| Konu: | ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 31.01.2012 |
CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 137 sıra sayılı Çek Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören tasarının 5'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Antalya Aksekili, İbradılı hemşehrimiz Profesör Doktor Muammer Aksoy'u faili meçhul şekilde öldürülmesinin 22'nci yılında, minnet ve şükranla, rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Çek Kanunu uzun tartışmalar, uzun mağduriyetlerden sonra yeniden önümüze geldi. Bu şunu gösteriyor: Bir kanun yaparken "Dediğim dedik, çaldığım düdük." derseniz, iki üç yılda bir sürekli kanunlarda değişiklik yapmak zorunda kalırsınız, Çek Yasası bunun bir örneğidir. Bugün Çek Yasası'nın görüşülmesini gerektiren gerekçeler 2009 yılında da vardı, bugün de var. O zaman muhalefetin de görüşleri dinlenseydi, ortak bir akılla çözüm üretilseydi bugün konu gündeme gelmez, insanlar mağduriyetler yaşamaz, mahkemeler tıkanmazdı, aldığı çek yüzünden kendisi de çek mağduru olanlar ortaya çıkmazdı.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanının verdiği bilgilere göre şu anda Çek Yasası'ndan 1.340 kişi, 5941 sayılı Yasa uygulamasından 117 kişi olmak üzere 1.457 kişi cezaevinde. Şu anda Yargıtayda bulunan dosya sayısı 217.165 ve alt derecede, ilk derece mahkemelerinde 400 bin civarında dosya olduğu söylendi.
Değerli arkadaşlarım, bu çeklerin bu kadar karşılıksız çıkması Türkiye'de ekonominin iyi gidip gitmediği konusunda da bizde endişeler yarattı. Çekin bu şekilde bir birikime uğramamasını sağlamanın yolu sağlam bir ödeme aracı hâline getirmek, bankaların sorumluluğunu artırmaktan ibarettir.
Değerli milletvekilleri, bugün gündeme getirilen tasarı birtakım mağduriyetleri giderecektir ama tam bir çözüm sağlamayacaktır. Ben de bu çekle ilgili bir kanun teklifi hazırladım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundum, Hükûmetin tasarısı ve diğer tekliflerle birleştirme imkânı olmadı ama (2/291) esas numarasıyla Adalet Komisyonunda beklemektedir.
Benim önerimin temeli şudur: Öncelikle çekle ilgili bankaların sorumluluğu artırılacaktır. Bankalar çek hesabı açmak isteyenlerle ilgili incelemelerini daha sağlıklı yapmalı, ödeme gücüyle ilgili şüphe taşıdıkları kişilere çek hesabı açmamalıdır. Bankalar çek hesabı açacağı kişilerle bir çek anlaşması ya da kredi anlaşması yapacak, bu anlaşma kapsamında belirlenen limite kadar ilgiliye miktarı matbu olarak yazılı bulunan çek verilecek. Bankalar ibraz edilen çekleri, karşılığı olup olmadığına bakmaksızın ödemekle yükümlü olacak. Bankalar ödedikleri çekleri, çek hesabı sahibinden anlaşmaları doğrultusunda yasal yollardan tahsil edecektir. Böyle bir sistemde "karşılıksız çek" kavramı olmayacak, kredi kartlarını, nasıl bankalar alacaklarını tahsil ediyorlarsa, nasıl karşılıksız kredi kartı yoksa çeklerde aynı sistemi uygulayacaklardır. Bankalar ödeme gücünde şüphe taşıdıkları, kredi sağlayamadıkları kişilere çek vermeyeceklerdir. Bunun çözümü budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5'inci maddeye gelecek olursak, 5941 sayılı Kanun'un 7'nci maddesinin dokuzuncu fıkrasında ne deniyor? "Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır." Öngörülen bu yeni düzenleme ile bir yıllık hapis cezası kaldırılacak, hamiline çek defterini kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişilere cumhuriyet savcıları tarafından 300 Türk lirasından 3 bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilecek. Yani bir uyum sağlanarak burada da hapis cezası kaldırılıyor ancak bu idari para cezası bu fiilin işlenmesini engelleyecek nitelikte midir, bunun iyi sorgulanması gerekir. Bu fiil, çekin karşılıksız çıkmasıyla ilgili bir durum değildir.
