GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:125
Tarih:27.06.2012

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Meclis kapanırken bir kez daha Hükûmetin önceliklerinin ne olduğunu görüyoruz. Öncelikleri tabii, ülkemizin demokrasi, barış ve çözüm bekleyen sorunları değil ama bir kez daha Hükûmetin özellikle devlet bürokrasisindeki kadrolaşmasına, bir kez daha, bütün kamu alanlarının özelleştirmeye açılmasına ve tabii ki yine sermaye gruplarına teşvik ve imtiyaz sağlanmasına ve hepsinden de önemlisi bu torba yasanın ruhuna âdeta sinmiş olan yolsuzluklara yol verilmesine dönük bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Öncelikle, değişiklik istediğimiz madde, yurt dışında tedavi hizmetleri ve buradaki refakatçiye dönük bir destek düzenlemesi. Ancak bu dahi, sağlık sistemindeki çöküşün bir itirafı ve bunu telafi etmeye dönük. Aslında dileğimiz o ki sağlık sistemi bütün yurttaşlar açısından parasız, ulaşılabilir, kaliteli olsun ve hiçbir kimse de yurt dışında tedavi hizmeti almak zorunda kalmasın.

Evet, bu torba yasa özellikle eğitime dair birçok alanda düzenleme getirdiği için eğitimin Hükûmet açısından anlamının ne olduğuna işaret ediyor. O anlamda, piyasaya açma, ticarileştirme ve bir kâr ve rant alanı olarak görmek... Şimdi, Kredi ve Yurtlar Kurumuna dair bir düzenleme var. Öğrencilerin barınma sorunu, doğrudan, bir kez daha özel sektörün yurt inşaatı yapması için, daha fazla yatırım yapması için bir teşvik olarak düşünülmüş. 1,5 milyon öğrenciden söz ediyoruz barınma ihtiyacı olan. Bunun 230 binine ancak bir kapasite yeterliliği var. Peki, o hâlde sormak gerekiyor, ha bire zenginlere lüks konut yapan TOKİ ne iş yapıyor, neden bu öğrenciler için Kredi ve Yurtlar Kurumu hizmetinde yurtlar yapmaz? Bir kez daha kiralama süresini beş yıldan on iki yıla çıkartarak özel sektöre bu alan bir rant alanı olarak sunmakta.

Bir diğer konu, aynı şekilde, TÜBİTAK meselesi. Aslında Sayın Bakanın başkanlığındaki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının önüne "bilim" kelimesi getirilerek bir defa bilim alanı doğrudan sermaye sınıfının hizmetine yani halkın çıkarlarından, ülkenin çıkarlarından öte bu alana sunulmuştu. Şimdi bu yönde atılan adımlar devam ediyor, bilim bu düzenlemeyle bir kez daha ticaretin, sanayinin, sermayenin hizmetine sunuluyor, özel nitelikli şirketler kurulabilmesi açısından. "TÜBİTAK'ın ürettiği birtakım icatların piyasada ticari olarak değerlendirilebilmesi" diye bir gerekçe getiriliyor. Bu alan çoktan bilimden uzaklaştırıldı, çok fazlasıyla siyasi bir alan hâline getirildi. Şimdi de burada Hükûmet kendisine istediği gibi müdahale imkânı buluyor.

Tabii, yine dikkat çekici bir düzenleme ÖSYM meselesi. ÖSYM'nin sınav işlerinde kuracağı birtakım şirketlere muafiyet getirmek, Kamu İhale Kanunu'ndan istisna tutulması. Şimdi, düşünün, bir tarafta denetim açısından Kamu İhale Kanunu, öbür taraftan en fazla şaibeli olan, en fazla yolsuzluğa ve soruşturmaya açık olan bir sınav alanı bu şekilde, aynı şekilde özele sunulmuş oluyor.

Öğretmen açığı? 40 bin atama yapılmayı bekleyen öğretmen adayı sayısı şimdi 30 bin sayısıyla sınırlanmış durumda. Aslında, şaşırtıcı değil. Çünkü bu alandaki iş bekleyenler, meslek yapmak isteyen genç nüfus yan gelip yatan bir nüfus olarak görülüyor ve biliyoruz ki ataması yapılmadığı için onlarca öğretmen hayatını kaybetmiş durumda, sağlığından olmuş durumda ve açıkta bir şekilde bekliyor.

Sorunlar dağ gibi ama eğitim yerine bu Hükûmet neye bakıyor? Güvenlik konsepti; yetmiyor, polis sayısı; yetmiyor, 200 bini aşan polis nüfusu, 30 bin daha? Demek ki sokaklarda daha çok "emek" diyen, "demokrasi" diyen, "barış" diyen sendikacısı, aydını, işçisi susturulmak isteniyor ki yeni bir polis kadrosu ihdas ediliyor.

Sorunlar çok tabii. Eşitsizlik, ayrımcılık bir kez daha bu yasalarda karşımıza çıkıyor ama işte tutuklansalar da, gözaltına alınsalar da, bu ülkenin emekçileri, işçileri, sendikacıları direnecekler. İşte, bugün, iki gündür sorgu sual altındalar. "Neden grev yaptınız?" sorusu, "Neden grevi tercih ettiniz?" sorusuyla karşı karşıya kalan sendikacılar bu yasalara karşı da yanıt vereceklerdir diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tüzel.