| Konu: | CHP GRUP ÖNERİSİNDE |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 11.06.2013 |
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum, sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, önergeden önce gerek Cumhuriyet Halk Partisi önergesi gerekse Barış ve Demokrasi Partisi önergesine baktığımız zaman, hemen hemen muhteviyat olarak ikisi de aynı önerge ve bu önerge üzerinde pek çok hatip de konuşma yaptı ama hep birlikte, başka şeyleri göz ardı ederek konuşmalara şöyle bir bakalım. Aslında konuşmaların hiçbirisinin verilen önergeyle çok yakın alakası olmadığını görürüz ve konu daha değişik boyutlara açılarak geldi ve önerge aslında, belki de bu tür boyutlara tartışmayı çekmek üzere bir araç olarak da kullanılmış olabilir. Olabilir tabii, siyasette bu da mümkün, bu fırsattır ancak şimdi önergeye cevap verirsek öbür cevaplar boşa kalacağı için ben ikisini ortalama konuşmak istiyorum.
Şöyle bir baktığımız zaman, bazı şeylere nokta nokta değinmek lazım. Her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten, bu Mecliste yapılan konuşmaların belli bir usul, belli bir erkân içerisinde yapılması lazım çünkü şu anda herkes bizi izliyor. Belki de şu andaki sıkıntıları, şu andaki problemleri çözme adına bizi izleyenlere daha iyi mesaj vermemiz lazım ama, maalesef, baktığımız zaman bu mesajı göremiyoruz. Niye göremiyoruz dersek, hemen oraya girmek istiyorum. Aslına bakarsanız, bu tür olayların başında Gezi Parkı'yla ilgili yeşil veya çevreci bir masum toplantının olduğu ve sonucun da böyle geldiğini?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Niye gazladınız o zaman o masum çocukları?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - ?varsayarak düşündüğümüzde, bir baktığımızda, şu ana kadar gelen hiç kimse, konuşan hiç kimse, Gezi Parkı ne olacak, bundan sonra bu ağaçlar kalacak mı, kalmayacak mı, bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedi, hep başka şeyler söylendi.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Çadırlarını yaktınız o masum çocukların.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bu başka şeyler söylendiğine göre, demek ki aslında Gezi Parkı'ndaki o eylem veya Gezi Parkı'ndaki o masum, çevreci olay birdenbire başka boyutlara, siyasal boyutlara da çekilmeye başlandı.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Çünkü çadırlarını yaktınız, gaz bombaları attınız.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bazı gruplar, mademki hazır bir kalabalık var, bundan istifade edelim, bu işi kendimize çekelim diye bu işin içine girmiş olabilirler. İlk bakışta belki dersiniz ki, siyasette bu vardır, olabilir ama siyasette başka bir şey var. Siyasette en önemli nokta, bu ülkenin birlik ve bütünlüğüdür, bu ülkenin devamlılığı ve bu ülkenin kalkınmışlığıdır. Bu noktada bütün siyasetçilerin aynı düşünmesi lazım. Eğer orada bir problem çıkıyorsa burayı tahrik edip daha büyütme noktasına gitmek yerine, bunu engellemek için iş birliği içerisine girilmesi ve ona göre daha sorumlu beyanatlar verilmesi lazım.
Neyse verilmemiş olabilir, biraz daha devam ediyoruz ve problem özellikle geliyor, polis teşkilatının üzerine yoğunlaşıyor. Polis teşkilatına baktığımız zaman? Ona bakmadan önce, Anayasa 34 ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na baktığımızda; evet, herkes izin almadan gösteri yürüyüşü yapabilir ancak 2911 sayılı Kanun'un 22'nci maddesi nasıl yapılacağını sıralıyor, diyor ki: "Gösteri yürüyüşleri yaparken mabetlerde, umumi yollarda, şehirlerarası yollarda gösteri ve toplantı yürüyüşü yapılmaz." Yapılırsa ne olur? Yapılırsa, kanunsuz olur, dağıtılması gerekir. Aynen kanundaki maddeyi söylüyorum.
Peki, on dört günlük olaya bakarsanız, Kızılay'dan Taksim'e, Taksim'den Adana'ya, İzmir'e, yapılan yerlere baktığımız zaman, hepsi ana yollar, geniş yerler. O zaman ne oldu? 2911 sayılı Kanun'a muhalif bir olay var ama on dört gündür polis sabretmiş, teenniyle davranmış. Yani aslına bakarsanız belki de görevini ihmal etti ama on dört gündür işte buna sabrediliyor, işin bu cephesinden bakmamız lazım. Polis kim? Polis aslında bu ülkenin evladı, senelerce düzeltilmesi için çaba sarf edilen ve aslına bakarsanız pek çok olaylarıyla da Avrupa'ya ve diğer polislere örnek gösterilen bir polistir. Ben bunu iddiayla söylüyorum ama sonra bir bakıyorsunuz, bazı laflar, bir grup neredeyse polisi vatan haini ilan ederken bir grup da "AK PARTİ'nin polisi, AK PARTİ'nin aldığı polis." gibi ifadeler kullanıyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Başbakan "Benim polisim." diyor.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Polis teşkilatının imtihanı, tamamen ve tamamen en adil şartlar içerisinde yapılan bir imtihandır. Yapmayın, polis herkese lazım, onun için lütfen polisimizi yıpratmayalım. Elbette ki 250 bin kişinin olduğu bir teşkilatta iyisi de olabilir, kötüsü de olabilir, yanlış yapan da olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Polis hepimizin polisi zaten.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bakın, buna bir şey demiyorum. Nitekim, İçişleri Bakanımız açıklamasında söyledi, "Araştırma, inceleme başlattık." Yanlış yapanın da cezasını vereceksiniz ama teşkilatın lütfen üstüne gitmeyelim, yanlış bir olaydır, polis herkese lazım olur, hepimize lazımdır, önemli bir müessesedir. O bakımdan polis teşkilatımızı bu işin dışında tutalım ve özellikle ben şunu ifade etmek istiyorum değerli milletvekilleri: Evet, özellikle, Türkiye'de on gündür, on iki gündür birtakım olaylar cereyan ediyor. Bu olayların nasıl yapıldığını, bu işin içinde kimlerin parmağının olduğunu hepimiz biliyoruz ve buradan, bunu bir noktada bazıları polise mal ederken, bazıları siyasete, Hükûmete mal ediyor, sonra buraya çıkıyor arkadaşlarımızdan bazıları polis teşkilatına ağza alınmadık laflar söylüyor. Ağza alınmadık laflar söyleyene bir baktım ben, acaba neyin nesidir diye, sonra hatırıma düştü, bazıları hâlâ geçmişten güvenlik güçlerine duydukları saman alerjisinden kurtulamamışlar, onun için polisimize saldırıyorlar. Lütfen, bu polisimizin, bu teşkilatın bu ülkenin birer önemli müessesesi olduğunu hatırlayalım.
Bakın, önümüzdeki günlerde imtihan var, 50 bin kişi imtihana müracaat etti polislik için. Bunun içinde her çeşit insan var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yok canım, yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Her çeşit insan var.
Sayın Valim, siz valilik yaptınız, onların amirisiniz, böyle bir şeyi size de yakıştıramadım doğrusu.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - 50 bin kişi başvurmuş ama kimin alınacağını siz biliyorsunuzdur.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ha evet, yanlış var, yanlış? Artık, belli bir noktaya gelinmiş, işte az önce söyledim, on dört gün sabredilmiş. İster istemez, zaman zaman müdahale yapmak gerekir mi? Yapmak gerekir. Niye yapmak gerekir? Demokrasiye bir baktığınız zaman, herkes demokrasi tarif ediyor, söylüyor. Doğrudur, demokrasiye baktığımızda, birisinin özgürlüğünün bittiği yerde öteki başlar. Siz hiç Kızılay'a gidip, Taksim'de? Ben Taksim'e gitmediğim için söylüyorum ama Kızılay'da, üç gün, dört gün tek tek dolaştım. Oradaki esnafımız günde 100 liralık siftah yapıp veya yapamayanlar var, ay başı geliyor "On gündür ben alışveriş yapamadım, nasıl paramı ödeyeceğim?" diye düşünen var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Ya esnaf memnun hâlinden, nereden çıkarıyorsun?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - E onların demokrasi hakkı yok mu? Onların özgürlüğü yok mu? Bunu engellemeye bir hakkımız var mı? Ya olaya bir de bu noktadan bakalım, önlemeye çalışalım.
Öbür taraftan baktığımızda, 120'nin üzerinde polis aracı yakılmış. Bu ülkenin aracı, bu milletin parasıyla, vergisiyle alınan araç ve büyük bir zevkle? Televizyonlara baktığımız zaman, o TOMA'nın yanışını, ben doğrusu üzüldüm seyrederken.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Niye bunları Başbakana söylemiyorsunuz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Büyük bir zevkle bunlar yakıldı, molotofkokteylleri atıldı. Ayrıca, 208 esnafımızın dükkânları parçalanmış.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Kim getirdi bu seviyeye?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Tek tek listesi var, listeyi arzu edene veririm.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Çocukların gözü çıktığında?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Arzu edene listeyi veririm, liste elimde.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Şu gözü çıkan çocukları da bir konuşalım mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ha şimdi, oraya geleceğim. Elbette ki vatandaşlarımızın başı rahatsızlandı, bu çatışmada birçok insanımız yaralandı. Bu yaralanan insanlar hep suçlu muydu? Hayır. Bunların büyük bir kısmı da toplum psikolojisi ve birtakım provokatörlerin teşvikiyle yola çıkartılmış insanlardı. Elbette ki onlara da yazık. Bak, 3 tane gencimiz, 1'isi polis olmak üzere, hayatını kaybetti. Bir hayat bile çok önemlidir. Bir hayat bile çok önemlidir. Onun için, başımızı önümüze alalım ve daha mantıklı, daha akıllı düşünerek tahrik politikasından artık vazgeçelim ve ister istemez ve adını demokrasi, barış, direniş, ne demek?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Köksal, bunu Başbakana da söylüyor musunuz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Şimdi, yollara barikat kuracaksınız, araçlar geçemeyecek, kimse alışverişini yapamayacak, sokağa çıkamayacak ve bunun adına demokrasi diyeceksin.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Başbakana da söylüyor musunuz bunları?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Böyle bir şey olur mu, böyle bir şey mümkün mü, hangi kitapta yazıyor, hangi kanunda yazıyor? Ve bunun adını da "Başarı, demokrasinin ilk defa zaferi" diye koyacaksınız. Hayır, demokrasinin değil, anarşinin bir zaferidir, toplumu birbirine katmadır, dostluğu ve kardeşliği bölme adına yapılmış bir olaydır. İşte, biz, hepimiz, akıllı davranıp, daha mantıklı davranıp bu oyunlara gelmememiz lazım. Kim? Önce milletvekilleri olarak gelmememiz lazım, ondan sonra diğer fertler olarak gelmememiz lazım ve ülkemizin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bu konuşmayı Başbakana da söyleyebilir misiniz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - ?kısa süre içerisinde normale dönmesi lazım ki bunun normale döndüğünü?
Yine, bizim polisimiz kahraman polistir, yiğittir, özverilidir, on gündür uyumadan görev yapan var. Lütfen, o polise de kimse küfretmesin, o polise kimse hakaret etmesin, günü geldiği zaman o, hepimize lazım olacak.
Bu duygularla ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)