| Konu: | MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN KAMUDA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ (10/185); KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ MESUT DEDEOĞLU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 5/11/2012 TARİH 6558 SAYI İLE VE MERSİN MİLLETVEKİLİ ALİ ÖZ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 10/4/2013 TARİH 11604 SAYI İLE TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ; ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ENVER ERDEM VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 19/2/2013 TARİH 9766 SAYI İLE KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN, GENEL KURULUN 25 HAZİRAN 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNARAK GÖRÜŞME-LERİNİN AYNI TARİHLİ B |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 124 |
| Tarih: | 25.06.2013 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin taşeron işçilerle ilgili Meclis araştırması isteği tabii ki gayet yerinde. Uzun zamandan bu yana işçi sınıfımızın ve taşeron işçilerin sorunlarını burada çokça dile getirdik. En son 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde, 25 Nisan tarihinde 124 bin işçinin imzalarıyla desteklediği bir yasa teklifinde bulunduk. Bu yasa teklifinde taşeron çalışmasının kaldırılmasını talep ettik ve İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Kocaeli'de, Kütahya'da, en son Adıyaman'da katıldığımız işçi kurultaylarında taşeron işçileri, sorunlarını dile getirdiler. Aslında bu sorunlar bilmediğimiz sorunlar değil, biraz önce önerge üzerine konuşan milletvekilinin de dile getirdiği sorunlar. Ben, öncelikle, taşeron işçileri denince 2012 Martında, Esenyurt'ta, alışveriş merkezi inşaatında çalışırken çadırlarında yanan 11 işçiyi ve benzer şekilde iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmiş bütün işçilerimizi anarak sözlerime başlamak istiyorum.
Yine aynı, şekilde, emeği, alın teri, sendikalı, örgütlü gücü için grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkını kullanan ve şu anda grevleri Hükûmet ve iş veren tarafından baskıyla engellenmek ve hukuk dışı ilan edilmek istenen havayolu emekçilerini ve alanlarda direnen bütün işçi kardeşlerimi selamlayarak ve onlara başarı dileyerek sözlerimi sürdürüyorum.
Taşeron çalışması Türkiye işçi sınıfına yasal anlamda yine bu AKP iktidarı tarafından 2002 yılında İş Kanunu'nun 2'nci maddesinde yapılan değişiklikle getirildi. Taşeron işçisi ne yapar, nasıl yaşar, ne yer içer, nasıl çalışır; bunlar bilinmedik değil. İş güvencesi yoktur, en ağır ve keyfince çalıştırılır; Yasaya göre, uzmanlık gerektiren yardımcı işlerde ve geçici olarak çalışması gerekirken asıl işi yapar, tıpkı diğer kadrolu işler gibi, örgütsüzdür, düşük ücretle çalışır, hafta sonu iznini kullanmaz, bayram izni yapmaz; iş cinayetleri genellikle kaderi olarak kendisine yaşatılır ve iş kazası geçirdiğinde de utanmadan, sıkılmadan ambulans ücreti kendisinden istenen işçidir. Belediyelerde, üniversitelerde, hastanelerde, kara yollarında, hemen hemen kamunun terk ettiği bütün iş kollarında, özel sektörde dahi çalışmaktadır. Çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi altında da çalıştırılmaktadır taşeron işçiler; tam 950 taşeron işçisi, 1500 4/C'li, 2100 kadrolu işçi bu Mecliste çalışmakta ve görev vermektedir.
Bu yasa değişikliğinin yapıldığı tarihte, 2002 yılında 400 bin olan taşeron işçisi bugünlerde 2 milyonu geçmiştir. Ve inşaatta, metalde, madende, enerji iş kolunda, baraj inşaatlarında, çokça bildiğimiz maden ocaklarındaki iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeden ve bizi Avrupa 1'inciliğine taşıyan bu manzaraları yaşayan işçiler de yine taşeron işçilerdir.
Değerli milletvekilleri, bu çalışma biçimi "Ulusal İstihdam Stratejisi" adı altında yine, işte, güvenceli çalışma, parçalı çalışma, uzaktan çalışma, esnek istihdam benzeri sıfatlarla, adlandırmalarla aslında neoliberal kapitalist sistemin işçilerimizi, emekçilerimizi birer modern köle hâline getirmek için icat ettiği, uydurduğu, sözde işsizlikle mücadele, daha çok istihdam sağlamak adına gerçekleştirdiği bir sömürü ve çalışma biçimidir aslında ve bilindiği gibi, özelleştirme uygulamalarıyla devletin sosyal devlet anlayışından uzaklaşarak kamu hizmetlerini bütünüyle özel sektöre, özel alana terk ederek zaman zaman kamu-özel ortaklıkları kurarak parçalı istihdam yöntemleriyle gerçekleştirdiği bir çalışma modelidir.
Değerli milletvekilleri, sizlere Karayollarında çalışan bir işçinin mektubunu aktarmak istiyorum. Sayın milletvekilim, bu aynı zamanda sizlere söylenmiştir: "Biz Karayollarında `taşeron' adı altında çalışan Karayolları işçileriyiz. Bizler ortalama beş ila on altı yıldır Karayollarında çalışmaktayız. Bizler sendikalı olduğumuzdan sonraki süreçte açtığımız tüm davaları kazandık. Yargıtay `Karayolları işçisi' diye karar onadı. Bizlerin maaşlarının ne zaman verileceği, haftada kaç saat çalışacağımız belli değil yani kısaca, hiçbir sosyal hakkımız yok. Sizlerden yargının lehimize verdiği kararlara uyulması doğrultusunda yardım istiyoruz. Zira bir söz var `Şeriatın kestiği parmak acımaz.' diye. Biz kendi yasalarımıza ve Hükûmetimize güvenmezsek neye ve kime güveneceğiz? Bizlerin haklarının verilmesi için katkılarınızı ve desteklerinizi istiyoruz. Sizlerden hayırlı haberleri umutla bekliyoruz. Saygılarımızla." Evet, bu hepimize dönük bir yakarış, bir şikâyet ve istem.
Taşeron işçilerinin alanlarda konuştuğu, kurultaylarda dile getirdiği talepler ortada. "Asıl işi yapıyorsak kadrolu ve güvenceli iş istiyoruz ve tabii ki örgütlü, sendikalı, insanca yaşayacağımız bir ücret ve çalışma hayatı istiyoruz." diyorlar.
Şimdi, burada görev tabii ki Mecliste, Hükûmette, Çalışma Bakanında. Çalışma Bakanının geçenlerde bir gazetede demeci vardı, diyordu ki Sayın Faruk Çelik: "Taşeron işçilerinin sorunlarını çözecek bir sendika bulamıyorum." Aynı zamanda, aynı tarihlerde 800 liraya "Az para mı? Peynir, ekmek, zeytin yiyerek birçok işçi, milyonlarca işçi bu şekilde hayatlarını pekâlâ sürdürebilirler." diye asgari ücreti savunan Sayın Çelik, aslında bu alanda örgütlenme mücadelesi veren, ayakta kalma mücadelesi veren sendikalara haksızlık yapıyor ama bir gerçeklik var ki o da sendikaların çoğu, emek hareketi ve sendikalar, Hükûmete, işverenlere, onların baskılarına teslim olmuş, bürokrat zihniyetle de bu baskılar altında çaresiz, mecalsiz durumdalar. Ama "Bütün bunlar karşısında Hükûmet ne üretiyor?" derseniz, işte, bildik torba yasalarla "Şimdi taşeron işçilerinin sorunlarını dinliyorum ve iyileştireceğim." diyen Hükûmet yeni bir oyun peşinde. Kıdem tazminatını fona devrederek bir taraftan kazanılmış hakları gasbediyor, diğer taraftan da işte bu alandaki yığılmış yükü mahkemelerin elinden kurtarmak ve kolaylaştırmak adına hakem benzeri birtakım mekanizmaları düzenlemek istiyor.
İşçi ise ne diyor değerli milletvekilleri: "Yasalar ne için çıkar? Yasalar durumu düzeltmek, koşulları iyileştirmek için çıkar yani daha iyisini bulmak istediğimiz yasaları. Oysaki baktığımızda Hükûmet bizim haklarımızı gasbetmek, daha ağır, daha kötü, acımasız koşulları bize dayatmak için yasa çıkartıyor." Evet, geçtiğimiz günlerde çıkan Petrol Yasası? İşte, TPAO'da çalışan taşeron işçilerinin durumunu daha da kalıcı, daha da kötüleştiren bir yasa çıkmıştır; özelleştirmenin ve TPAO'yu bitirmenin önünü açan bir yasa çıkmıştır, bütün torba yasalar böyledir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet üyesi parti ve milletvekillerine şunu hatırlatmak istiyorum: Bildiğiniz gibi, Türkiye, gençleriyle, kadınlarıyla, sanatçı, aydınlarıyla, işçileri, emekçileriyle bir bütün olarak bir aydır ayakta. Kent hakkına, yaşam hakkına, değerlerine, aile yaşamına, bedenine, inançlarına, her tür kazanılmış hakkına dönük bir saldırı, bir sınır tanımazlığa karşı isyan hâlinde, her yerde direniyor.
Şimdi, ben, özellikle taşeron işçilerinin sorunlarını konuştuğumuz bu gündemde bir kez daha işçilerimizin, emekçilerimizin sorunlarını da sizlere, Hükûmete ve Meclisimize hatırlatmak istiyorum: İnanın ki gençlerden ve kadınlardan sonra patlayacak olan, alanlara çıkacak olan, 15-16 Haziranlarda büyük madenci yürüyüşünde, 90 grevlerinde, 89 bahar eylemlerinde olduğu gibi Türkiye işçi sınıfı da bu acımasız, kapitalist, neoliberal saldırılara karşı, bu kölece çalışma hayatına karşı isyan edecek ve ayağa kalkacaktır. Hükûmet 2023 hedeflerini gösterirken taşeron cumhuriyeti kurmak istiyor ama işçilerimiz ve emekçilerimiz, özgürce, demokratik yaşayacağı bir ülkeyi kurma mücadelesinden vazgeçmeyecek.