GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK TİCARET KANUNU İLE TÜRK TİCARET KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞÜ VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:124
Tarih:26.06.2012

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu an ben, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesiyim. Tali komisyon olarak bu tasarı bu Komisyona (1/630) sayıyla havale edilmiş. Benim ve Komisyon üyelerinin birçoğunun bu tasarıdan haberi dahi yok. Nasıl görüşüldüğünü izlemek için esas komisyon Adalet Komisyonuna da bir süreliğine gittim, bulundum.

Şimdi, kanun tasarısının genel gerekçesine de baktığınız zaman, gerçekten detay arz eden bir husus yok ancak şunu söylemek belki mümkün: Netice itibarıyla, bu kanun tasarısı, daha önce çok büyük emeklerle çıkardığımız fakat yürürlüğe koymadan, aniden ortaya çıkabilecek problemlerin şimdi belirlendiğini ve bunun kamuoyuna yansıtılarak idarenin dikkate aldığını, bu nedenle yeniden değerlendirildiğini? İleride problemlerin çıkmamasının arzu edildiği için hızlıca bunları bir değerlendirdik denilebilir.

Gerçekten, bu tasarı, aslında, Türk Ticaret Kanunu, önemli bir husus. Bakın, şunu ifade etmek istiyorum, uzlaşma olunca neler olabilir onu ifade etmek istiyorum: Borçlar, ticaret, hukuk muhakemeleri, yürürlük ve uzlaşmalara ilişkin kanunlar yaklaşık 3 bin maddeydi yanılmıyorsam -lütfen beni de ikaz edin- kaç günde yasalaştığını hepimiz gördük. Bunlar yine temel kanun olarak görüşülse, ortalama bir maddenin bir saat sürdüğünü kabul etsek, üç bin saat ederdi. Ortalama sekiz saat/gün kesintisiz çalışmayla, aralıksız, yanlış hesap etmiyorsam -lütfen yine düzeltin- üç yüz yetmiş beş günlük bir çalışma gerektirir. Uzlaşma kültürünün ne kadar önemli olduğu meydanda. Toplumsal kültür asgari müştereklerde uzlaşmayı da zorunlu kılıyor. Ben, bu konuşmayı, Kanun Yapım Süreci Sempozyumu'nda, Milliyetçi Hareket Partisi adına katıldığımda, orada yapmıştım; gerçekten önemli.

Şimdi, ortaya birtakım problemlerin çıkması kaçınılmaz. Uygulamada bunları fark eden herkesin ikaz etmesi, idarenin de bunları dikkate alması önemli. Yalnız, burada ifade etmek istediğim bir şey var: Her şeyde olduğu gibi bu tasarıda da -biraz önce sorumda da aynı şey- Hükûmet özellikle ne yapıyor? Bunu, bütün bu tür kanunları, torba kanunları da dikkate aldığınızda, Meclisin kapanmasına yakın, on gün içinde hepsinin görüşülmesi gibi bir arzu ortaya çıkıyor. Bunu normal saymak mümkün değil. Bunu bu hâle getiren iktidarın da normal çalıştığını söylemek mümkün değil. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Şimdi, baktığımız zaman biz, ne olmuş? Gerçekten sıkıntılı bir dönem. İktidara yakın yazarların bile ifadeleri var. Bakın, neler söylüyorlar: "Çek-senede dayalı ticari hayat son yasal düzenlemelerden sonra aşırı ihtiyatlı hâle gelmiş." Bu, 18/6 tarihli yazı, hem de Hükûmete yakın bir yazar söylüyor. "Müşterisini tanımayanların, mal verirken hesabını doğru yapmayanların can sıkıntısı artmış." Bu sizin çıkardığınız Çek Kanunu'yla ilgili. "İnşaat sektöründe `Acaba balon mu oluşuyor?' sorusu daha çok ortaya çıkmaya başlamış." Doğrudur da. "Yaz dönemi havası etrafı sarmış, yapısal kararlar ileriye atılıyor. Dolaylı vergiler sonbahara kaldı." Gerçekten bu.

Şimdi, Çek Kanunu'nu bile konuşmuş olsak neyi göreceğiz? Ben, burada, Çek Kanunu'nda? O kanun çıkmasaydı 100 bin kişinin cezaevine gireceğini herkes söylüyordu. Bunu Hükûmet de kabul ediyordu. Zaten cezaevlerinde 120 bin kişi vardı, 100 bin ilave? Ben burada Sayın Bozdağ'a sorduğumda "Daha bu bir şey değil, arkasından bir 130 bin kişi daha mahkemelerde neticelenmemiş, üst mahkemelerde, onlar geliyor." dedi. Siz, Hükûmet olarak, iktidara geldiğinizde aldığınız neyi? Cezaevindeki insan sayısını 60 binlerden -yanılıyorsam beni düzeltin- nereye getirmiş olacaktınız? 120 bin, 130 bin vardı, 250 bin daha ilave ettiğinizde 370 bin. Nitekim, sizin söylediğiniz Sayın Bakan, dosya rakamlarından da buraya geliyor. Bu, iyi idare edilen bir Türkiye değil. Bunun ne olması lazım? Düzeltilmesi lazım. Gerçekten işin özünde bu var.

Bir diğer hadise, gerçekten onun da çok dikkate alınması lazım. Herkes bir şey söylerken, her konuda bir şey söylemesi mümkün ama onu söylerken "Ben bu işi biliyorum." diye söylemesi lazım. Biz zaman zaman, Sayın Bakan, sizinle çeşitli platformlarda, komisyonlarda, diğer toplantılarda bir araya geliyoruz. Ben, benimle ilgili ki ben bilmediğim mevzuda konuşmam, bilmediğim hususları dikkate almam fakat sizin benimle ilgili bir sivil toplum kuruluşunun genel kurulunda ben gittikten sonra gıyabımda söylediklerinizden hicap duydum, açık söyleyeyim ve bunu siz sitenize koymuşsunuz. Hicap duyulacak bir mesele. Şimdi buradan okusam? Öyle diyorsunuz ki: "Bir saat bile doğruyu iki kere gösterir." Sayın Bakan, dış ticaret konularını ben okuturum herkese. Siz bunu benden iyi biliyorsunuz.

Oradaki konuşmaları nereden almışım? Devlet Planlama Teşkilatından ben 99'da ayrıldım. O tarihte topladıklarımdan okumuşum. Sayın Bakan, benim orada konuştuğum rakamlar ithalata ilişkin rakamlar. Sayın Zafer Çağlayan'ın rakamları ve -getirdim, burada- basın toplantısında yaptığı şeyler. Sizin, aklınıza geleni aklınıza gelen yerde söyleme mecburiyetiniz yok. Siz nesiniz? Devletin bakanısınız. Siz bana laf söylediniz, ben ona üzülmedim. Türkiye Cumhuriyeti bu lafı söyleyen bir bakana sahip olduğu için üzüldüm. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Bakan? Yani okumaktan hicap duyacağım şimdi.

Bakın, ben ne kadar yapıcı bir şekilde, geldim, burada tenkit ediyorum. Daha önce olumlu her şeyi de söylüyorum. Sizin, bakın, Devlet Bakanıyken yaptığınız işler var. O yetki kanunu ortada. "Yetki kanununu şimdi anlatacağım." diye yazıyor burada. Anayasa Mahkemesi koridorlarında Maliye Bakanlığının memurları yaptığı yanlış icraatları anlatmak için dolaşıyor. Onlar temizlenmeye çalışıyor. Biz onların yanlış olduğunu söyledik. Onun görüşülmesinde bile hata vardı. Hata değil, sahtekârlık vardı; gayet açık, net söylüyorum. Burada olmadığı bir anda komisyon başkanının imzasıyla bize ne gelmişti? Görüşme yazısı gelmişti.

Sayın Bakan, bazı konuları biz gerçekten muhalefet olarak makul bir düzeyde götürmek istiyoruz. Ama şunu söylüyorsanız: "Siz bilseniz de bilmeseniz de biz sizi belli üslupla terbiye ederiz." bakın, orada yanılıyorsunuz. Sizin şu söylediklerinizi, o TİM'de söylediklerinizi bana ihracatçılar söyledi ve ben hicap duydum.

10 tane müsteşar değişti Gümrükte bu Hükûmet geldiğinden beri. Aşağı yukarı hepsini tanırım. DPT'den dolayı bana laf atıyorsunuz. Şu andaki Müsteşarınız DPT kökenli değil mi? Siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz. Daha ağır konuşmak istemiyorum ama şu yazıyı ben İnternet'te görünce hicap duydum. Ama bu memleketin meseleleri, sizlerin böyle konuşmasıyla bizler engellemeyiz, olması gerekenin arkasında dururuz.

Bakın, bilim adamlarını bugün arkanızda tutamıyorsunuz, arkanızda değiller. Hani uzlaşmayla çıkıyordu?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bilim adamları onların düşmanları ya.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Şimdi, bu işlerin düzenli bir şekilde yapılması lazım. Akreditasyonla ilgili kanun geldi. Ben Akreditasyonun ilk yönetim kurulu üyesiyim. Ne geliş şekli doğru ne görüşme şekli doğru ne bizlere gönderiliş şekli doğru. Yarın orada baskı yaparak görüşmeye çalışacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Bizim dediğimizi dinlemezseniz, zorla, cebren yaptırırız demek, bu ülkeye ihanet demektir. Bunları ifade etmek istiyorum ama şunu da ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, rakamlar konusunda hiç yanılmam, o konuları da çok iyi bilirim. Bilmediğim konuları da haddim olmayan bir şekilde konuşmam. Bunu da size burada ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ayhan.