5941 sayılı Kanun'un gerekçesine baktım neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş diye. Orada deniyor ki: "Hamiline çek ancak hamiline çek defteri yaprakları kullanılmak suretiyle düzenlenebilir. Diğer çeklerden ayırt edilecek özelliklerin yanı sıra, hamiline çek defterindeki çek yapraklarının üzerinde `hamiline' ibaresi matbu olarak yer alacaktır." Kayıt dışı ekonominin önüne geçmek ve yolsuzlukla mücadele etmek amacına yönelik olarak kabul edilen bu hükmün uygulanabilirliliğini sağlayabilmek için dokuzuncu fıkrada bir suç tanımına yer verilmiştir.
"Eğer çek hamiline değilse kime verildiği üzerine yazılsın." deniyor. Bu hüküm hamiline çek sisteminin uygulanabilmesi ve kayıt dışılığın önlenmesi amacıyla gündeme gelmiştir. Yani bunun "karşılıksız çek" kavramıyla ilgisi yoktur. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmek isteniyorsa gerçekten, burada, yaptırımın çekin miktarıyla bağlantı kurulmasında yarar olduğunu düşünüyorum yani 50 bin liralık, 100 bin liralık bir işlemde belki de bu 3 bin lira ceza göze alınabilecek bir yaptırım olarak düşünülebilir. Ceza caydırıcı görünmüyor, bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, çekle ilgili kesin bir çözüm isteniyorsa, dediğim gibi, çeki güvenilir bir ödeme aracı hâline getirmek zorundayız. Burada bankaların sorumluluğu arttırılmalıdır, bir çek anlaşması modeliyle bir sistem kurulursa karşılıksız çek kavramı ortadan kalkacaktır, mahkemelerin iş yükü azalacaktır hem de uluslararası sözleşmelere uygun olarak borçtan dolayı özgürlüğün kısıtlanmasının da önüne geçilmiş olacaktır. Bu yapılmadığı sürece kalıcı bir çözüm üretilmesi mümkün olmayacaktır diye düşünüyorum. Karşılıksız çek kavramının daha fazla önümüze gelmesi güçlü bir ihtimaldir ya da çeke güven kalmayacak, kullanımı da mümkün olmayacaktır, bu da ticarette yeni sorunlar doğurabilecektir. Ancak biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yeni tasarıyı Avrupa İnsan Hakları hükümleriyle uyum sağlayan yeni niteliği itibarıyla destekliyoruz ve olumlu olarak oy kullanacağız.
Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Özellikle Deniz Feneri davasının savcıları için ceza davası açılması otuz dokuz yıllık bir hukukçu olarak emin olun ki bizi endişe içinde bırakmıştır ve bu gelişim Türkiye'de yargıda görev yapan her hâkim ve her savcı için büyük tereddütler ve endişeler yaratmıştır. Biz bu uygulamadan iktidar partisinin bir an önce vazgeçmesini diliyoruz.
Ayrıca değerli arkadaşlarım, sendikaların iş kolunda yüzde 10 oranında örgütlenmiş olanlarına toplu iş sözleşmesi sağlanmasıyla ilgili de vakit varken bu miktarın, bu yüzde 10 barajın indirilmesi, bunun binde 5'e indirilmesi gerektiği kanısındayız. Türkiye'de eğer sendikalaşmanın önünü kesersek demokrasi işlemez. İşçi sendikalarının olmadığı, işçilerin örgütlenemediği hiçbir topluma getirilmiş olan rejim demokrasi rejimi olamaz. Bu nedenle, 3 milyondan 700 bine inmiş olan sendikalı işçi sayısının, 8 milyonluk bir sosyal sigortalı kayıtlı işçi sayısının karşısında çok düşük olduğu kanısındayız.
Çağdaş ve uygar bir demokrasi istiyorsak sendikaların önündeki bu engelin kaldırılmasını talep ediyorum ve yüce kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.