| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 05.02.2013 |
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, benden önce bu önergeyle ilgili söz alan milletvekilleri kendi gruplarının olaya bakış açısını, açıkçası AK PARTİ Grubuyla olan zihniyet farklılıklarını net olarak ortaya koymuştur. Ama birkaç hususun altını çizerek bizim olaya bakış açımızla muhalefetin olaya bakış açısı arasındaki -milletimizin de takdir ettiği- o bakış farklılığını, nasıl doğru noktada durduğumuzu ifade etmeye çalışacağım.
En son hatipten başlamak gerekirse, burada hükûmetlerimiz döneminde Suriye'yle ilgili, başlangıçtaki pozisyon ile son durduğumuz nokta arasındaki çelişkileri kendince ifade etmeye çalıştı. Tabii, o dönemde AK PARTİ? Ha, bunu ifade ederken de aslında kendi cümleleri arasında çeliştiğini de ifade etmek istiyorum, "Kardeşim Esad döneminden bu noktaya gelmiş Suriye politikası." diye de eleştirmede bulundular.
Tabii, o dönemde Türkiye'nin -bugün bahsedilen egemen güçlerin tamamı Suriye üzerinde politikalar izlerken- Suriye'ye ve Suriye halkına nasıl sahip çıktığının önemli bir göstergesidir bu. Türkiye, âdeta kol kanat germiştir, Suriye'yi muhafaza altına almıştır, Suriye'yle dostluk ilişkilerini derinlemesine yaşamıştır, bunu yaşarken de Suriye'ye sürekli tavsiye ve telkinlerde bulunmuştur. Baas rejimini savunan hiç kimse olmadı burada. Oradaki sistem değişikliğiyle ilgili Suriye halklarının -altını çizerek söylüyorum- taleplerine oradaki yönetimin artık duyarsız kalamayacağını ifade etmiştir ve bu noktadaki Türkiye'nin, ortak Bakanlar Kuruluna varana kadar tavsiye, telkinleri ve her türlü desteği ortadayken, Suriye yönetiminin oradaki halkın taleplerini karşılama noktasında en ufak bir adım atmaması ve Arap Baharı'yla birlikte başlayan halkların taleplerinin Suriye'de top tüfekle karşılık bulmasına kadar, Türkiye, Suriye'nin yanında yer almıştır ve o noktaya gelmeden önce de gerek Başbakanımız gerek Dışişleri Bakanımız her platformda Suriyeli yetkililere, Başbakanına, Devlet Başkanına -yüzlerine, arkalarından değil- eğer Türkiye bir tercih durumunda kalacaksa "Suriye yönetimi mi, Suriye halkları mı?" diye, tereddüt etmeden Suriye halklarının yanında kalacağımızı o dönemde de ifade etti.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Katar ve Arabistan'da niye yapmadık bunu?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - O yüzden, AK PARTİ'nin, AK PARTİ hükûmetlerinin, aslında bizim şanlı tarihimize de yakışan politikası şudur arkadaşlar, bunu algılamanızı ben istirham ediyorum: Bizler doğrunun yanındayız, yanlışın karşısındayız, açık ve net. Yanlış yapıldığı zaman, babamızın oğlu olsa göz bebeğimiz olsa o yanlış yapıyor der?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Katar ve Arabistan'da da doğru mu efendim?
ADEM YEŞİLDAĞ (Devamla) - ?mazlumun yanında yer alırız, zalimin karşısında dururuz, bunu bilmenizi istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, ondan önceki hatip, Türkiye'nin bu meseleden epeyce zarar ettiğini, ticaretinin zarara uğradığını, nakliye sektörünün problem yaşadığını ifade etti. AK PARTİ olarak burada da bizim bakış açımız -açık ve net söyleyeyim- yüz binlerce insanın ülkesini terk etmek zorunda kaldığı bir ortamda, aç, açıkta, soğukta, hastalandığı, yaralandığı; topla tüfekle şiddete maruz kaldığı bir ortamda -Türk şanlı tarihini de incelerseniz, bu örnekleri bolca görürsünüz- acaba burada insani yardımda bulunursak, buradaki bize sığınan insanlara kucak açarsak, bunlara zulüm edenlere de karşı durursak Türkiye bundan ne kadar zarar eder, ticareti sekteye uğrar mı, tarımı zarar görür mü, ekonomik maliyeti çok yüksek olur mu diye bir düşünce tarzı içerisine AK PARTİ Hükûmeti asla girmedi. Biz olaya tamamıyla insani boyutla bakıyoruz, bunu açık ve net söyleyeyim.
Gelişen durumlara göre tabii Hükûmetimiz orada yaşanan bu çatışma ortamından kaynaklı, sınır illerinin gördüğü zararları telafi etme noktasında da önemli adımlar atmıştır. Burada, çıkıp sanki hiçbir şey yapılmadı, oradaki sektörlerin sorununun hiçbirine duyarlılık gösterilmedi gibi bir tavrı da kabul etmediğimizi ifade ettik.
Evet, İstanbul'dan sonra en büyük filoya sahip ikinci ildir Hatay. Nakliye sektörü, ticaretimizin omurgasını oluşturan en önemli sektörlerden biridir ama buna yönelik çok önemli tedbirler alındı. Açık ve net söyleyeyim, nakliye sektörünün, sivil toplum örgütlerinin, onların kuruluşlarının, taleplerinin ötesinde destekleri oldu. Biz sürekli Hatay'dayız, nakliye sektörümüzle de çiftçimizle de esnafımızla da diyalog hâlindeyiz. Ro-Ro'dan kaynaklı maliyet artışına 600-700 dolar destek olunursa kâfi deniliyordu. Arkadaşlar, Hükûmetimiz, yaptığı çalışmayla hem Mersin'den hem İskenderun'dan Ro-Ro seferlerini başlatmakla kalmamış, tır başına nakliyecilere bin dolar destek sağlamıştır ve hâlen de bu destek devam etmektedir.
Evet, şu anda, hemen yanı başımızda, sınırımızda olağanüstü bir durum yaşanıyor. Orada sivil halkın üzerine ateş ediliyor, topla tüfekle orada insanlar katlediliyor. 70 bin insanın katledildiği, öldürüldüğü bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Tabii, burada, grup önerisini veren Barış ve Demokrasi Partisine de söyleyeceklerim var, onu da açık ve net söyleyeyim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Ne var?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Burada, gazetelerde yazan, gazete manşetlerinde yazan, gazete haberlerinde yazan cümlelerden hareketle bir grup önerisi vermiş durumdalar. Ben duyuyorum, haricen, Hatay'da Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri -Hatay'dan seçileni yok ama başka illerden seçilip de Hatay'ı ziyaret eden milletvekilleri var- üniversitedeki yurtları ziyaret ediyorlar; kendi teşkilatlarını, örgütlerini ziyaret ediyorlar. Bunlar lazım şeyler. Bizim meşhur sayfiye yerimiz var, Harbiye. Harbiye'de akşamları ağırlanıyorlar, yiyip içiyorlar. Bunlar da, tabii, bir ile gidildiği zaman yapılabilecek şeyler ama zahmet edip, BDP'li milletvekilleri, hazır Hatay'a kadar gitmişken bu faaliyetlerin arasında kamplardaki durumları da bir görmek isteseler, orada sınır bölgesinde yaşanan o insanlık dramını da görüp, canlı olarak görüp ona göre önerge verseler daha doğru olur diye düşünüyorum.
Arkadaşlar, böyle gazete kupürleriyle ve daha önce çeşitli gruplarca ön plana çıkarılan haberler üzerinden önerge verilmez. Bakın, İnsan Hakları Komisyonumuz, 3,4 ve 5 Eylül tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin Hatay'ın Apaydın köyüne yapmaya çalıştıkları ziyaretle ilgili bir inceleme başlattı. Orayla ilgili çok detaylı bir rapor var, detayları buradan ifade edip sizleri boğmayacağım. Burada geçen tüm hususlar, gerek silahlı eğitim yapıldığı gerek kamplarda bu eğitimlerin sağlandığı gerek silah yardımı -ambulanslardan silah yardımı yapıldığı- vesaire gibi birçok ifade asparagas haberlerdir. Bunlar tekzip edilmiş, delilleriyle ispat edilmiş yalan haberlerdir. O yüzden, Meclis gündemini bu yalan haberler üzerinden değil -olabilir, atılan adımlar arasında eksiklik de olabilir- arkadaşlar gidip yerinde tespit edip?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Yerinde inceleme fırsatı verdiler mi kardeşim?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - ?ona göre burada somut şeyler üzerinden ifade ederlerse daha doğru olur, daha ciddi olur diye düşünüyorum.
Kıymetli kardeşlerim, netice itibarıyla şu noktaya gelmek istiyorum: "Tabii ki üç ayda devrileceğini farz ederek AK PARTİ Hükûmeti Suriye'yle ilgili bu tavrı takındı." deniliyor. El insaf derler, el insaf! Bizim oradaki dayanak noktamız şudur: Halkının desteği olmadan bir iktidarın iktidarda kalması mümkün mü?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Nereden biliyorsun?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Halkının desteğinin olmadığı çok net ortada, yüz binlerce insan ülkelerini terk etmiş durumda, milyonlarca insan evini terk etmiş durumda, 70 bin insan silahla, topla tüfekle, uçaklarla her gün bombardıman altında.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ayrımcılık yapmayın, gerçekten mezhepçilik orada çok tehlikeli.
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Nereden halkın desteğinden bahsedersiniz, yapmayın arkadaşlar! Elimizi vicdanımıza koyup ona göre söylemlerimizi geliştirmemiz lazım.
AK PARTİ'nin ölçüsü çok nettir. Bakınız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Alevi-Sünni ayrımı yapılmıyor mu orada?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Yapmayın Allah aşkına.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Nasıl yapmayın, işte ortada her şey.
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - 2003 yılı ile 2010 yılı arasındaki ilişkilerin iyi olduğu dönemi nereye oturtacağız? Yapmayın Allah aşkına.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İşte, İsrail'in talimatını okuduğu için rahatsız bu insanlar, Amerika'nın talimatını okuduğu için rahatsız.
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - O dönemde aynı yönetim iş başında değil miydi? AK PARTİ iktidarı gene iş başında değil miydi? O döneme hangi noktayı oturtacağız arkadaşlar? Bir şey söylüyorsak altının dolu olması lazım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, bin tane uluslararası kaynak söyledi, biz söylemiyoruz ki!
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Bakınız, AK PARTİ, zulüm yapanın karşısında durur, bundan sonra da durmaya devam edecektir, bunu bilesiniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Helal!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Beraber dururuz. Çünkü İsrail zulüm yapıyor, bombalıyor orayı, masum insanları bombalıyor.
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Mazlumun yanında durur, haksızlığa uğrayanın yanında durur, kucak açıyoruz. Bütün bu söylemler?
Son olarak şunu söyleyip cümlelerimi tamamlıyorum: Dünyadaki tüm yardım örgütlerinin -Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin- gıptayla baktığı bir tablo yaşanıyor, "Türkiye misafirlere en iyi şekilde bakıyor, en iyi şartları oluşturuyor?" Bütün dünya gıptayla bakarken, bu söylemlerle Türkiye'nin bu dik duruşunu gölgelemememiz lazım; ülke hepimizin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeşildal.