GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK PETROL KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:108
Tarih:22.05.2013

MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; petrol yasası üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin komşu coğrafyasına baktığımız zaman, dünya toplam petrol rezervlerinin önemli bir kısmının olduğunu görüyoruz. Fakat Türkiye, İran, Irak, Suriye gibi zengin petrol yataklarının olduğu ülkeler gibi değil. Bu da bizim ülkemizin jeolojik yapısından, coğrafi yapısından kaynaklanan bir durum. Ama tabii ki mevcut potansiyelimizi en iyi değerlendirmek, maksimum ekonomiye katkı sağlamak ve ülkemizin büyümesine katkıda bulunmak önem arz etmekte.

Ülkemiz ekonomisi bu manada büyüyor, bunun sonucu refah düzeyi de artıyor. Otomobil sayısı -Sayın Bakanımız da biraz önce bahsetti- son on yılda 2,5 kat civarında artmış. Sanayideki büyümeyle birlikte petrol ihtiyacı da artıyor. Ülkemizin bu manada petrole bağımlılığı yüzde 92, doğal gazda yüzde 98. 2012 yılında 60 milyar dolar enerji ithalatı yaptık. Dolayısıyla, dışa bağımlılığımızı azaltmak, asgariye indirmek ülke stratejileri ve ülke ekonomisi için çok önemli.

Büyük ekonomiye sahip güçlü Türkiye olarak küresel güçlerin içinde yer almak için, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı en verimli şekilde değerlendirmek zorundayız. İşte bu sebeple, son yıllarda artan üretime karşın hâlâ dışa bağımlı olduğumuz petrol üretim kapasitemizi artırmak, bağımlılığımızı ve ithalatımızı azaltmak üzere Petrol Yasası'nı güncelleme ihtiyacı doğmuştur. Kaldı ki bu yasa 1954'ten beri geçerlidir. Gelişen şartlar, sektörün beklentileri, artan ihtiyaçlar bizim ısrarla petrol konusuna yoğunlaşmamızı ve var olanı en iyi şekilde değerlendirmemizi ortaya çıkarıyor.

2001'de petrol varil fiyatı 24 dolar civarında, bugün 110 dolar mertebelerinde. İyi ki petrol fiyatları 2001'de 110 dolar değilmiş. Nedeni şu: Eğer 500 milyon IMF'den borç alamasaydık devletin memurlarının maaşlarını, emeklilerimizin maaşlarını ödeyemez noktaya gelecektik ki o andaki krizin ülkemize katkısının ne kadar daha fazla olacağını hepimiz buradan tespit edebiliriz.

Ülkemizin geldiği noktaya... Birkaç hafta önce, İstanbul'a üçüncü havalimanı yapımının KDV dâhil yaklaşık 26 milyar avroya ihale edilmiş olması Türkiye'nin geldiği noktayı gözler önüne sermektedir. Yatırımlarla birlikte yaklaşık 36 milyar avroya çıkacaktır.

Daha edinilen tecrübe, sektörün ve endüstrinin gereklerine uygun olarak daha rekabetçi, şeffaf, güvenli, daha cazip bir ortam hazırlayarak yerli hidrokarbon kaynaklarımızı artırmayı bu yasayla hedefliyoruz.

Başından beri baktığım zaman, yabancı şirketlerin petrol çıkarılması ve üretiminde devrede olduklarını görmekteyiz. Bunun sebebi şudur: Bilgi, teknik yeterlilik ve sermaye. Bugün yerli şirketlerimizin yoğun bir şekilde bu alanda devrede olduklarını görmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. İfade etmek isterim ki bugün 68 şirketin 33'ü yerli, 35'i de yabancıdır. Bu da sektörün ne kadar büyüdüğünü, yerli şirketlerimizin bu konuya katkı yaptıklarını ortaya koymaktadır.

Yine baktığımız zaman, enerjide yüzde 8 ciddi bir büyüme gösteriyoruz. Bunun karşılanması gerekiyor. Bunun bir kısmını da, biraz önce bahsettiğim gibi, yer altı kaynaklarımızdan sağlayacağız.

Bir iki rakam daha vereyim: Son on yılda yeni keşifler ve üretim iyileştirmesi ile 26,8 milyon ton ham petrol üretebilir rezervimiz kazandırılmıştır. Sektörden sağlanan devlet geliri 2012'de yaklaşık 1,2 milyar TL civarındadır. Aslında buna baktığımız zaman, petrol ve doğal gaz faturamıza bunların yaklaşık yansıması, on yıl içinde 35 milyar Amerikan doları civarındadır ve petrol üretimimizin yüzde 70'ini TPAO yapmaktadır. Son yıllarda özellikle hiç değerlendirilmeyen denizlerimizdeki sismik araştırmaların başlatıldığını ve buradan iyi sonuçlar aldığımızı görüyoruz. Bu, aslında, petrole, doğal gaza bakış tarzımızı ortaya çıkarıyor ve 10 kat artırılmış bununla ilgili çalışmalar, denizle ilgili çalışmalar.

