| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 17.01.2012 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP'nin getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı saygıyla, şükranla anıyorum. Kıbrıslı Türklerin ve tüm Türk dünyasının başı sağ olsun.
Büyük bir devlet adamını, bir büyük müzakere adamını yitirdik. Üç gündür dökülen gözyaşları, bugünkü cenaze töreninin görkemi, Sayın Denktaş'ın iyi şeyler yaptığının, doğru şeyler yaptığının kanıtıdır.
Bu konuda, Haberdar gazetesinde yazar Doktor Nazım Beratlı'nın birkaç cümlesini, burada sizlere okumadan geçemeyeceğim. Şöyle diyor:
"Bu insanın -yani Rauf Denktaş'ın- bir buçuk yaşında annesini, on sekiz yaşında da babasını kaybederek hayatı tek başına göğüslemiş bir adam olduğunu hiç unutmamak lazımdır. Onun yaşamını değerlendirmeye çalışırken `Karkot Deresi'nde anlattıklarını unutmamak gereklidir.
Babasının ölümünün ardından neyi var neyi yoksa satıldığını ve kendisinin dımdızlak ortada kaldığını, nasıl kendi gayretiyle Magosa'da adliye memurluğu yaptığını, bitirdiği okula nasıl öğretmen girdiğini, Londra'ya hukuk okumaya gideceğinde nasıl kefil aradığını?
Babasının bir Rum dostu kefil olmuş sonunda?
Kendisini tanıyanlar, hiç kimseye hiçbir zafiyetini anlatacak kadar yaklaşmadığını ve hep tek başına kaldığını da anlatırlar.
Çocukluktan kalmış bir duruştu belki de ve belki de lider olabilmenin gerçek şartlarından biriydi yalnızlığı.
İngiliz İmparatorluğu'nun Hong Kong Başsavcılığı görevini reddederek, KTKF Başkanlığını seçmesi, birkaç ay içinde TMT'yi kurması, iki ay sonra Ocak 1958'de İngiliz yönetimi, altı ay sonra Haziran 1958'de EOKA ile hesaplaşmaya girmesi, doğrusu `benim' diyen babayiğidin göze alacağı riskler değildi.
Bir tarafta, Britanya Lordlar Kamarasına doğru giden bir yol, karşısında sonu ne olacağı belirsiz bir kavga yolu; ikincisini seçti, sürgüne yürüdü. Belki de psikolojisinde, yalnız babası ve onun arkadaşlarına karşı kendini borçlu görmenin verdiği bir cesaretti.
Temmuz 1958'de neredeyse tutuklanacaktı ve o olayı atlatır atlatmaz Ankara'ya koşup Fatin Rüştü Zorlu'dan destek talep etmekteydi.
Arkasından gelişen olayları şöyle anlatmıştı bir sohbetimizde: `1958 Haziran, bir baskındı. Baskın basanın olduğundan biz kazançlı çıkmıştık ama darbeye yanıt veremezdik çünkü gücümüz meydana çıkmıştı ve öyle, aman aman bir güç de değildi. Profesyonel bir örgütlenme ve ikmal sistemi kurmazsak karşı darbe bizi süpürüp götürecekti.'
Rauf Denktaş, 1948'den başlayarak bizim tarihimizin önemli bir ögesidir. 1958'den sonra ise neredeyse tarihin kendisi. Doğrusuyla yanlışıyla her ne varsa tarihimizde, `Denktaş' adını silerseniz anlamını yitirir.
Başladığı yere bakınız: Türk İşleri Komitesi, Belediye Meclisi üyeliği için adaylık, Kıbrıs adası Türk Azınlığı Kurumu. Bir de bitirdiği yere bakın: Kendisi karşı olsa bile Birleşmiş Milletlerin düzenlediği bir referandumda kendi geleceğini belirlemek için iradesini kullanan bir halk, dünya tanısa tanımasa, uluslararası hukukun içine girmek için kavga veren bir devlet.
Benim görüşlerim hiç saklı değil ama bir azınlık "cemaat aldı, bize bir halk bıraktı." diyor Doktor Nazım Beratlı.
Kendisini bir kez daha saygıyla ve şükranla anıyorum ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ve Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, çok zaman olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi yine AKP tarafından yeniden belirlenecek. Gündemin tartışmalı maddesi ise Cumhurbaşkanınca iade edilen kanunla ilgili 122 sıra sayılı Tasarı olacak. Bu kanun tasarısının en tartışmalı maddesi de emekli milletvekillerinin maaşının düzenlenmesi oldu. Türkiye bu konuyu hep tartıştı, tartışmaya da devam edecek ancak bu konunun da bir netliğe kavuşturulması gerektiği de açıktır, bunun doğru bir yöntemle yapılmasının gerektiği de açıktır. Vatandaşlardan 3-5 lira ilaç katılım payı alınmasını öngören bir tasarıya bir önergeyle ekleme yapılarak bu konunun düzenlenmesi şık değildir, doğru da değildir. Gelen tepkiler, yöntemin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Şekil, esası bazen belirler. Şekilde bir yanlışlık yaptığınızda doğruyu bulmak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanını son yolculuğuna uğurladık. Derin bir üzüntünün yaşandığı bir gündeyiz, bir yas günündeyiz. Bugünün gündeminin yine milletvekili maaşıyla, emekli milletvekili maaşıyla anılması şık olmayacaktır, doğru olmayacaktır. Bu konunun bugün görüşülmesini gerektiren acil bir durum da söz konusu değildir. Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının acısını, yasını paylaşma günüdür, böyle olmalıdır. Ben, en azından, böyle düşünüyorum. Bir devlet kurmuş, azınlık cemaatinden bir halk yaratmış devlet adamına saygının günü olsun. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, böyle bir günde de yine tartışmalarla, tepki çekecek bir düzenlemeyle anılmasına gerek yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekillerinin yine hedef tahtası hâline getirilmesine gerek yoktur. Temel düşüncem budur.
