| Konu: | HATAY'IN REYHANLI İLÇESİNDE YAŞANAN SALDIRILARA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 14.05.2013 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu Reyhanlı'da katliamı gerçekleştiren, Türkiye halklarının birliğine, barışına, kardeşliğine kastedenleri nefretle kınıyorum ve acıda birleşen Reyhanlı halkına, aynı acıyı yaşayan Türkiye halklarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Biz de Halkların Demokratik Kongresi olarak, heyeti olarak dün Reyhanlı'daydık ve orada gördüğümüz manzara, acılar içerisinde yaşayan, ve enkaz altında kalan insanlar ve tıpkı bir Bağdat gibi, bir Beyrut gibi patlamaların olduğu bir Orta Doğu ülkesi manzarasıydı. Ne yazık ki ölü sayısı 50'lerde deniyor ama bu sayının artması da çok mümkün. Ben aynı şekilde bütün bu acıların yaşanmasına neden olan, izlediği politikalar nedeniyle halka bedel ödeten Hükûmeti de kınıyorum. Çünkü böylesi büyük bir acının, böylesi bir vahşi saldırının sonrasında Hükûmetin izlediği tutum sanki vakayıadiyeden bir tutum gibi, bir yas ilan etmeyen, oradaki, yas içerisindeki halkın acısını görmeyen bir vaziyetteydi ve şimdi, bu saldırıyı kimin yaptığına dair çokça söylenceler var. Ama orada, bizim dinlediğimiz halkın da bir gözlemi var, Sayın İçişleri Bakanının burada verdiği bilgiler çerçevesinde değil. Yani gözaltına alınan insanlar, yetmiş yaşındaki köylüler, eskiden oğlu devrimcilik yapmış birtakım insanlar ve bunların -bizim dinlediğimiz avukatların beyanına göre- daha ifadeleri de alınmış değil, hiçbir suçlamayı kabul ettiklerine dair bir belge, beyan yok. Ne yazık ki Hükûmetin istediği yayın yasağı üzerinden de halkın gerçekleri öğrenme şansı da yok. Aslında Hükûmet ve İçişleri Bakanlığının bu açıklamalarıyla hedef saptırdığı ve gerçekleri örttüğüne dair de halkta bir izlenim ve algı var, halkın gözlemi de bu ve halk da özellikle sınırların kontrolsüzlüğü nedeniyle, girenin çıkanın belli olmaması nedeniyle bu saldırıların arkasında Suriyeli güçleri ama özellikle olayın yapılış biçimi itibarıyla da El Kaide ve El Nusra çetesini işaret etmektedir. Reyhanlı halkının, Antakya halkının duygusu, gözlemi de budur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, biz de buradan Hükûmetin sorumluluğuna, iki yıldır Suriye'de savaşı ve düşmanca politikaları izlemesi nedeniyle Hükûmetin sorumluluğuna değinmek istiyoruz. Yani Suriye halkının yanında olmak başka bir şey, Suriye rejimine karşı silahlı muhalefet eden birtakım çetelerin silahlanmasına ve onlara lojistik hizmet sunulmasına destek vermek başka bir şey. Hükûmetin, çok açık, sadece istihbaratî ihmali nedeniyle değil ama sınırları kontrolsüz bırakmasıyla da burada büyük bir sorumluluğu vardır ve bu kontrolsüzlük sadece bir ihmal değildir, siyasi bir nedenle, bilinçli tercih edilmiş bir politikadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Reyhanlı halkının acı ve yas içerisinde kaygısı, Antakya halkının kaygısı bu patlamaların ardı sıra gelebileceği ve sadece yeni kayıplar anlamında değil Arap Sünnilere dönük bu patlamanın yarın Arap Alevilere dönük, Nusayri kesimine dönük bir saldırıyla birlikte mezhepleri karşı karşıya getiren bir boyutuyla giderek daha büyümesidir. Halk güvencede hissetmemektedir kendisini, can güvenliğinden endişe etmektedir ve işte, bütün bunlar nedeniyle Hükûmete düşen ciddi görevler vardır. Öncelikle tabii ki, halka ziyan eden, ülkenin barışına, ülke halklarının, bölge halklarının barışına ziyan eden, zarar veren bu politikadan derhâl vazgeçmek ve halkımızdan özür dilemektir; bu özrü vermesi, bu özrü yapması gerekmektedir.
Tabii ki, bu olayı aydınlatmak gerekiyor ama yani böyle gizlilik altında, yasaklar koyarak, birtakım gözaltılarla ne olduğu bilinmeksizin bu olayı aydınlatmış olmak söz konusu değildir. Gerçeklerin ortaya çıkması gerekir ve halkın zararının ziyanının tazmin edilmesi gerekir.
Aynı şekilde, bölge halkının, Antakya, Reyhanlı halkının, yıllarca değişik inançlarıyla, kültürleriyle, milliyetleriyle bir arada yaşamış, birbirine saygı göstermiş, barışını korumuş bölge halkının aynı uyanıklığı, aynı birlikteliği, dayanışmayı göstermesi gereken günlerden geçiyoruz ve şimdi, Suriye'de emperyalist güçlerin bu bölgedeki oyunlarına, müdahale hazırlıklarına karşı birleşmek ve savaşı önleyici bir tutumu sergilemeleri gerekir. Tabii ki Hükûmetin yapması gereken bir şey de, elinde çanta birtakım belgeler, dokümanlarla -Amerika ziyaretinde- oraya yeni bir saldırının yapılması için, askerî bir müdahalenin yapılması için, Amerikan yönetimini, Birleşmiş Milletleri ikna etmek üzere oraya gitmek değildir. Yapılması gereken, işte bu politikalardan bir an önce vazgeçmek ve terk etmektir. Yoksa "Millî duruş" dediniz, biraz önce AKP Grubu adına konuşan milletvekili arkadaşımın dediği "Millî duruş" bu değildir. Halkın acısını, kaygısını, endişesini, yarasını, bunları paylaşmaktır ama yenilerinin yaşanmasına da seyirci kalmamaktır. Tek çıkış yolu vardır: Barışta, kardeşlikte, özgürlüklerde ve halkların kendi geleceklerini belirleme hakkında birleşmektir.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)