Bir başka husus, özellikle, veri yani sismik araştırma dediğimiz, daha önce hiç olmayan 2B ve 3B gibi odaklandığımız, petrol potansiyelini daha iyi gösteren araştırmalara kaynak aktarmamızdır ki on yıllık dönemde açılan kuyu sayısı 6 kat artmış; TPAO'nun yatırım kaynaklarını 50 milyon civarından 1 milyar liraya, daha üzerine çıkarmışız. Bu ne demektir? Daha fazla yatırım, daha fazla üretim demektir. Bu da ülke ekonomisine ciddi bir katkıdır. Eğer biz büyüyen bu ekonomiye, güçlenen Türkiye'ye karşılık bu yatırımları yapmasaydık arz-talep dengesindeki bu ihtiyacımızı karşılayamaz ve dışa bağımlılığımız daha fazla olurdu. Yine, son on yılda doğal gaz üretimi 2 katına çıkarılmış, artan doğal gaz ihtiyacımızı karşılamak, bunun çok az olduğunu biliyoruz... İnşallah yaptığımız bu araştırmalarla doğal gazı daha fazla çıkararak dışa bağımlılığı da bu konuda azaltacağız.

On yıla baktığım zaman, yatırım miktarı 13 kat artırılmış bu konuda. Biraz önce bahsettiğim gibi, özel sektörün payının da bu doğrultuda arttığını iftiharla görüyoruz.

Bu yasa, aslında -Komisyonda da çok tartışıldı- TPAO'yu zayıflatmıyor, aksine TPAO'nun mevcut haklarının korunması noktasında maddeler içeriyor. TPAO'nun sahip olduğu işletme ruhsatlarının üretimi devam ettiği sürece TPAO'nun uhdesinde tutulmasına ilişkin hükümleri ekliyoruz ki TPAO'nun, yine, burada, bu manada ayrıcalığı devam etmiş oluyor.

Ürettiğimiz petrolün sekizde 1'ini devlet hissesi olarak ödemekle yükümlü olması, devlet hissesinin hesaplanmasında kuyu başı fiyatı, yani ham petrolde piyasa fiyatı, doğal gazda ise toptan satış fiyatı esas alınarak alınacak payın devletin lehine artırılmasını yine bu yasada öngörüyoruz.

Üretilen petrolün belirli bir yüzdesi memleket ihtiyacına ayrılabiliyor iken, tasarıda, üretilecek petrolün tamamının memleket ihtiyacına ayrılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Bu da iptal edilen yasanın bir gerekçesi olarak ortaya çıkıyor.

Yine bir başka husus, yeni bir pafta esasına dayalı bir ruhsatlandırma getiriyoruz ki dar bölgede daha fazla ruhsat vereceğiz, problemleri asgariye getireceğiz. Bu da "fazla üretim" demek, "daha fazla araştırma ve daha fazla bilgi" demektir, "kaynaklarımızın daha fazla etkin kullanımı" demektir. Bununla birlikte, bu ruhsat almaya başvuracak yatırımcılara iş ve yatırım programını öngörüyoruz ki burada yüzde 2 teminat istiyoruz. Yani: "Sen bu ruhsatı aldın. Bekleyemezsin, iş planını sunacaksın, teminatını yatıracaksın, gerekirse teminatını yakacaksın." diyoruz ki üretime teşvik etmek istiyoruz bu kanunla birlikte. Daha önce bu durum yoktu.

Bir başka husus, yine yeni bir ruhsat uzatmada yüzde 2 teminat istiyoruz ve burada sondaj yapma şartı getiriyoruz ki bu insan, bu araştırmacılar, bu şirketler ciddi midir, değil midir, üretime katkı yapacaklar mı, bunu önemsiyoruz, bu kanunda da bunu getiriyoruz.

İki madde, ben bunları önemsiyorum. Bir tanesi, yeni kanunda teminatlara ilişkin iki alanda yatırımlara teşvik getiriyoruz. Bunlardan bir tanesi, şu ana kadar hiç aranmamış bölgelere, buralara teşvik veriyoruz. Daha fazla bulgu, daha fazla üretim anlamını taşıyor bu. Bir diğeri de, dünyanın gündeminde olan kaya gazı üzerine böyle bir teşvik getiriyoruz. Özellikle Amerika, İngiltere, Çin, Kanada gibi değişik ülkeler kaya gazı üzerinde ciddi çalışmalar yapıyorlar, gelecek enerjilerini kaya gazı üzerinden çıkarmaya gayret ediyorlar. Dünya, alternatif enerji kaynaklarını araştırıyor. Dolayısıyla, biz petrol bizim ülkemizin altında kalsın diyemeyiz, yani şöyle olsun, beklesin, daha sonra değerlensin diyemeyiz. Şu anda maksimumunu çıkarıp değerlendirmek mecburiyetindeyiz. On yıl sonra ne olacak, onu bilmiyoruz. Gelişen teknolojiler, yeni enerji kaynakları, bunları hep beraber takip edeceğiz.

Burada amaç, ülke menfaatlerini, millî menfaatlerimizi koruyarak, maksimum üretim yaparak dışa bağımlılıktan kurtulmak. Daha az döviz, ülkemizin daha fazla zenginleşmesi demektir.

Ben bu kanun tasarısının hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)