Değerli milletvekilleri, bu kanun Cumhurbaşkanınca iade edildi. Cumhurbaşkanı diyor ki: "Kamu vicdanında rahatsızlığa yol açtığı görülmektedir. Bu nedenle de yeniden değerlendirilmesinde yarar görülmektedir." Sayın Cumhurbaşkanı kamu vicdanı konusunda titizlik gösteriyorsa bu konuda kendisini tutarlı olmaya davet ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı işlemlerde gösterdiği tutumu kendi icraatlarında da göstermelidir. Atatürkçülüğü bağnazlık olarak niteleyen kişileri Atatürk'ün kurumlarının başına atamak da vicdanları sızlatmıştır, vicdanları yaralamıştır. Kamu vicdanı konusundaki titizlik bu kişiyi istifa ettirmek değil, bu kişiyi Atatürk'ün kurumlarına atamamayı gerektirir; Atatürk karşıtlarını, Atatürkçülük karşıtlarını Atatürk'ün kurumlarına atamamayı gerektirir. Sayın Cumhurbaşkanına bir çağrım daha olacak: Kamu vicdanı yanında ölçüt almanız gereken bir de Anayasa vardır. Anayasa'ya aykırı kanun hükmünde kararnameler, bırakın vicdanları Türkiye Cumhuriyeti'ni yaralamaktadır. Sabah imzaladığınız kanun hükmünde kararnameyi değiştiren kanun hükmünde kararnameyi de öğleden sonra imzalıyorsunuz. Böyle bir garabet olur mu? Sayın Cumhurbaşkanına çağrım, kamu vicdanını da, Türkiye Cumhuriyetini de, Anayasa'yı da yaralayan uygulamalara geçit vermemesidir.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin intibakı konusunda bir sorun olduğu açıktır. Ben SSK emeklisi bir milletvekiliyim. Bu düzenleme yapılmasa SSK emeklisi olmaya devam edecektim. Ama düzenlemenin yapılması konusunda kimsenin itirazı yok fakat bunu yaparken sekiz yıl için yüksek bir artış belirlenmesinin gerekçesini anlamak da çok güç. Neden sekiz yıl; on yıl değil ya da beş yıl değil?
Milletvekillerinin kendi maaşlarını belirlemesi belki şık bir durum değil ancak bunu belirleyecek başka bir makam da yok. Bir düzenleme yapılacaksa -yapılması da gerekiyor- bunun gizlenmeden, saklanmadan, açık bir şekilde yapılmasında fayda vardır. Gece yarısı önerge ile bir düzenleme yapmak yerine, şeffaf bir düzenleme yapmakta ve herkesin savunabileceği bir düzenleme yapmakta yarar vardır.
Bakın, 15 milyona yakın vatandaşımızın yoksulluk sınırının altında olduğu, açlık sınırının altında olduğu da dikkate alınarak bu düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Anayasa'mıza göre milletvekilleri ile ilgili bir yasa çıkartılması gerekirken bugüne kadar bu yapılmamıştır. O zaman, bu düzenleme derli toplu bir şekilde gelsin. Bu konu bir defa tartışılsın ve çözümlensin; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerinin saygınlığını zedeleyen bu tartışmaların sürekli gündemde kalmasının da önüne geçilsin.
Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmeleri sırasında arkadaşlarımız muhalefet şerhi yazmışlar. Ben de gündeme getirilen gerekçeleri paylaşıyorum. Yurttaşların TÜFE farklarının ödenmesi, emekli yurttaşlarımızın intibaklarının yapılması da gerekli ve zorunludur. Bu tasarının yalnızca milletvekilleri ile ilgili bölümüne değil, yurttaşların ilaçlarından 2-3 lira ilaç katılım payı alınmasına da karşı çıkıyoruz, buna da muhalefet ettiğimizi bildiriyorum.
Ek olarak, bu konunun böylesi bir yas gününde gündeme getirilmesine de muhalefet ettiğimizi belirtmek istiyorum. Ben de kürsüden şerh koyuyorum. AKP'nin grup önerisine "hayır" diyorum.
Büyük devlet adamı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu Rauf Denktaş'ı bir kez daha saygıyla anıyor; ailesine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkına ve tüm Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Acar.