GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:119
Tarih:12.06.2013

CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 453 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu'nda yeni vakıf üniversiteleri kurulması için değişiklik yapılmasını öngören tasarı üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yükseköğrenim ile ilgili bir şeyler söylemek isterdim ama Türkiye'yi o hâle getirdiniz ki, öyle ağır bir tahribat yaptınız ki yükseköğretimi, üniversiteleri konuşamayacağız bugün.

Aslında üniversitelerdeki eş dost kadrolaşmasını, cemaatçi, tarikatçı kadrolaşmayı, suskunlaştırılan üniversiteleri, medrese taleplerini, zincir marketler gibi yandaş vakıflara kurdurulan vakıf üniversitelerini ayrıntısıyla konuşmak gerekiyor ama buna fırsat yok çünkü Türkiye, neredeyse, bir yangın yerine dönüştü, dönüştürüldü. Burada en büyük sorumlu, "Yüzde 50'yi zor tutuyorum." diye vatandaşları tahrik ve tehdit eden Başbakandır.

Değerli arkadaşlarım, Başbakan Yardımcısı Arınç, iki ileri bir geri yaparak diyor ki: "Bu eylemler meşrudur. Polis müdahalesi yanlıştır." Peki, bu yanlışla ilgili ne yaptınız, bugüne kadar ne yaptınız? Yurttaşların gözlerine, kafalarına bu gaz bombaları nasıl isabet etti değerli arkadaşlarım? Bunlar hakkında ne yapıldı, hangi işlemler yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı.

Bu eylemlerin altında, bir tasfiye memuru gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ni tasfiye etme çabalarınız vardır değerli arkadaşlar. Cumhuriyet kurumlarını ters yüz ettiniz, bütün kurumlardan Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti'ni, Atatürk'ü, "TC" harflerini silmeye çalışıyorsunuz. Türkiye'de hukuk devleti tasfiye edildi, kuvvetler ayrılığı ilkesi tasfiye edildi. Artık Türkiye'de mahkeme kararları Sayın Başbakanın iki dudağının arasında, onun kararıyla yırtılıp atılıyor. Başbakan, Taksim'le ilgili mahkeme kararlarını da yok sayıyor değerli arkadaşlar. "Mahkeme kararını uygulayacağım." deseydi olaylar bu hâle gelmeyecekti. "AKM'yi de yıkacağım, cami de yapacağım." diyerek dindar vatandaşları tahrik ediyor. Bu, ateşe benzin dökmekten farksızdır. Bu mahkemeler neden var? Mahkemeler sadece işinize geldiği gibi karar verdiği zaman mı olacak? İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlar.

Laiklik ilkesi AKP eliyle tasfiye edilmiştir Türkiye Cumhuriyeti'nden. "Dindar gençlik yetiştireceğiz." söylemiyle, eğitimin 4+4+4 hâlinde parçalanması laikliğin tasfiyesidir. Başbakan, alkol yasağının gerekçesi olarak "İnancın gereğidir." derse orada laiklikten söz edilemez. Laik bir ülkede yasalara dinî gerekçeler yazılamaz. Tepki, isyan bunadır.

Hukukun işlemediği, mahkeme kararlarının Başbakan tarafından yok sayıldığı, laikliğin olmadığı yerde demokrasi olur mu? Değerli arkadaşlar, bu, olsa olsa ancak gazete manşetlerinde olur. Ne tesadüftür ki 9 gazetenin manşeti aynı: "Demokrasi isteyene canım feda." Peki, nasıl olacak bu demokrasi? Gazetelerin haber yazamadığı, televizyonların penguen belgeseli yayınladığı bir ortamda demokrasi olur mu? Meclis TV'nin yayınlarının kesildiği bir ortamda demokrasi olur mu? "Ümüğünü sıkarız." demokrasi dili midir değerli arkadaşlarım? Başbakan bağırıyor: "Eylem yapan benim gençliğim olamaz. Bira içen benim gençliğim olamaz. Parkta şöyle oturan benim gençliğim olamaz." Nasıl olacak? Dindar ve kindar olacak? Ne içecek? Ayran içecek. Ayrandan başka bir şey içenleri ne yapacağız? Ümüğünü mü sıkacağız? Sonra, "Demokrasi isteyene canım feda olsun." diyeceksin. İnsanların ne yapacağına, ne içeceğine, nasıl oturacağına sen mi karar vereceksin? İtiraz edenlere "Ümüğünü sıkarız." diyeceksin, sonra, demokrasi isteyene canın feda olacak. Böyle şey olur mu? Kaç kadeh içileceğine, kime ayyaş, kime alkolik deneceğine Sayın Başbakan karar veremez, vermez, vermemelidir. İşte, isyan bunadır değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, "Tükürürüm böyle sanatın içine.", "ucube" söylemlerinin sonucu olarak şimdi Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, sanat ve sanatçılar, AKP'nin tasfiye operasyonunun hedefine konulmuştur. Şimdi, sanat ve sanatçılar da tasfiye edilecektir, sıra onlara gelmiştir. Siz her şeyi altüst edip Türkiye Cumhuriyeti'ni tasfiye ederken halkın bunu sadece seyredeceğini sandınız ama yanıldınız. Bu tablo, bu yanılgının, halkı, yurttaşları, gençleri küçük gören anlayışınızın sonucudur ve isyan bunadır.

