| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 11.10.2012 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, çok söz söylemeye gerek yok. Sayın Bakan, biraz önce yapmış olduğu açıklamada işveren örgütlerinin nasıl bir dayatma içerisinde olduğunu bir bakıma itiraf etmiştir. Yani, biz, burada, bu yasanın, nasıl sendikal hareketi boğmak, gömmek, bütün sendikaların yetkilerini ortadan kaldıracak bir düzenleme oluşturduğunu zaten söylüyorduk, şimdi, bu, bunun ispat edilmiş hâlidir. Yani 30'dan az sayıda işçinin çalıştığı iş yerlerinde sendikal nedenle tazminat hakkını ortadan kaldırmak demek, Türkiye işçi sınıfının büyük oranda çalıştığı, örgütlü olduğu yerlerde bu hakkı, sendikalaşma hakkını ortadan kaldırmak demektir. Sayın Bakan da sırf yasa çıksın adına; uzlaşmacılık, mutabakat adına bu işverenlerin dayatmasını bir ölçüde kabul ettiğini? İşte tarafsızlık buraya kadar. Aslında, sendikacı dostlarımızın da bunu çok iyi görmesi gerekiyor.
Yani, biz özellikle bu yasal düzenlemenin 12 Eylül zihniyetinin, 12 Eylül sendikacılığının bir devamı olduğunu söyleyegeldik; bir kez daha burada bunu görüyoruz. Yani ister istemez organların sayısını belirleyen, temsilcilerin sayısını belirleyen, iş kolu yetkisinde bakanlık sultasını dayatan, grev yasaklarını getiren, her şeyiyle ipleri kendi elinde tutan, merkezileştiren? Bütün yasalarda gördüğümüzü bu sendikalar yasasında da gördük. Her şeyi işverenlerin, sermayenin, kapitalistlerin ihtiyaçlarına göre belirleyen ve onun partisi olduğunu bir kez daha AKP ilan ediyor; bunu işçi sınıfımızın görmesi gerekiyor. Gerçekten burada Bakanın açıklaması? Yani sendikaların kolu kanadı kırılmıştır, çoktan kırılmıştır. İşte bu nedenle de işçiler sendikalara güvenemez noktaya getirilmiştir. Çünkü, sendikalaşmak istediğinde arkasında güçlü bir sendika hareketi görememektedir. Sonuç itibarıyla kapıya konulduğunda da bir tazminat hakkı, feh edilmiş olması nedeniyle, sendikal nedenlerle fesedilmiş olması hâlinde dava açma hakkı da ortadan kaldırılmış durumdadır.
Bu ILO ile, işte, hükûmetin bağlı kaldığını, saygı duyduğunu ve itaat edeceğini söylediği ILO hükümleriyle de sendikal özgürlüğü koruma adına çalışan komitenin kararlarına da tümüyle karşı olan bir düzenlemedir ve aslında tam da Hükûmetin ve buradaki Meclis çoğunluğunun kimden yana olduğunu gösteren çok çarpıcı bir düzenlemedir. Mutabakat falan da olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bütün işçi örgütleri, bütün konfederasyonlar aslında bu düzenlemeye karşı çıkmışlardır ama buna rağmen şimdi bir değişiklik önergesiyle bu ortadan kaldırılmaktadır. Hükûmet, Bakanlık her şeye müdahale etmektedir, her şeyi kendi istediği gibi belirlemektedir ve şimdi de, aslında bu düzenlemeyle de bir kez daha sendikal demokrasiyi ve sendikal örgütlenme özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmakta, ayaklar altına almaktadır.
Sendika dediğimiz şey bir işçi örgütüdür ama işçi örgütü olmaktan çıkartmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Şimdi işçiler nasıl güvenecek? Nasıl bir özgürlük içerisinde, örgütlenme hakkı içerisinde burada bir araya gelecekler? İşte, biz bu oturumu izleyen sendikacılarımızın da bu gelişmeleri ve Hükûmetin bu tutumunu işçi sınıfıyla paylaşarak ve elbette üretimden gelen gücünü o hep söylendiği gibi, gerçi sadece uzlaşmazlık hâlinde, toplu sözleşmedeki uzlaşmazlık hâlinde grev hakkını tanıyan bir düzenlemedir bu Sendikalar Yasası, Toplu Sözleşme Yasası ama hak greviyle, dayanışma greviyle, siyasi greviyle, genel greviyle, direniş hakkıyla işçi sınıfımızın gerçekten güçlü sendikaları kendi gücüyle yaratmaktan başka da bir şansı, başka bir geleceği de yoktur; bir kez daha bunu, bu düzenlemeyle ve Bakanın bu itirafıyla birlikte, Sayın Bakanın bu zorda kalmış hâliyle birlikte, hep birlikte görüyoruz. Durumu sizin bilginize ve ellerinize emanet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.