GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:66
Tarih:14.02.2013

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamda önce dün ve bugün İstanbul Barosu üzerinden gerçekleşen polemiklere değinmek istiyorum. Ben de bir baro üyesi olarak, İstanbul Barosu üyesi bir avukat olarak, geçmişte bu mesleği yapmış birisi olarak bu tartışmaları izledim tabii, epeydir de izliyoruz.

Şimdi, ortada olan şu: Savunma mesleğine bir saldırı var. Özellikle bu dönemde özel yetkili ağır ceza mahkemelerindeki siyasi yargılamalarda savunma mesleği kısıtlama altında. Bu, Balyoz'da da böyle, Ergenekon'da böyle, KCK'da da böyle, başkaca siyasi davalarda da böyle. Ve bu nedenle, İstanbul Barosu, orada duruşma salonundan atılmakla tehdit edilen, sözleri kısıtlanan, salondan çıkarılan, benzeri muamelelere tabi kalan avukatları savunmak ve durumlarını mahkemeye iletmek üzere bir görev yapıyor, savunma mesleği ve onun örgütü olarak bir görevi yerine getiriyor ama bu görevi yerine getirirken aynı hışma, aynı tehdide kendileri de maruz kalıyor, mesele budur. İstanbul Barosu yönetiminin karşı karşıya kaldığı durum budur ve aslında, bu meslekten gelen milletvekili arkadaşlarımızın, bu gerçekliği görmek yerine egemen siyasetin âdeta esiri olup buradan, işte "Burada hukuk böyle işler, Avukatlık Kanunu'nda bu yazar, baro yönetimi görevden düşmeli." demesi, vesairesi gerçekten, çok hazin bir durumdur. Hepimizin yapması gereken bu olağanüstü hukuk uygulamalarına, bu siyasallaşmış, o geçmişte, hiç dilimizden düşmeyen yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, baroların dokunulmazlığı benzeri türdeki kavramları hatırlayarak buna uygun bir tutum sergilemektir. Çok açık bir şey, durum budur. O nedenle, ben karşılıklı bu tartışmalar içerisinde yaklaşımı bu şekilde sizlerle paylaşmak istedim?

MEHMET METİNER (Adıyaman) - İstanbul Barosunu savunuyorsunuz?

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Evet, İstanbul Barosunu da savunuyoruz çünkü tabi kaldığı muamele, savunma mesleğini tehdit eden ve? Sonuç itibarıyla da binlerce insanın oy verdiği bir yönetim. Eğer demokrasiden yana olacaksanız, oradaki insanların iradesine de saygı göstereceksiniz. Kaldı ki bugünkü iktidar ve iktidarın başındaki Sayın Başbakan da bu yargılamalardan şikâyet eden noktaya gelmiştir. "Değil mi ki o Genelkurmay Başkanı da tutuklanma durumunda. Nedir bu artık? Bunu ya çözün ya çözün." demek? Bu laflar kimin ağzından çıkmıştır? Başbakanın ağzından çıkmıştır. Bu yargılamayı yapanlar kimlerdir? O mahkemelerdir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, bu yer altı sularıyla ilgili meseleye de değinmek istiyorum. Bir kez daha, iktidar, her zaman olduğu gibi doğanın talanı için harekete geçmiş, memleketin yağması, satışı için. Bildiğiniz gibi, kaynaklar âdeta bitmek bilmez bir iştah yaratmakta. Kuyu sularını satan, meraları kiraya veren bir piyasacı devlet görünümüne bürünmüştür. Başbakanın engellilere sahip çıkma görünümü altında ağzından "sosyal devlet" benzeri türde laflar çıksa da bugün, hastaneler satılmakta, eğitim özelleştirilmekte ve bütün sosyal güvenlik kurumları tasfiye edilerek, gördüğümüz gibi bugün, artık üretici köylünün de topraklarında, üretiminde kullandığı sular, kuyulardan çekilen sular dahi önce sayaç bağlanarak, sonra bu kredilendirilerek âdeta bu suyun satışının ön hazırlığı yapılmaktadır. Ama tabii bu niyet, gerçekte kafaların arkasındaki bu niyet topluma, halkımıza böyle sunulmamakta "Doğa kirletilmekte, doğa tahrip edilmekte, yer altı suları kontrolsüz bir şekilde kullanılmakta; bunlara biz sahip çıkmalıyız." deyip? O zaman nedir? "Her birinin başına bir ölçüm cihazı getirelim, kaçak kuyuları önleyelim." Demektedir. Ama, oysa su halkın doğal, doğrudan, parasız ulaşabileceği içme suyu, kullanma suyu, üretimde kullanılacak sular, yüzeyel sular olsun, yer altı suları olsun âdeta pazarlanmakta, uluslararası şirketlere, özel şirketlere, bunların rantına sunulmakta. Aslında, Hükûmet, bu yasa tasarısını getirerek "Biz yeterli hazırlık yapamadık." deyip bu yetkiyi bir kez daha Bakanlar Kuruluna vererek âdeta bütün halkı, bütün üretici köylüleri sayaç takarak terbiye etmekte, sayaçla kendi kontrolü ve denetimi altına almakta.

Biz buradan, sularına sahip çıkan, akarsularına sahip çıkan, HES'lere karşı çıkan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - ? Ergene'de o kirli üretim altındaki, sanayi şirketlerine karşı mücadele eden halkımızı bir kez daha selamlıyor ve bu yasaya karşı da "hayır" diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.