sadece bu Hükûmet değil. Ama önemli olan şudur: Sizin büyüme oranınızdan daha yüksek bir cari açık vermeniz her zaman için bir dış açık tehlikesiyle, bir dış şok tehlikesiyle karşı karşıya kalacağınız anlamını da taşımaktadır. Demek ki Hükûmet bir yandan sıcak paraya, bir yandan da dış kaynağa bel bağladığını burada açıkça itiraf etmektedir.

Benzer şekilde, ihracata yönelik uzun vadeli hedefleriniz de gerçekçi görünmüyor. Gerçi, Sayın Başbakan son tutumuyla kurda önemli bir sıçratma yapmayı başardı yani kur üzerinde farklı bir baskı oluşmuştu. Ha, bu hedeflere eğer katma değer artışı ve gerçekten üretimle değil de değersizleşmiş bir Türk lirası yoluyla ulaşmayı hedefliyorsanız ve yine kısa vadeli hedefler uğruna ve siyasi hedefler uğruna ülkenin geleceğini, uzun vadeli hedeflerini riske ediyorsanız, ipotek altına alıyorsanız o sizin bileceğiniz bir iş ama olan, maalesef, bu ülkeye olur.

Değerli milletvekilleri, Onuncu Kalkınma Planı'nda "istikrarlı, yüksek" vurgu yapılıyor büyümeye ve bunun için de bir üst başlık açılmış. Yüksek büyüme oranlarını yıllara göre sâri bir biçimde sürdüren diğer ülkelere baktığımız zaman, bu ülkeler, bunu -biraz önce de söyledim- katma değer artışıyla, ciddi üretim artışlarıyla sağlayabiliyorlar ve teknolojik ürünlerin ihracatının katkısıyla bu büyümeyi sağlayabiliyorlar. Peki, bizim ülkemizde plan nasıl anlatıyor bize bunu? Bu şekilde bir üretim ve ihracat yapısına geçilebilmesi için teknolojik alanda bir atılımın yapılmasını bu planda göremiyoruz.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir olay söz konusu: AKP Hükûmeti 2006-2013 yılları arasında AR-GE harcamalarının millî gelire oranını 0,60'tan 0,92'ye çıkarmış. Bu önemli bir sıçrama gibi gözükse de ben şimdi bir başka mukayeseyi getireceğim gözlerinizin önüne. Yalnız, Hükûmetin 2023 yılı hedefi de yüzde 3, bu arada onu da antrparantez belirteyim. Yedi yılda ancak 0,32 puanlık bir artış sağlayan politikalarla ve yapısal  bir değişikliğe de gitmeden sağladığınız bu başarıyı, Hükûmet diyor ki: "On yılda, 2,14 sıçratacağım." Böyle bir şey hayalden öte de gözükmüyor çünkü böyle bir politikanın, icraatın ipuçları bu planda yok.

Değerli milletvekilleri, bütün dünyada büyümenin motor gücü imalat sanayisidir. Siz eğer imalat sanayinizi desteklerseniz, dolaylı yollardan teşvik edersiniz, önünü açarsanız, yatırımları bugün olduğu gibi kösteklemezseniz veya kurdan, faizlerden, diğer unsurlardan, şoklardan arındıramazsanız siz, maalesef, bu büyümeyi ancak rüyanızda yakalarsınız.

Şimdi, size şunu söylüyorum: Yüksek teknoloji üreten imalat sanayisinin ihracat içindeki payı, geçtiğimiz yedi yıl boyunca yüzde 5,6. Bu seviyeden yüzde 3,7 seviyesine gelmişiz 2013 itibarıyla baktığımız zaman. Onuncu Plan'da ise sadece, çok yetersiz bir ifade var, o da diyor ki: "Yüksek teknoloji üretimindeki gerilemeye bir dur deme hedefi var." O kadar hafif bir temenni ki bu, sadece -biraz önce de söyledim- kongrelerin sonundaki dilek ve temenni faslından  öteye geçmiyor. Siz, plan dönemi hedefi sonunda ancak yüzde 5,5 olarak belirlediğiniz bir durumla Dokuzuncu Plan'ın gerisinde bile bir hedefle bizi karşı karşıya bıraktırıyorsunuz. Şimdi, bu durumda, Hükûmetin, plan dönemi sonunda, imalat sanayisi hedeflerine yansımadığını da görüyoruz ortaya koyduğu rakamlar açısından. Bir yandan bakıyorsunuz, 2006'da gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 17,2'sini oluşturuyor ama siz bunun sonucunda 2018'de yüzde 16,5'e kadar gelmesini ancak temin edebiliyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu sanayi stratejisiyle bunu sağlamanız asla ve asla mümkün gözükmüyor.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemiz için çok önem verdiğimiz bu belgelerin, her türlü siyasi mülahazanın dışında tutularak, ülke ve dünya şartlarına uydurularak, gerçeklerin göz önünde bulundurulduğu bir doküman olmasını arzu ediyoruz ve ayakları yere basan metinleri burada görmek istiyoruz değerli milletvekilleri. Zira, bizim kriterlerimiz eğer gözetilirse milletimize daha gerçekçi, daha güven veren bir planla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz.

Bu düşünceyle Dokuzuncu Plan'daki başarısızlığın burada olmaması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)