| Konu: | CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 19.01.2012 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bu Meclisin işleyişine dair, buradaki kürsü kullanımına, milletvekilinin söz ve düşüncesine gösterilen tepkilere, Sayın Meclis Başkanı ve bir kısım milletvekili arkadaşların tepkilerine değinmek istiyorum. Biraz önce burada bir milletvekili arkadaşımız, Kürt halkından, Kürtlerden, Kürt sorunundan, buna dair düşünceleri ifade ettiğinde, etnik yapılardan söz edilmemesi gerektiği ifade edildi. Etnik yapılar yani Kürtler ülkemizin gerçekliğidir ve yıllardır, Kürt sorunu ve çözümü konuşulmaktadır. Bu milletvekili arkadaşımızın, yine, onu destekleyen bu halkın seçtiği vekiller Mecliste değil, cezaevlerindedir, aylardır bırakılmamıştır seçilmiş olmalarına rağmen ve bu ülkede "Kürt halkı" dediği için, "Kürtlere özgürlük" dediği için, "eşit haklar" dediği için binlerce insan tutuklanmıştır, cezaevindedir. Yani bu ülke âdeta bir toplama kampına dönüştürülmüştür. Şimdi, bunlar bizim gerçekliğimiz ve biz, bu gerçeklikleri burada konuşmak, çözüm üretmek, Türkiye'de yaşayan bütün halkları, değişik dilleri, inançları, kültürleri, etnik yapıları farklı olan milyonlarca yurttaşı bir arada geleceğe taşımak yükümlülüğüyle karşı karşıyayız. O nedenle, burası eğer milletin kürsüsü olacaksa Sayın Meclis Başkanı da, değerli milletvekilleri de buradaki üretilen, söz edilen düşüncelere saygı göstermek ve kürsü dokunulmazlığına saygı göstermek, görüşlere saygı göstermek durumundadır. Dolayısıyla burada birbirimizi terbiye etmek, bu yönüyle uyarmak? Ben bu tutumu, bu tavrı doğru bulmuyorum.
Şimdi, en çok konuştuğumuz nedir? Bugün Türkiye'nin en çok konuştuğu kavram "adalet" kavramıdır, "hak ve özgürlükler" kavramıdır ve ülkemiz dokuz yılı aşan bir süredir adında "adalet" kavramı olan Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yönetilmektedir. Yönetilmektedir de yani adalet karşılığını buluyor mu, hak ve özgürlükler gelişiyor mu, nedir gelmiş olduğumuz nokta? İşte, bugün Meclis bunun önemli bir alanını dolduran Cumhurbaşkanının seçimi yasasını konuşuyor, yine Meclisin Anayasası olan İç Tüzük Anayasa Komisyonunda görüşülüyor, Sayın Adalet Bakanı da "üçüncü yargı paketi" adı altında bir reform paketi sunuyor ama bakıyoruz demokrasinin, hak ve özgürlüklerin önünde en temel engel durumunda olan Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası olduğu gibi duruyor. Yani bizlerin ihtiyacı olan birtakım suçların hafifletilmesi, birtakım tutukluluk sürelerinin azaltılması değil ki, asıl "suç" kavramını yani hak ve özgürlükleri suç olmaktan çıkartacak birtakım düzenlemelerdir, Hükûmetten de, Adalet Bakanından da beklenen budur. Yani büyüyen adalet değildir, özgürlükler değildir, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü suç olmaktan çıkmamaktadır.
Şimdi bakıyoruz, bu düzenlemeler, bugün de tartıştığımız Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu Tasarısı, toplumun en geniş kesimlerinin ihtiyaçlarına yanıt veren değil ama bugün devletin yeniden düzenlenmesinde Adalet ve Kalkınma Partisinin tek parti egemenliğini, âdeta devlette tek görüşün, tek düşüncenin egemenliğini sürdürmek isteyen bir düzenleme olarak önümüze geliyor.
Yargı, özel bir yargı olmuştur, özel hukukun yürütüldüğü bir alan olmuştur. Şimdi, bugün 19 Ocak. Bugün İstanbul'da on binlerce insan tıpkı beş yıl boyunca olduğu gibi yürümüştür "barış" diyerek, "adalet" diyerek, "kardeşlik" diyerek. Yıllardır bu ülke bu tabloyu yaşıyor ama sonuç itibarıyla iki gün önce verilen karar, bir kez daha bütün bu milyonların isteğini hüsrana uğratmıştır. Beş yıl önce gazeteci-yazar Ermeni olduğu için, sadece düşüncelerini barıştan yana ortaya koyduğu için, aydın yürekli, aydın kafalı bir insan olduğu için birtakım tetikçiler tarafından öldürülmüştür. Ama sıkılan o kurşunlar aslında ülkedeki barış arayışına dönük sıkılan kurşunlardır. Şimdi bu insanlar, bu yürüyen insanlar adil bir yargılama istediler, gerçek suçluların cezalandırılmasını istediler ama devlet ve yargı bilerek bu aydınlanmayı, bu cezalandırmayı sağlamadı, bu gerçekliğe ulaşmayı sağlamadı.
İşte asıl tehlikeli olan bu iktidar anlayışının, bu adalet anlayışının, bu yargı mekanizmasının ülkemizdeki halkların ortak yaşamını giderek ortadan kaldırmasıdır. Kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz? Kimse kendisini güvende hissetmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - O nedenle, tarihle yüzleşmedikçe, tarihimizi aydınlatmadıkça bu güveni sağlayamayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzel.