| Konu: | ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 22.05.2012 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na ilişkin görüşlerimizi Komisyon toplantılarında da açıklamıştık. Genel olarak tasarıyı bazı iyileştirmeler yapması, bürokrasiyi azaltması ve askerliğe alınmaya ilişkin bazı zamanların kısaltılması yönünden olumlu bulduğumuzu ama Komisyonda da ilettiğimiz bazı görüşler olduğunu belirtiyor ve onları bir kez daha burada iletmek istiyorum.
Diğer bütün kanunlarda, yasa tasarılarında olduğu gibi bu kanun tasarısında da gerekli tartışmalar ve araştırmalar yapılmadan, Komisyonda bu kanunun ilgilendirdiği kesimler dinlenmeden? Uzman erbaşları, uzman jandarmaları, astsubayları, emekliye ayrılan çeşitli rütbelerdeki subayları, askerlikle ilgisi olup sivil hayatta yaşayan insanları ve daha önce, yine, 6191 sayılı Kanun'la resen emekliliğe sevk edilen arkadaşları ilgilendiren konularda onların görüşleri de alınarak bu tasarı hazırlansaydı daha mükemmel olurdu diye düşünüyoruz. Çünkü bu kanun tasarısı gündeme düştüğünden beri bu kanunla ilgili olan bütün kesimlerin istekleri, dilekleri tarafımıza da iletilmeye başlandı fakat hızla Komisyondan geçtiği için ve hızla da Meclise yansıdığı için, onların taleplerini de onların bir milletvekili olarak iletmeyi bir görev sayıyorum.
Beklentilerinin bir kısmının bu tasarıyla gerçekleştiğini görüyoruz ama yaratılan beklentilerinin büyük bir kısmının gerçekleştirilmediğini de ifade etmek istiyorum çünkü bu kanunla ilgili astsubay emeklilerinin ve astsubayların beklentileri vardı, uzman jandarmaların beklentileri vardı, resen emekliye sevk edilenlerin aralarındaki eşitsizliklerin giderileceğini uman arkadaşlarımızın beklentileri vardı, uzman erbaşların beklentileri vardı, askerî okullardan ayrılmak zorunda kalan ve atılan arkadaşlarımızın beklentileri vardı, yirmi dokuz yaşını doldurduğu zaman üniversiteyle ilişkisi kesilen öğrencilerimizin beklentileri vardı, daha önce rütbe alma olanakları olmadığı hâlde "Rütbemiz ilerlemeyecek." nedeniyle emekliye ayrılan fakat daha sonra çıkan bir kanunla rütbe almalarına olanak sağlanan subay arkadaşlarımızın beklentileri vardı, GATA'da ve GATA'ya bağlı kurumlarda ihtisas doktorası yapan, ihtisas yapan fakat ihtisasını kendi alışkanlıklarına, kendi özelliklerine uymadığı için bırakmak zorunda kalan GATA'daki doktor arkadaşlarımızın beklentileri vardı. Bunların birçoğunun gerçekleşmemesini ve mümkünse, bu isteklerin ve taleplerin çoğunu komisyonlarda dinleme olanağı yaratamadığımız için, burada bir kez daha iletmeyi görev sayıyorum.
Astsubay arkadaşlarımız, bu kanun tasarısıyla beklentilerinden bir tanesi olan üst rütbeli subaylara verilen temsil ve makam tazminatının verilmesini talep ediyorlardı; MİT ve emniyet hizmetleri sınıfından emekli olanlara verilen, 100 TL ilave ödenen tazminatın kendilerine de verilmesini talep ediyorlardı ama en önemli sorunun 6191 sayılı Kanun'la çıkarılan resen emekliliğe sevk edilmek zorunda kalan uzman jandarma, jandarma, astsubay, subay ve orduda görev yapan bütün arkadaşlarımız arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi olduğu düşüncemizi Komisyonda da ilettik.
Şimdi, burada şöyle bir eşitsizliği bütün yurttaşlarımıza ve değerli milletvekili arkadaşlarımıza anlatmak ve mümkünse bunun düzeltilmesi için çaba göstermelerini eşitliği savunan bütün milletvekili arkadaşlarım adına bir dilek olarak sunmak istiyorum. Bu yasa ile 1971 yılından bu yana YAŞ kararıyla resen emekliye sevk edilen arkadaşların özlük haklarına kavuşmaları ve mümkünse, istiyorlarsa kendi görevlerine devam edebilme olanakları sağlandı ve bu sadece YAŞ kararlarıyla sınırlı tutuldu ama idari kararlarla, disiplin kurulu kararlarıyla, bakan onayıyla ya da kararnamelerle emekliye sevk edilmek zorunda kalan ya da askerlikle ilişiği kesilen arkadaşların görevlerine dönme olanakları ve resen görevden ayrılmak zorunda bırakılanların özlük haklarına kavuşmaları ve istemleri hâlinde görevlerine dönebilmeleri bu yasayla engellendi. Şimdi, bunun bir eşitsizlik olduğunu bütün milletvekillerinin çok açık bir şekilde görmeleri lazım. Nedenine gelince: YAŞ'ta karar alan kurulu hepimiz biliyoruz. Yani YAŞ'ta alınan kararlarda mı bir eşitsizlik ya da haksızlık daha çok olur yoksa bir disiplin kurulunda, bakan onayıyla ya da kararnamelerle alınan kararlarda mı eksiklik olur? Çünkü YAŞ'ta Cumhurbaşkanı var, komutanlar var, bakanlar var, hükûmet yetkilileri var. Orada bütün dosyalar önüne geliyor ve hep beraber karar alıyorlar ama bir disiplin kurulu kararıyla ya da idari bir kararla ya da kararnameyle, bakan onayıyla görevden uzaklaştırılan arkadaşların, subayların, astsubayların ve rütbeli subayların daha çok olduğunu bilmemiz lazım. Burada ister istemez akla şu soru geliyor: Acaba, bu yasa çıkarılırken ideolojik mi davranıldı? Yani 1971'de 12 Mart darbesine karşı çıkanlar, 12 Eylül darbesine karşı çıkanlar, bunların görevlerine dönmelerini ya da özlük haklarını elde etmelerini niye istemedik? Yani her kararda "İdeolojik davranıyorsunuz." diye eleştiride bulunan arkadaşlarımızın ya da Başbakanın bu konuda ideolojik davrandığını düşünmek gibi bir fikri ne yazık ki kafamızdan atamıyoruz çünkü bu dönemde atılanların çoğunun, 12 Mart darbesine ve 12 Eylül darbesine karşı geldikleri için atılanlar olduklarını ve orduyla ilişkilerinin kesildiğini herhâlde hepimiz biliyoruz.
Bu nedenle, hem bir taraftan "Darbelere karşıyız." diyeceğiz hem de 12 Mart ve 12 Eylül döneminde YAŞ kararları dışında görevden atılan arkadaşların, subayların göreve iade edilmelerini ya da özlük haklarını savunmalarını engelleyeceğiz. Buna şöyle bir gerekçeyle karşı çıkmak doğru değil diye düşünüyorum: Yani bunlar arasında yargıya intikal etmiş bir konuda, yargıya gidilebilecek bir konuda suç işleyenlerin arasında komutanlarına silah çekenler de var, burada, Anayasa'ya karşı silahlı ayaklanma yapma görevine karışanlar da var. Böyle bir gerekçeyle hareket ettiğimiz zaman, YAŞ kararlarının niye alındığını ve bu kararı alan Cumhurbaşkanının, komutanların niye bu kararları aldığını, bu kararların içinde ülkede bir irticai düzen kurmak için de çalışanlar olduğunu yani Anayasa'yı değiştirerek, hükûmeti devirerek, laik düzeni devirerek bir şeriat düzeni kurmak amacıyla hareket etmeleri gerekçesiyle de atılanların olduğunu herhâlde hepimiz biliyoruz. Bunlar doğrudur, yanlıştır diye tartışmak -biz yargı kurumu değiliz- ne Meclisin işi ne bakanların işi ama eğer 1971 yılından bu yana ordudan resen emekli edilmek zorunda bırakılan ya da atılanların haksızlığa uğradığı bir dönem olarak kabul ediyorsanız ve bunlarla ilgili özel olarak da "Darbelere karşı mücadele eden ve darbelerin bir daha yapılmaması için gerekli düzenlemeleri yapan bir hükûmetiz." diyorsanız, bu eşitsizliği gidermek zorundasınız diye düşünüyorum. Bunu yapmadığınız sürece ideolojik davrandığınızı, aslında darbelere karşı mücadele değil, sizden olmayan herkese karşı mücadele ettiğinizi ve size yakınların özlük haklarına ve resen emeklilikten ötürü doğan mağduriyetlerini gidermelerine olanak tanıdığınızı, diğerlerine tanımadığınızı bütün yurttaşlar izleyecektir diyorum. Ama burada şöyle bir haksızlığa da neden oluyorsunuz: Sırf, darbelere karşı mücadele eden arkadaşların geri dönmelerini engellemek isterken, borçlandığı için, icraya düştüğü için, evinde geçimini sağlamadığı için, bazı ordu disiplinine aykırı davranan arkadaşları da "Kurunun yanında yaş da yanar." mantığıyla yakıyorsunuz.
Onun için, bu konudaki en büyük talebimiz, bütün bu mağduriyete uğrayan yurttaşlarımızın da talebi, bunu bir önergeyle düzeltebilmenin yolunu hep beraber aramaktır. Çünkü sayılara da bakıldığı zaman görülecektir ki buraya müracaat eden yurttaşların sayısı, geri dönmek için, özlük haklarını almak için müracaat eden yurttaşların sayısı, 4.606 başvuru yapılmış, 1.518'i kabul edilmiş, sadece 629 kişi de göreve başlamış ve bunun da altmış gün gibi bir süreye sığdırılmasının bu müracaatın eksik olmasına, az olmasına yol açtığını söylemek istiyorum.
Şimdi, bu kanun tasarısı Komisyonda görüşülürken, askerî okullarda okuyan öğrenci arkadaşlarımızın durumları da gündeme geldi. Değişik nedenlerle okuldan ayrılmak zorunda kalan arkadaşlarımızın, öğrencilerimizin tazminatlarının yüksek olduğunu, bu tazminatları, 59 bin lira gibi bir parayı ödemekte zorluk çektiklerini ve büyük bir öğrenci kitlesini ilgilendirdiğini hep beraber öğrenmiş bulunuyoruz. Bununla ilgili de 1997 yılında, özellikle 1997 yılıyla 2000 yılları arasında bu sayının oldukça fazla olduğu, dolayısıyla tasarıda bu konuda bir düzenleme yapılıp tazminatların affedilmesinin sağlanması taleplerini buradan iletmek ve yılın da 1997 yılına çekilmesini doğru bulduğumuzu belirtmek istiyorum.
Öğrencilik süreleriyle ilgili belli talepleri de, askerliğe sayılması, Türkiye'de yapılan bütün eğitim aflarından bütün yüksekokul öğrencileri yararlanırken bu arkadaşlarımızın yararlanmamasını da yine eğitimde fırsat eşitliğine aykırı bir düzenleme olarak gördüğümüzü ve bunun da hep birlikte hazırlayacağımız önergelerle düzeltilmesini talep ediyoruz.
Yaşadığımız en büyük sorunlardan birisi de, yirmi dokuz yaşını dolduran arkadaşlarımız özellikle bu yıl büyük mağduriyetler yaşadı. Çünkü, yirmi dokuz yaşına gelen öğrencilere, okula kayıt yaptırabilmek için, yılbaşında kayıt yaptırırken, "Askerliğiyle ilişiği yoktur." belgesi isteniyordu. Yüksek Öğretim Kurulunun fakültelere gönderdiği? Özellikle özel fakülteler, özel yükseköğrenim kurumları bunu uygulamadı ama bazı, Yüksek Öğretim Kuruluna bağlı devlet üniversiteleri ikinci yarıyıl içinde de askerlikle ilişiğini kesme belgelerini istedi. Dolayısıyla, bazı öğrenci arkadaşlarımız ya bedelli askerliğe müracaat ederek kıt kanaat biriktirdikleri ya da borçlanarak paralar ödeyerek öğrenimlerine devam etmek zorunda kaldılar ya da okullarını bırakmak zorunda kaldılar. O nedenle, yirmi dokuz yaşına gelmiş arkadaşlarımızın okullarıyla ilişkilerinin kesilmemesini, bir düzenlemede yanlış bir ifadeyle aktarıldığını burada ifade etmek istiyorum. Çünkü, yasa tasarısında getirilen ifade aynen şöyle: "yirmi dokuz yaşını doldurması nedeniyle yükseköğrenim kurumlarıyla ilişiği kesilenler" diye devam ediyor ve "iki yıl süreyle askerlik ertelenebilir" diye bir madde var. Madem askerlikleri iki yıl ertelenecek, yirmi dokuz yaşını doldurmuş öğrencilerimizin askerlikleri iki yıl süreyle de öğrenime devam edebilmelerinin yolu sağlanmalı, yani üçüncü sınıf ve dördüncü sınıfta kalmamak kaydıyla öğrenimlerine devam edebilmelerine olanak sağlamalıdır. Çünkü aksi bir durum, üçüncü sınıfa gelmiş, birçok sınavdan geçmiş, bir fakültede okumaya hak kazanmış ama yirmi dokuz yaşını doldurduğu için üçüncü sınıfta da olsa ilişkisi kesiliyor, ancak dondurma olanağı veriliyor. "Askerliğine git gel, ondan sonra öğrenimine devam edersin." deniliyor. Üçüncü sınıfta yirmi dokuz yaşını doldurmuş öğrencilerin okullarını bitirmek için iki yıl süreyle askerliklerini erteleyebilmelerine ve öğrenimlerine devam edebilmelerine olanak sağlanmalıdır diye düşünüyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu kanun geldikten sonra tabii hem belli İnternet gazetelerinde hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyonda görüşülmeye başlandıktan sonra bazı eşitsizliklerin olduğuna ilişkin de bize öneriler geldi. Bu önerilere baktığımızda aslında başa dönüp keşke bunların hepsi özellikle askerî kurumda görev yapan arkadaşlarımızın, buradan ayrılmış milletvekili olan arkadaşlarımızın ve bize gelen önerilerle detaylıca incelenip en ufak noktasına kadar tartışılıp ondan sonra bu kanunun düzenlemesine gidilseydi diye bir duyguya kapılmamak mümkün değil. Örneğin, bir yüzbaşı arkadaşımız bir dosya getirdi, daha önceleri -kaç yılına kadar olduğunu bilmiyorum- binbaşı rütbesinden öteye rütbeleri yükselmediği için, kıdem alamadıkları için ve bundan ötürü de ücretlerinde bir yükselme, önemli bir yükselme sağlanamayacağı için binbaşılığa geldikten sonra emekliye sevk olan bir sürü subay olmuş ama 2003 yılında çıkan bir yasayla bunların rütbe almalarına olanak sağlanmış yani giden herkes artık binbaşı kadrosunda kalmak zorunda değil, isteyenler yarbay, albay, böyle bir terfi edebilirler denilmiş ve bu haktan yararlanan arkadaşlar, emekli olduklarında 3.600 lira, 4 bin lira bir ücret alırken "Bu hak bize verilmedi." diye emekli olmak zorunda kalan subaylarımız ise 1.600 lira, 1.700 lira, 1.500 lira gibi bir emekli maaşı almak zorunda kalmışlar.
Asker olarak görev yapan doktor arkadaşlarımızın da yaşadıkları bir eşitsizliği ve haksızlığı burada ifade etmek istiyorum. GATA'ya bağlı olarak doktorluk hizmeti yapan ve ihtisas sınavına girip de "Belli bir alanda uzman olarak hizmet etmek istiyorum." diyen ve uzmanlık sınavını kazanan arkadaşlarımızın uzmanlık alanlarıyla ilgili değişiklik yapmalarına olanak tanımayan bir düzenleme varmış bugüne kadar.
Şimdi, bugün talepleri şudur: "Diğer meslek grupları yani makine mühendisi, elektrik mühendisi ya da diğer gruplar ne haklara sahipse biz de doktorlar olarak o haklara sahip olmak istiyoruz. Yani biz bugün ihtisasa girip, bir genel cerrah olma sınavını kazanıp, ihtisas yapmaya başladığımız zaman, üç gün sonra, beş gün sonra, beş ay sonra, üç ay sonra, beş ay sonra genel cerrahlığa ilişkin uyumsuzluğumuzdan ötürü, örneğin ameliyat yapamamak gibi bir özelliğimizden ötürü bundan ayrılmak zorunda kalırsak ya da daha iyi bir ihtisas alanında sınava girip kazanırsak bizim daha önce kazandığımız ihtisas bölümünden ayrılmamamız için bize yaptırımlar uygulanıyor, bir yıl sınava girmeme cezası veriliyor, şu kadar yıl rütbe almama cezası veriliyor, tayin ediliyor, sürgün ediliyor yani bir nevi biz cezalandırılıyoruz. Onun için, bir önergeyle, söz konusu maddeye eklenecek bir önergeyle diğer meslek gruplarının kazandığı haklardan ve de uygulanmayan cezalandırmalardan biz de yararlanmak istiyoruz." diyorlar. Bence de bu yine değişik meslek gruplarında askeriyede görev yapan arkadaşlarımız arasında eşitliği sağlamak açısından önemlidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün düzenlemelere baktığınız zaman genel olarak olumlu olmasına rağmen önemli eksikliklerin ve eşitsizliklerin olduğunu da bilmek ve hatırlatmak bir milletvekili olarak benim görevim diye düşünüyorum. Bir diğer hatırlatma da şunun için yapmak istiyorum: Bütün askerlerde ya da polis teşkilatında görev yapan üst kademeyle alt kademe, orta kademe arasında mutlaka gerek göstergelerde gerek maaşlarda gerekse özlük haklarında belli farklılıklar olacaktır, olmalıdır da ama genel olarak şikâyet bu farklılıkların fazla olduğu ve her alanda olduğu gibi üstle altın arasında kabul edilemeyecek eşitsizliklerin olduğudur. Bu eşitsizlikleri düzeltmek hepimizin görevidir. Bunu kısa zamanda geçecek bir yasa tasarısıyla değil konuşarak buradaki ifade ettiğimiz bazı eksiklikleri önergelerle düzeltmek istiyoruz derim ama bütün bunların yanında konuştuğumuz askerlerle ve polislerle yaşam içinde karşılaştıklarımızla asıl sorunun bütün bunlardan öte bütün askerlerimizin ve polislerimizin barış içinde, huzur içinde bir Türkiye'de görev yapmak istediklerini ifade etmek istiyorum. Asıl talebin bu olduğunu belirtiyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.