GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (S. SAYISI 475)
Yasama Yılı:3
Birleşim:126
Tarih:27.06.2013

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Yargı Hizmetleri ile İlgili Olarak Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesindeki önergemiz üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidarı döneminde belki de en fazla değişiklik yapılan konuların başında yargı hizmetleri geliyor. Paket paket yargı hizmetleri ve düzenlemeleri yaptık, demokratikleşme düzenlemeleri yaptık ama ülkede en çok aranan, en çok yokluğu hissedilen şey hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlüktür. Çünkü, AKP'nin demokrasi paketinden özgürlük, yargı paketinden hukuk ve adelet çıkmıyor, çıkması da mümkün değildir. Her gün kendi yandaşlarına toplumun bir bölümünü yuhalatan, yurttaşlara hakaretler yağdıran bir anlayıştan demokrasi ve özgürlük çıkmaz. Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve dalga dalga Türkiye'yi saran tepkinin altında işte bu hukuksuzluk, adaletsizlik, baskıcılık var. Gençleri, vatandaşı sokağa döken budur.

Değerli arkadaşlar, Başbakan, Meclis Başkanı diyor ki "Herkes hukuk içinde kalsın." Bunu söylerken de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla neredeyse muhalefet partilerini kapatma tehdidi yapıyorlar. Peki, hukuk içinde kalmak ne demektir? Yargı kararlarını baypas etmek, yargının kararlarını yırtıp atmak, hukuka uymak mıdır? Taksim Gezi Parkı'yla ilgili yargı kararlarını karalamak, o kararı tanımayacağını ilan etmek "AKM'yi de yıkacağım, cami de yapacağım." demek hukuka uymak, hukuk içinde kalmak mıdır? Siz, bir yandan adaleti, hukuku yok edeceksiniz, Anayasa'nın açık hükmüne rağmen yargı kararlarını uygulamamak için Bakanlar Kurulu kararı çıkartacaksınız, ondan sonra vatandaşa "hukuk" diyeceksiniz. Böyle bir anlayış olmaz, böyle bir devlet yönetimi olmaz.

Geçenlerde yine söylemiştim, Türk siyasi yaşamında yalanın siyasete bu kadar malzeme yapıldığı, yalanın bu kadar hunharca kullanıldığı bir dönem yaşanmamıştır. Başbakanın yalanlarla suçladığı insanlar, bu ülkenin insanları değil midir? Siz, sadece ayran içen, dindar, kindar gençliğin Başbakanı mısınız? Bir  Başbakan, milyonlarca insana "pislik" diye nasıl hitap eder? Görülüyor ki Sayın Başbakan izanını kaybetmiştir.

Bir ülkenin Başbakanı, medyayı, işadamlarını "ümüğünü sıkarım" diye nasıl tehdit eder? Adı Recep Tayyip Erdoğan'sa yapar. Bir ülkenin Başbakanı, yurttaşlarını, milyonlarca insanı ayak takımı gibi nasıl niteleyebilir? Ama Recep Tayyip Erdoğan'sa yapar. Türkiye'nin yaşadığı süreç şu anda budur.

Sayın Başbakan, kendi yardımcısı Bülent Arınç'ın "yanlıştı" dediği, özür dilediği Taksim olaylarını başlatan polis baskını için "Ne yani keyfinizi mi bekleyecektik?" diyor. Ne oldu, on beş günde ne değişti? On beş gün önce kendi yardımcın şafak baskını için özür diliyordu, bugün ne değişti? Çünkü sizin özrünüz de yalan. Yurttaşlar yalanlarınızı bildiği için size inanmıyor, özrünüze de inanmıyor ama gün gelecek bu yalanların hepsinin hesabı sorulacak.  Neruda diyor ki: "Kinler susacak bir an vicdanlar rahatça karar verebilsin diye." Siz bu cezaları kinlerin sonucu olarak değil, hak ettiğiniz için alacaksınız. Yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.

Değerli arkadaşlar, burada AKP'li milletvekillerine önemli bir görev düşüyor. Türkiye bir uçuruma sürükleniyor. Uçuruma düştüğümüzde, bunun vebali boynunuzda olacaktır. Bakınız, bu süreçte yaşamını yitirenler var, genç yaşta kör olanlar var, hâlâ yaşam mücadelesi verenler var, binlerce yaralı var. Başbakanın ağır hakaretlerle, yalanlarla?

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen, Sayın Başbakana "yalanlarla" diyemezsiniz.  

GÜRKUT ACAR (Devamla) - ?canları yanan yurttaşların yaralarını kanatmasına, evlatlarını toprağa vermiş insanların acılarına acı katmasına izin vermeyin. Bu insanların hepsi bu ülkenin insanları. Polisin kurşunuyla canını kaybeden genç kardeşimiz, gaz bombası kapsülüyle gözünü kaybeden onlarca yurttaş varken, bu tabloyu "polis destanı" diye göklere çıkarmak, büyük bir vicdansızlıktır, ayıptır. Bu ülkenin Başbakanı olacaksan yurttaşlarının düşüncelerine saygı göstermesi gerekir, insanların inançlarına saygı göstermesi gerekir, evlatlarını kaybeden insanlara saygı göstermesi gerekir; gözünü kaybeden, sakat kalan, hâlâ yaraları kanayan insanlara saygı göstermesi gerekir çünkü o insanların da bu ülkenin bir parçası olduğunu kabul etmek zorunludur ve belki de en önemlisi üç beş oy fazla alacağım diye vatandaşa yalan söylemeyeceksin, her zaman ama her zaman doğruyu söyleyeceksin.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Başbakana hakaret ediyor.

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen temiz bir dille konuşun.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Türkiye'yi kucaklamak ancak böyle olur.

AHMET YENİ (Samsun) - Şu hâle bak, kıpkırmızı olmuşsun.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Biz, değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) - Yazıklar olsun be, yazıklar olsun!

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz?

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Taksim Gezi Parkı sürecini ters yüz etmeye, mahkûm etmeye yalanlar yetmez, çarpıtmalar yetmez, molotof mizansenleri yetmez, yetmeyecektir de.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, müdahale etsenize. Yani bir milletvekili Parlamentoda Başbakanı eleştirmeyecek de ne yapacak?

BAŞKAN - Sayın Altay, Sayın Başbakana hakaret etme hakkı var mı yani kimsenin? Lütfen?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Ben anlamıyorum.

BAŞKAN - Hakaret ediyor.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Hakaret ederse Başbakan dava açar.

BAŞKAN - Olur mu canım? Tüzüğü hatırlatıyordunuz. Ben İç Tüzük'ü okuyayım mı size?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Süren bitti, in aşağıya!

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Bakın, bir bakan var, işi Avrupa Birliği ama kendisini bira kutularına adamış, bira kutusundan medet umuyor.

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen?

Teşekkür ediyorum.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Diyor ki: "Camide içki içtiler. Bunun görüntülerini de büyükelçilere gösterdik." (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ENGİN ALTAY (Sinop) - Ne dedi? Ne hakareti etti?

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Yalancının mumu yatsıya kadar yanar derler, bununki bir saat bile yanmıyor. Büyükelçiler "İçki içen kimseyi görmedik." diyorlar.

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen yerinize geçiniz.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Yani bu ülkenin bir bakanı, vatandaşlarını karalamak için, vatandaşlarının bir bölümünün din duygularını sömürebilmek için yabancı diplomatlardan medet umuyor, ayıptır, yazıktır!

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Hakaret ayrı şey, eleştiri ayrı şey.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Halkın taleplerini, Taksim Gezi Parkı'nın taleplerini, Türk halkının Atatürk'e, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerine, demokrasiye, laikliğe, hukuk devletine, özgürlüklere sahip çıkışını, uydurmalarla, sahtekârlıklarla mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen yerinize geçiniz.

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Hiç utanmıyorsunuz! Hiç utanmıyorsunuz!

AHMET YENİ (Samsun) - Hakaret ediyorsunuz burada, işiniz gücünüz Başbakana hakaret etmek!

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - İşiniz gücünüz bu. Bundan besleniyorsun sen!

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, bu hakareti devam mı ettireceksiniz? Böyle bir şey olabilir mi? Psikolojik şiddet var, saldırı var. Olur mu öyle şey?

BAŞKAN - Sayın Acar'ın süresi bitti, otursun yerine, yerine otursun.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Gürkut Bey, toparla Gürkut Bey.

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen kürsüyü terk ediniz.

(AK PARTİ sıralarından "Geç, otur yerine!" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) - Süre bitti, süre.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Ama beceremeyeceksiniz, başaramayacaksınız çünkü yalanla dolanla varılacak bir yer yoktur.

BAŞKAN - Sayın Acar?

Evet, sayın idare amirleri, lütfen?

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Derin Başbakanın derin devlet operasyonları, molotof mizansenleri iflas etmiştir.