| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ROMANYA HÜKÜMETİ ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ İMZALANMASI HAKKINDA ( S.S.,41) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 16.11.2011 |
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye konumu itibarıyla kuzey-güney, doğu-batı ekseninde yoğun kültürel, siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin tarihinin adıdır aslında. Kafkasya, Hazar bölgesi, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Balkanlar bu bölgelerin belli başlılarındandır. Dönem dönem bu bölgelerin biriyle ilişkilerde yoğunlaşma yaşanmış, diğer bölgelerde de ilişkilerin sürdürülmesine özen gösterilmiştir.
Balkanlar bu anlamda Türkiye tarihi için son derece önemli bir coğrafyadır ve bu anlamda sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik ilişkilerinde her zaman ön planda yer almış, özellikle Sovyetlerin çöküşünün ardından Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. Bir dönem Demirperde'nin ardında kalan bu ülkelerin 90 sonrası oluşan yeni küresel sisteme dâhil olmaları Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmesini de kolaylaştırmıştır.
İkili ilişkilerin son yirmi yılda hızla geliştiği bu Balkan ülkelerinden birisi de Romanya'dır. Yüz otuz yıllık bir geçmişe sahip olan Türkiye-Romanya ilişkileri, bu ülkenin demokrasiye ve çağdaş ülkeler sistemine entegre olmasıyla yoğunluk kazanmıştır. Son birkaç yıla baktığımızda, AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte iki ülke arasında resmî ziyaretlerin yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu çerçevede, Romanya Dışişleri Bakanının 2009'da Türkiye ziyareti esnasında Türk-Romen ilişkilerinin stratejik ortaklık temelinde geliştirilmesine karar verilmiştir.
Romanya-Türkiye ilişkileri kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda da son derece kuvvetli bir yapıya sahiptir. Romanya, NATO, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Güneydoğu Avrupa İşbirliği süreci ve sair tüm uluslararası kurumlarda iş birliği içinde çalışmaktadır. Romanya'nın AB sürecinde Türkiye'nin üyeliğine verdiği destek de burada not edilmelidir. İki ülke arasındaki ilişkiler, sahip olduğu güçlü bağ, bölgesel iş birliğinin sürdürülmesi, barışın korunmasında önemli bir sacayağı oluşturmuştur.
Saygıdeğer milletvekilleri, iki ülke Romanya'da yaşayan Türk azınlık dolayısıyla da derin kültürel bağlara sahiptir. Dünyaca ünlü tarihçimiz Kemal Karpat Hoca'mızın Dobruca doğumlu olması iki ülke arasındaki kültürel ve tarihî bağı göstermesi açısından önemlidir. Romanya'da resmî kaynaklara göre 29.533 Osmanlı Türkü, 24.649 Tatar Türkü olmak üzere toplam 54.173 Türk yaşamaktadır. 1 Ağustos 2010 verilerine göre de Türkiye'de 1.238 Romen vatandaşı ikamet etmektedir.
Romanya ekonomik anlamda da ülkemiz için önem taşımaktadır. 90'lı yılların başında Çavuşesku Dönemi'nin bitişiyle beraber hızlanan bavul ticareti ekonomik ilişkilerde günümüzde son derece önemli bir yer tutmaktadır.
Romanya ülkemizin Balkanlardaki en önemli ticari ortağıdır. Ayrıca İtalya, Almanya ve Fransa'nın ardından Romanya ülkemizin dördüncü büyük ihracat pazarıdır. 2010 yılında 6 milyar dolar seviyesinde bir dış ticaret hacmimiz söz konusudur. Romanya'daki Türk yatırımları 5,5 milyar dolar seviyesine ulaşmış; bu bağlamda Türkiye, Romanya'da yabancı sermaye yatırımı yapan ülkeler arasında değer itibarıyla 9'uncu, yatırımcı sayısı itibarıyla da 3'üncü ülke konumundadır.
Ülkemizin Romanya'daki başlıca yatırım alanları bankacılık, inşaat, gıda sanayi, ambalaj, plastik maddeler üretimi, elektronik eşya ve tekstildir. Romanya'da 6 bin civarında Türk firması, 15 bin kadar da Türk iş adamı faaliyet göstermektedir.
Tüm bu istatistiklerde de görüleceği gibi Romanya ile ekonomik ilişkilerimiz son derece derin ve stratejik bir öneme sahiptir. Bu sebeple iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesi bir tercihten ziyade gerekliliktir. Çünkü Romanya, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapılarından birisidir.
Ülkemizin Romanya ile ilişkilerini geliştirmesi hem Balkanlardaki konumumuz hem Karadeniz'deki konumumuzun sağlamlaştırılması hem de AB üyelik sürecinde verilecek destek açısından kıymetlidir. Türkiye'nin proaktif dış politikasında Romanya ile sahip olduğumuz sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik ilişkiler göz ardı edilmeyecek öneme sahiptir.
Cebelitarık'tan Babülmendep'e kadar etkisini artıracak lider vasıflı Türkiye için Romanya gibi dostlara, stratejik ortaklara sahip olmak vazgeçilmez bir zorunluluktur.
Bu vesileyle, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde hizmeti geçen tüm siyaset ve devlet adamlarına teşekkür etmek boynumuzun borcudur.
Tabii ki, bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisinden söz alan milletvekili arkadaşımızın burada sağlıklı bir dış politika analizi yapmasını beklerdik. Ancak dostlarımıza tavsiyem? Özellikle de değerli dostum Grup Başkan Vekili Muharrem İnce'yi Sayın Başbakanımızın Mısır, Libya ve Tunus seyahatine davet edemediğimiz için çok üzgünüm. Çünkü oradaki manzarayı birlikte yaşamayı, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak birlikte teneffüs etmeyi isterdim. Ben o seyahat esnasında vardım. Mısır'daki havaalanından itibaren, Tunus'taki Tunus Meydanı'nda, Libya'daki Şüheda Meydanı'nda, Bingazi'deki meydanda, o bölge halklarının bu ülkenin lideri Sayın Başbakanımıza karşı ve de Türk Bayrağı'na karşı, bugüne dek sadece Dışişlerinin misyon temsilciliğini yapan, ülkemizin temsilciliğini yapan büyükelçiliklerimizin önündeki direklerde gördüğümüz Türk Bayrağı'nı, o ülkelerde, bu coğrafyada, o ülke vatandaşlarının büyük bir aşk ve şevkle taşıdıklarını, büyük bir heyecanla, Bingazi'de saat altı buçuktan gecenin on ikisine kadar, hiç tereddütsüz, Sayın Başbakanımızı, Türkiye'yi bekleyişlerindeki heyecanı birlikte yaşamayı isterdim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Üç beş sene sonra söylerim bunu sana!
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Çünkü o havayı teneffüs etselerdi, bu coğrafyadaki yeni zamanın ruhuna uygun olarak gerçekleşen değişimi, bu coğrafyada gerçekleşen dönüşümü daha iyi anlamış olurlardı.
OKTAY VURAL (İzmir) - Peki, bu coğrafyada İngiliz muhipleri olduğu zaman ne olacak?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bu, Türkiye için de bir kazanç olacaktı şüphesiz.
Tabii ki uluslararası ilişkiler hiçbir zaman devlet meselesi olmanın önüne geçmemiştir. Uluslararası ilişkiler, bir devlet aklı meselesidir ve bir devlet felsefesi meselesidir. Bugün de Türkiye'nin, bu anlamda, uluslararası ilişkilerde izlediği, kendi çevresinde, önce gücü üzerinden, soft power üzerinden süreç yönetmeyi esas alan, bu anlamda da etrafındaki ülkelerin demokrasi, özgürlük ve zenginlik bağlamındaki, halkların talebini destekleme noktasındaki iradesi, şüphesiz ve koşulsuz bir şekilde, bu ülkenin gerçeğidir, hakikatidir, tarihî zorunluluğudur çünkü tarih, önümüze yeni bir fırsat çıkarmıştır. Türkiye'nin bu fırsatı asla kaybetme şansı yoktur. Nasıl, Lozan'da masaya oturduğumuzda, bu ülke, İstiklal Savaşı'nın ardından tarihî bir fırsatı gerçekleştirerek, değerlendirerek, o fırsatı Anadolu topraklarında yeniden bir devlet olmanın var olması için irade ortaya koymuş ve Lozan'da gücünü ortaya koyup?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Lozan'da kim oturdu o masada? Lozan'da o masada oturan kimdi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - ?gücünü ortaya koyup bugünkü devletin ve?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hani her gün küfrettiğiniz birisi var ya, oydu Lozan'da oturan, her gün küfrettiğinizdi.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - ?bugünün temellerini attıysa, bugün de AK PARTİ İktidarının son on yılda izlediği dış politikayla, tarihî bir fırsatı Anadolu topraklarında bin yıldır var olan bu devletin 21'inci yüzyıla hitabı açısından son derece gerekliliktir.
Bu vesileyle hepinizi en kalbî duygularla selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)