Başbakan diyor ki: "Biz bu ülkeyi şöyle kalkındırdık, yollar yaptık, binalar yaptık, uçak sayısını artırdık." Peki, sen bu ülke için savaş meydanlarında canını ortaya koymuş, bizzat savaşmış, senin Başbakan olma yolunu açan, çağdaş, aydınlık Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş insanlar hakkında neler söyledin? Her fırsatta, bu ülkenin kurucusu, büyük Atatürk'e, neredeyse sıfırı tüketmiş bir ülkeyi çağdaş, yaşanabilir bir ülke hâline getirenlere hakaretler yağdırırsan karşılaşılan tablo budur.

Değerli arkadaşlarım, tasfiye memuru gibi davranılmamalıdır. "İki ayyaş" diyerek bu ülkenin değerlerini incitirseniz alacağınız karşılık budur, tepki, isyan bunadır değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine, insanların yaşamlarına, dünya görüşlerine, hukuk devletine, laiklik ilkesine saygı gösterin. AKP'li değerli dostlarım, sayın milletvekilleri, demokrasinin gereği budur, tek çıkış yolu budur, yurttaşlardan, gençlerden özür dileyin.

           Bakınız, 10'a yakın yurttaşımızın gözü çıktı, 18 yaşında, 17 yaşında insanlar artık bir gözleri kör olarak bu hayata devam edecekler. Bunun sebebi kimdir? Bunun sebebi, Hükûmetin ta kendisidir, Sayın Başbakanın buradaki sert tutumudur.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti'ni bugün yöneten AKP çekirdek kadrosunun üç tane temel özelliği var. Bu çekirdek kadronun etrafında AKP'nin ona oy veren sade yurttaşlarımız var. Çekirdek kadronun temel özellikleri şunlardır: Birincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar Mustafa Kemal Atatürk düşmanıdır.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Ne alakası var, ne alakası var! Böyle sorumsuz bir cümle olur mu ya!

GÜRKUT ACAR (Devamla) - İkincisi, bu çekirdek kadro sonuna kadar laiklik düşmanıdır. Üçüncüsü de bu çekirdek kadro sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır, devletin düşmanıdır.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Siz de sonuna kadar halkın düşmanısınız.

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Ve bu çekirdek kadro Türkiye'yi yönettikçe bu huzursuzluklar devam edecektir.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Hep siz iyi yapıyorsunuz!

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Evet, biz iyisini yapıyoruz, biz doğruyu söylüyoruz, biz yalan söylemiyoruz?

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Her şeyiniz yalan!

GÜRKUT ACAR (Devamla) - ?ama maalesef, Türkiye'de cumhuriyet kurulduğundan beri yalanın bu kadar siyasi sermaye olarak kullanıldığı bir dönem gelip geçmedi.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - En büyük Atatürk düşmanı sizsiniz!

GÜRKUT ACAR (Devamla) - Onun için, burada Mustafa Kemal'i yok etmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyeti'ni tasfiyeye çalışan AKP yönetimine, kadrolarına, çekirdek kadrosuna karşı bu Gezi Parkı'ndaki isyan bir derstir. Buraya bir bakın, niye böyle oluyor? Niye sadece orada, Gezi Parkı'nda değil, İstanbul'da ağaçları kesilen insanlar değil, ayrıca Türkiye'nin her yerinde insanlar niye ayağa kalkıyor? Bunu düşünmeniz gerekmez mi? Neden böyle davranıyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, böyle bir ihtimal akla geliyor, Sayın Başbakan bu sertlik yanlısı tutumunu şunun için sürdürüyor diye düşünüyorum çünkü Sayın Başbakan bu sertlikle, etrafta bulunan Mustafa Kemal'le, Atatürk'le, Türkiye Cumhuriyeti'yle hiçbir hesaplaşması olmayan o insanları bloklaştırmak için seçimlere giderken bunu bir taktik olarak kullanıyor ama bilin ki bu, çıkmaz bir yoldur ve bu yolda giderseniz eğer, Türkiye Cumhuriyeti'ni çok büyük karışıklıklara sokarsınız. İçinizden söyleyenler de var, iç savaşa mı götürmek istiyorsunuz Türkiye'yi, yoksa dış savaşa mı sokmak istiyorsunuz anlamadık ama Türk halkı, ulusumuz, arkadaşlarımız, oradaki gencecik insanlar buna fırsat vermeyeceklerdir.

Hepinize içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)