| Konu: | KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 14.06.2012 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 12 Eylül referandumuyla Anayasa'nın 74'üncü maddesinde getirilen kamu denetçiliğine ilişkin yasa tasarısını görüşüyoruz ve bu düzenlemeyi Anayasa'ya uygun hâle getirmek üzere hazırlanmış, idarenin işleyişiyle ilgili yurttaşların şikâyetlerini çözmeye dönük bir kurum kamu denetçiliği ve tabii, Meclise bağlı bir kurum olarak örgütleniyor oluşu bunu daha da önemli kılıyor.
Yasanın hazırlanmasında, uzun zamandan bu yana Avrupa Birliğine uyum sürecinin bir parçası olarak ele alındığını biliyoruz, ama sadece "Avrupa Birliği istedi." diye ya da salt "yaptık" demek için olmamalı tabii ki.
Bu açıdan dünyadaki örnekleriyle uyumlu, uygun olup olmadığı açısından birçok sorun içerdiğini gözlemek mümkün. Aynı şekilde, kuruluş amacına uygun bir işlev ve uygulama içerisinde olup olmayacağı da şüpheli ve bu açıdan birçok sorun alanları var.
Öncelikle, dünyadaki, Avrupa'daki örneklerine bakıldığında, kamu denetçiliğinin işlevli ve sonuç alıcı olabilmesi için birçok uzmanlık alanına göre örgütlendiği görülüyor. Oysaki, bizim hazırladığımız düzenlemede bunun olmaması bir yetersizlik olarak karşımıza çıkıyor. Bu yetersizlik, aynı zamanda, sayısal planda da çıkıyor yani 1 baş denetçi, 5 denetçinin olması milyonlarca yurttaşın özellikle bugünkü devlet gerçekliği, idarenin işleyişi karşısında bu alanda çözüm üretmesini imkânsızlaştırıyor.
Tabii, aynı şekilde idari yargıyı tüketme zorunluluğunun getirilmiş olması, keza kutsal sermayeye dokunmamak adına "devlet sırrı", "ticari sır" kavramlarına sığınma, bütün bunlar aslında bu işleyişte bir yetersizliği beraberinde getirecektir.
Tabii, kamu denetçilerinin asıl iş göreceği, çalışma yürüteceği alan devlet-yurttaş ilişkilerinde insan hakları ve özgürlükleri alanı olduğunda, yasanın getirdiği dokunulmazlık alanları yani istisnalar bu açıdan başka bir sorunu yaratıyor, bu amacı ve işlevselliği ortadan kaldırıyor. Örneğin, cezaevlerindeki hak ihlalleri ya da Silahlı Kuvvetler bünyesinde meydana gelen hak ihlallerinin soruşturulamayışı bu açıdan da önemli, dikkat çekici bir durum.
Tabii, asıl önemlisi de bütün muhalif görüşlerin üzerinde durduğu tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi sorunu. Şimdi, Meclise bağlı bir kurum. Meclis çoğunluğu ve iktidar partisinin ağırlıklı belirleyeceği bir denetçilik kurumunun bağımsız ya da tarafsız olacağından söz etmek gerçekten mümkün değil yani sadece "Emir verilemez.", "Talimat alamaz." türü hükümler koymuş olmak bunu sağlamıyor. Gerçekten bir hükûmet komiseri olmaması için bu denetçilerin seçimi yöntemi son derece önemli.
Asıl ihmal edilen alan, tabii ki kadınlar meselesi, kadınların bu alanda temsil edilmesi, kadın hakları alanında, kadın haklarına dönük ihlaller alanında kamu denetçilerinin pozitif bir ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitçiliği yönüyle temsiliyeti sorunu, ki bu yasa, düzenleme bunu hiç görmemiş. E tabii, yani kadın haklarında bu denli fütursuzca konuşma cesaretini kendinde bulan bir iktidarın, özellikle kürtajı yasaklama girişimleri karşısında, bu yasayı hazırlarken ya da kamu denetçiliği alanını kadınlar gözüyle görmesi açısından böyle bir yaklaşımı taşıması hiç mümkün değil.
Şimdi, esas mesele, tabii bu kamu denetçiliği düzenleniyor ama bir gerçeklik, mahkeme kararları dahi uygulanmayan bir devlet işleyişi, bir idari yönetim var. Dolayısıyla ombudsmanlar, idaredeki bu keyfîyet karşısında ne yapacaklar? Dolayısıyla ombudsmanla devlet işleyişi bir çırpıda demokratik olmayacaktır, aynı şekilde, yurttaşların uğradığı hak ihlalleri de son bulmayacaktır. Biz esasen, devlet işleyişindeki sorunları ve sonuçları konuşuyoruz. Asıl, devletin demokratikleşmesi, demokratik bir anayasanın yapılacağı bir ortamın sağlanması önemlidir. Bugün üzerinde yoğunlaşmamız gereken ve burada sorun çözmemiz gereken, alan budur.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüzel.