| Konu: | AFET SİGORTALARI KANUNU TASARISI VE ZORUNLU DEPREM SİGORTASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 09.05.2012 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun genel gerekçesini dikkatlice okudum. Genel gerekçede can ve mal kayıplarına yol açan afetlerin ülkemizde sıkça görüldüğü, altmış yılda afetlerin üçte 2'sinin deprem olduğu, ülkenin yüzde 96'sının deprem bölgesinde bulunduğu, ülke nüfusunun yüzde 98'inin bu bölgelerde yaşadığı, bu sonuçların deprem ülkesi olduğumuzu açıkça gösterdiği ifade ediliyor.
Gerçekten, depremler tüm ülkeyi etkiliyor, hasarların ekonomik sonucu ise büyük bir yük teşkil ediyor. Bunların örneği 17 Ağustos, 12 Kasım; bu depremlerin sonuçlarında oluşan hasarlar ekonomik ve mali açıdan gerçekten büyük.
Deprem sigortaları 99 öncesi toplamı ancak toplam binaların yüzde nesiydi? 5'i civarındaydı.
587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'yle Doğal Afetler Sigortaları Kurumu (DASK) kuruldu. Bunu kim yaptı? Milliyetçi Hareket Partisinin içinde bulunduğu Hükûmet yaptı. Bu, gerçekten önemli bir gelişmeydi. Bu sistemde kamu kaynağı kullanılmadı. Kısa zamanda başarılı bir uygulama oldu. Uluslararası reasürans piyasalarında önemli bir kredibilite sağladı ve pek çok ülkede benzerleri kopya edilmeye başlandı.
Sayın Bakan, burada ifade etmek istediğim şey, DASK'ın, sizin gerekçede ifade ettiğiniz gibi, uluslararası platformda çok olumlu karşılandığı ve bunun diğer ülkeler tarafından da kopya edilme arzusunun ortaya çıktığı. O "kötü" dediğiniz, beğenmediğiniz 2002 döneminde kurulan bir organizasyonun uluslararası alanda ne kadar başarılı olduğu ortaya çıkıyor. Fakat sizin, komisyonlarda, çok önemli olarak uluslararası kuruluşların beklediği "Onlar da bunu örnek almak istedi." dediğiniz mali kural hâlâ ortada yok. Orada sizin adınıza, iktidar tarafından o kanun tasarısını savunan arkadaşlar, gerçekten, sizin adınıza zor durumda kaldılar. Siz zaten ses çıkarmıyorsunuz, o arkadaşlarımız da ses çıkarmıyor.
Şimdiye kadar söylediklerimi, bu söylediklerimi kim söylüyor? Devlet kayıpları olmadan maddi kayıpların telafi edilmesi, ülke çapında risklerin paylaşılması, deprem nedeniyle oluşabilecek yüklerin azalması, ek vergilerin konulmaktan kurtulması; bunları kim söylüyor? Sayın Başbakan söylüyor. Gerekçenin, kanun tasarısı ekindeki gerekçenin üst yazısında bütün bunlar var.
Bir kere şu 2002 olayından gerçekten kurtulmaya başladınız. Bu sizde takıntı olmaktan çıkmaya başladı; bu, gerçekten memnuniyet verici.
Zorunlu deprem sigortası 2,7 milyon konuta yapılmış ama konut sayısı 19 milyon. Tasarıda "yüzde 20'si" deniliyor; ancak on senedir meydana gelen gelişme de ortada.
Şimdi, hazır sizleri bulmuşken, ekonomiden sorumlu bakanlar da buradayken, enflasyonda problemin devam ettiğini, sizin koyduğunuz hedeflerin hakikaten tarumar olduğunu görüyoruz. Yurt içi hasılanın sizin koyduğunuz hedeflerin çok gerisinde kalacağını görüyoruz. Sanayi üretimindeki artışın beklenenin de altında gerçekleştiğini görüyoruz. Zamları yapıyorsunuz, vatandaşı perişan ediyorsunuz. İthalden alınan vergilerin bu büyümedeki daralma sonucunda bütçeyi problemli hâle getireceğini biz bütçe görüşmeleri sırasında açık ve net bir şekilde söyledik; o zaman belki inanmak istemediniz, belki de kamuoyuna aktarmak istemediniz, kamuoyunun böyle bir algıda olmamasını istediniz. Ama ne oldu? Gerçekten sıkıntı ortaya çıktı.
Bakın, biz, tasarruflar konusunda yıllardır sizleri ikaz ediyoruz, toplumu bu kürsülerden bilgilendiriyoruz. Siz tasarrufla ilgili bu sene ne yapmaya başladınız? Yavaş yavaş harekete geçmeye başladınız ama ortada bir şey yok. Tasarruf olmadığı zaman da işte bu cari açık falan ortaya çıkıyor, bunu da bütün millet biliyor. İşi nereye attınız? Açık tekken, cari işlemler açığıyken, dış ticaret açığıyken, o tarafta problem devam ederken şimdi bütçede de bizim size daha önce "Bunu da yaşarsınız." dediğimiz gibi iki açık ortaya çıkmaya başladı. Dolayısıyla uluslararası platformda Türkiye'nin sadece cari açık ve dış ticaret açığıyla eleştirilmekten öte, bütçe açığıyla da eleştirilmeye başlandığını yavaş yavaş görüyoruz. Gerçekten, Sayın Bakanım, Standard and Poor's'un yaptığı açıklamadan ben korkunç üzüntü duydum. Ama biz dış ticaretteki, cari işlemler dengesindeki açıkların olduğunu, onların söylediğini yıllardır söylüyoruz. Fakat hakkınızı teslim etmem gereken bir şey var Sayın Bakan, AKP'nin içinde bu Standard and Poor's'un açıklamalarına en mülayim karşılığı siz verdiniz yani bunların problem olabileceğini gerçekten kabullenmiş vaziyettesiniz, biraz önce teyiden İnternet'e tekrar baktım.
Diğer taraftan, Maliye Bakanlığına gelince, artık sınırlarda maktu vergileri katır üzerinden kim alıyor? PKK alır hâle gelmiş, devlet orada ortada yok. Katır üzerinden alınan maktu vergiler çay için, petrol için, mazot için, her şeyde farklı farklı ve bu 400 milyon dolar civarında ihracat ne? Kaçak ihracat, ihracat kaçakçılığı. Bir de üzerinde bunun ne alıyorlar? Vergi alıyorlar, vergi alıyorlar. Böyle bir durum olabilir mi? Hiç bunun üzerinde durmuyorsunuz.
Bakın, Sayın Maliye Bakanına burada ifade etmek istiyorum: Bir iş adamı Türkiye'nin yarısının vergi vermediğini, diğer yarısının ise bütün vergileri ödediğini söyleyerek "Bu durum haksız rekabet oluşturuyor." diyor. Sayın Şimşek de "Vatandaşımız vergi veriyor; 65 milyon cep telefonu, otomobil sahibi vergi veriyor. Bizim asıl vergiyi az aldığımız alan iş âlemi, kira ve faiz geliri olanlar ve kayıt dışıdır." diyor. Kayıt dışından vergi almadığınızı söylüyorsunuz; faizciden, tefeciden vergi almadığınızı söylüyorsunuz; bütçe bir taraftan açık vermeye başladı, o sıkıntı da devam ediyor.
Hazır Enerji Bakanı buradayken Sayın Bakana da söyleyeyim: Şimdi AKP Hükûmeti gerçekten umut vermiyor. Sayın Bakan, gelen yoğun tepkiler üzerine nisan ayında elektrik faturalarında kayıp kaçak bölümlerinin boş bırakıldığı, ancak kayıp kaçak bedelinin fatura içinde olduğu ifade ediliyor. Bu, halkı aldatmak değil midir; bu, halkı kandırmak değil midir? Bu, bir Hükûmete, Hükûmetin yönettiği idarelere ayıp değil midir? Gerçekten sıkıntılı bir dönem. Kaçak elektrik kullanmayanların niye kayıp kaçak parası ödediği itirazlarına Enerji Bakanı ne diyor: "Etnik ayrımcılık propagandası için kullanacaklara malzeme vermek istemiyorum." Neden bir tarafta elektriğin kayıp kaçağını benim Denizlili sanayicim sıfır elektrik kayıp kaçağıyla ödemek zorunda kalıyor? Gasbediyorsunuz haklarını, onları sıkıntıya sokuyorsunuz.
Aslında bugün hepinizi burada bulmuşken çok tenkit edilecek husus var ama Sayın Grup Başkan Vekili benim bu konuşmam için o imkânı sağladı, onun için fazla da yüklenmek istemiyorum ama hepinizi de bir arada bulmak mümkün olmuyor. Gerçekten Sayın Bakanım, siz artık dış gezilerden sorumlu bir bakan oldunuz, ekonomiden falan sorumlu olmadınız.
Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum buradan: Bu kürsüden Dışişleri Bakanımız ne dedi? Orta Doğu politikasıyla ilgili bir şeyler söyledi. Eğer savaş açacaksanız, bir şey yapacaksanız bütçeye bunun ödeneğini koydunuz mu? Tasarı hazırlıyor musunuz? Bu imkânlar var mı?
Gerçi, o Sayın Bakan burada konuşurken mutat metni okuduğunda onda bir bürokrasi dili de vardı ama metin konuşma süresinden erken bitti, o kelimeler de onun ağzından çıktı, gitti. Gerçekten görüntüleri izlerseniz bunu görürsünüz.
Gerçekten böyle bir politikaya yön verecekseniz buraya gelirsiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin alırsınız, ondan sonra da bunların ödeneğini koyarsınız, bu millete de anlatırsınız, yaparsınız ama bakıyorum, genel anlamıyla şunu söylemek çok net mümkün: Hükûmet ekonomiyi artık Merkez Bankasının üstüne yıktı. Orası da gerçekten sıkıntı içinde. Hükûmetten kimse ekonomiden konuşmak istemiyor çünkü ekonomiden sorumlu her bakanın kendi alanı problemli hâle geldi. Dolayısıyla ben şimdilik bu kadar arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygılar sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.