| Konu: | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 28.06.2012 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 302 sıra sayılı yasanın 31'inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu 5352 sayılı Kanun'un 17'nci maddesinin yürürlükten kaldırılması doğrudur ve bu konuda halkımızın uzun kuyruklar oluşturarak işe girmede, her konudaki adli sicilden kayıt alma olayında çekmiş olduğu çile ortadan kalkacaktır.
Ben, bu vesileyle, başka adaletle ilgili konularda da yüksek kurulunuzun dikkatlerini çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye garip bir ülke hâline geldi, hukuk işlemiyor, Anayasa işlemiyor, bir de garip bir tartışma var: Başbakan ile Fethullah Gülen arasına birileri nifak sokuyormuş, o ona "Gel" demiş de fitne bozulmuş. Peki, fitne nedir? Devletin yargısı MİT ile ilgili bir soruşturma yürütüyor, Başbakan izin vermiyor. Sonra Başbakan "Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın." diyor. Bu, cemaatle Başbakan arasında fitne ve tartışma olarak kamuoyuna sunuluyor.
Değerli arkadaşlarım, bir yargılama işlemi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin kanun düzenlemesi nasıl oluyor da bir cemaatle ülkenin Hükûmeti arasında nifak tartışması yaratıyor? Bunu anlamak mümkün değildir. Cemaatle yargının, cemaatle özel yetkili mahkemelerin ne ilgisi var? Burası laik, demokratik, hukuk devleti değil mi değerli arkadaşlar?
Ortaya çıkan tablo Türkiye'nin giderek laik, demokratik, hukuk devleti olmaktan uzaklaştığını ortaya koyuyor. Çünkü ancak böyle bir ülkede cemaatler, tarikatlar, dervişler, şeyhler yargıyı da belirler, kanunu da. Tablo budur değerli arkadaşlarım.
Eğer bir ülkede özel yetkili mahkemelerin kaldırılıp kaldırılmaması hukukla, demokrasiyle değil de cemaatler üzerinden tartışılıyorsa, karar bu tartışmaya göre alınıyorsa bu ülke hukuk devleti değildir. Bir ülkede kanunlar konusunda cemaatlerden görüş soruluyorsa o ülke demokrasi ülkesi değildir. Bir ülkede kanunlar, mevzuat düzenlemeleri tarikatların, cemaatlerin görüşleriyle şekillendiriliyorsa o ülke laik bir ülke değildir. Başbakan "gel" diyor, birisi ağlayarak "gelemem" diyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Ayıp, ayıp!
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Bunlar garip tablolardır, garip olaylardır. Başbakan, milyonların gözünün içine baka baka bir cemaati, bir tarikatı topluma empoze ediyor; bu yolla bu kişi üzerine ilgi çekiliyor, bir önem atfediliyor. Böyle bir tutumu anlamak mümkün değil.
Büyük Atatürk ne diyor değerli arkadaşlar, kurucumuz Büyük Atatürk: "Efendiler, ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz." Evet, Türkiye, şeyhler, meczuplar, cemaatler, tarikatlar ülkesi olmamalıdır. Türkiye, cumhuriyetin aydınlığı sayesinde bugün çağdaş ülkeler arasında onurlu bir yer edinmiştir. Bu tablonun bozulmasına, çağdaşlıktan, aydınlıktan Türkiye'nin koparılmasına izin verilmemelidir.
Bakınız, bu konuda Grup Başkan Vekilimiz Sayın Emine Ülker Tarhan'ın da bir açıklaması var; onları hatırlatarak sözlerime son vermek istiyorum: "Bu ülkeye ilişkin bir derdiniz varsa, gelirsiniz, siyasetinizi yaparsınız. İkamet ettikleri çok eyaletli ülke, yaşadıkları refah ve koruma kalkanları ile haklarında bir fikir yürütmemizi sağlayan birileri `Bizde hizmet etme aşkından başka bir şey yok.' diyen birileri, hizmetin ardında saklanan kudret arzusunu, hizmet ettiğini söyleyenin efendi olabilme hırsını biz göremiyoruz zannetmişler. Başbakanın davetine huzursuzlanıp ağlayarak `Ülkede başımıza türlü hâller gelebilir, dönemeyiz.' demişler. Yani `Temizlik harekâtını hızlandırın ki, yol temizliğini daha derin yapın ki dönebilelim.' buyurmuşlar. `Dikensiz gül bahçesi, muhalefetsiz bir hizmet sektörü' mesajları ile yine bizi bizden almışlar. Her darbe dönemi kıvrak tavrı ile bilinen bu politikaya çok meraklı hizmet erbabı artık bir parti kurmalı diyorum. Kim olduğunu, kimlerle iş birliği içinde olduğunu halka anlatmalı, meydanlarda söyleyeceği ne varsa söylemeli. Söylemeli ki, halkımız da kimlerle muhatap olduğunu bilsin. Hem görmüyor musunuz, artık özel yetkili gazetecilerle, ses kayıtlı medya linçleriyle yapılan siyaset kabak tadı veriyor. Özel yetkili mahkemelerle gözdağı vererek nereye kadar götürebilirsiniz bu işi? Muhalifleri tek tek yok edemezsiniz ya. En az 3 olmayabilir ama bizim de çocuklarımız var. Silivri'ye kapatmakla bizi tüketemez, ancak mücadeleyi bayraklaştırırsınız?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla) - "Biliniz ki, korkaklar kapı arkasından siyaset yapar, her eleştiriye kasetle cevap verme yüreksizliğini gösterirler. Siz böyle değilseniz, yüreğiniz varsa, çıkın ortaya ve kimseye yaslanmadan yapın siyasetinizi namusluca." diyor.
BAŞKAN - Sayın Acar, teşekkür ediyorum efendim.
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun. Süreniz tamam.