| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 22.03.2012 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, usul gereği aleyhte diye söz aldım ama Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle ülkemizdeki ekonomik, sosyal sorunlardan kaynaklı, işsizliğin, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin, eşitsizliğinin derinleşmesinden kaynaklı şiddet, intihar ve cinayet vakalarına dair Meclis araştırması istemesinden daha doğal, daha haklı hiçbir şey olamaz. Bu isteğe katılmak çok yerinde ve gerçekçi.
Değerli milletvekilleri, evet, ülkemizin en temel problemi, en önemli sorunu, elbette, özellikle son on yılda daha da artmış, derinleşmiş olan işsizlik ve yoksulluk ve bunun yol açtığı sağlıksız bir toplum olma gerçeği. Bu konu, biraz önce konuşan değerli milletvekilleri tarafından çok çarpıcı bir şekilde konuldu ve aleyhte konuşan AKP milletvekili arkadaşımız yine birtakım rakamlar vererek, yani ambulans sayısının artmasıyla ülkemizdeki sorunların çözüldüğünü ya da geride bırakıldığını iddia etmek gerçekten olan biteni ters yüz etmek anlamındır. On yıl önce AKP Hükûmeti iktidara geldiğinde "3Y" ile mücadele edeceğini ve bunun için de kendilerine çok az bir süre verilmesi isteğinde bulundu halkımız tarafından. Yolsuzlukları, yoksullukları ve yasakları kaldıracağını, bununla mücadele edeceğini ifade etti ama değil bu sorunları aşmak, çözmek, bu sorunlar her geçen gün çok daha fazla büyüdü, katlandı ve ülkemiz, bir bütün olarak halkımız sağlıksız bir toplum hâline getirildi, böyle bir toplum yaratıldı. Bu çok açık bir şey. Bir tarafta, biraz sonra görüşülecek olan KDV muafiyetleri gibi benzeri birtakım düzenlemelerle, yasal düzenlemelerle âdeta "Biri yer biri bakar." manzarası; iktidara yakın sermaye gruplarını, büyük tekelleri daha çok kalkındıracak, servetlerini büyütecek ayrımlar, imtiyazlar, teşvikler, muafiyetler ama öbür tarafta daha çok hak isteyen, özgürlük isteyen, emeğinin karşılığını isteyen, çalışabilecek iş isteyen, yoksulluğuna karşı sosyal güvence isteyen işçilerin, emekçilerin, engellilerin, işsizlerin hayatlarının daha çok kötüleşmesi; gelir adaletsizliğinin, gelir uçurumunun daha çok büyümesi; kamu kaynaklarının yağmalanması karşısında bizlerin haklarının, bu ülkemizdeki büyük çoğunluk, 75 milyon halkın hakkının gasbedilmesi.
Değerli milletvekilleri, "Neyi çözdünüz?" diye Hükûmete sormak gerekiyor. Gerçekten bugünkü tabloda işsizliğin, yoksulluğun daha çok arttığı ve bunun karşısında hastalıkların, sağlıksızlığın, intiharların, cinayetlerin? İşte, en son örneği biraz önce verildi, Adana'da genç bir kadının, işsiz, aç, çocuğuna bakacak bir durumda olmaması nedeniyle bunalıma girip intihar etmesi. Bu sahneler yeni değildir, çok daha fazladır.
Bebek ölümleri, açlıktan bayılan çocuklar, keza, açlıktan ölen bebekler, bu ülkenin gerçekliği değil midir? Bebek ölümleri liste başı değil midir Avrupa kriterleri içerisinde? Keza, aynı şekilde, iş cinayetleri, on yılda 10 bin, adı iş kazası çıkan ama gerçekte iş cinayeti olan ölümler. Keza, aynı şekilde, bu ülkede en yüksek vergi oranlarını ödeyen yine bu halktır. Yani bu halk çıldırmasın, bu halk birbirine karşı kışkırtılmasın, bu halk birbirine saldırmasın, evinde evli aileler boşanmasın, daha ne olsun yani bunlara yol açan, çok açık, bu kapitalist toplum, bu gelir adaletsizliğini, haksızlığını büyüten, bu toplumu, bu kapitalist toplumun direksiyonunda olan iktidar.
Ne yazık ki çalışma saatlerinin fazlalığı, bu fazla saatler karşısında en düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalan işçi sınıfımız. Keza, aynı şekilde, yatlar, tekneler, gemiler mazota ÖTV ödemezken yine, tarımda çalışan köylüler, üreticiler, çiftçiler, ÖTV'yi en yüksek oranda ödemekte ve biz bunun kaldırılması için yasa teklifi verdik.
Değerli milletvekilleri, gerçekten ülkemiz, AKP İktidarı eliyle, Avrupa standartları içerisinde, kriterleri içerisinde, birçok sorun alanı yaratmış ve birçok konuda liste başı olmuştur. Kazalarda ölenler, trafik kazalarında ölenler; keza, aynı şekilde, ülkede 130 bin tutuklu mahkûmuyla, en çok cezaevinde en çok mahkûmu barındıran bir ülke yani nereye el atsanız, aslında elinizde kalacak türden bir manzara. Bugün haberlerde dinliyoruz, cumhuriyet altını 600 lirayı geçmiş, neredeyse asgari ücret sınırına gelmiş dayanmış. Yani on yılda gelinen nokta bu ve "Kriz bize dokunmaz, değil teğet geçmesi, kriz bizi sarsmaz." diyen iktidarın bakanları. Ama kriz öyle bir sarsıyor ki yürekten vuruyor ve tabii ki kriz fırsatçısı patronlar, sermaye kesimleri ilk fırsatta patır patır işçileri sokağa atıyorlar. Evet, burada Mecliste basın toplantısı yapıyoruz, Hey Tekstil işçileri, İstanbul'da 420, Batman'da 240 işçi bir çırpıda sokağa konuluveriyor hiçbir alacakları ödenmeden, tazminatları ödenmeden. Şimdi Hükûmet karşımıza çıkıyor, "Ulusal İstihdam Stratejisi'yle işsizliğe şöyle çözüm bulacağım." diyor ama yine ülkenin çalışan işçisine, emekçisine kuralsız, güvencesiz esnek çalışmayı dayatıyor. Şimdi, bu manzara karşısında insanlar elbette mücadele edemeyince, örgütsüz bir toplum gerçekliği karşısında bireysel çarelere ya da çaresizliğe, bireysel çözümlere doğru gidiyor. Bu konu enine boyuna Meclisimiz tarafından araştırılmalı ve artık kamunun, sosyal hakların yağmalanmasına, yok edilmesine seyirci kalmamalıyız.
Sağlıklı toplum olamamaktan, bu İktidarın ülkeyi sağlıksızlaştırmasından söz ettik, evet en acı manzarasını da birkaç gündür yaşıyoruz. "Nevroz Bayramı" kutlamaları, "Nevroz" mesajları da buradan veriliyor; evet, 21 Mart, Orta Doğu halklarının, ülkemiz halklarının, ezilen Kürt halkının ulusal bir bayramıydı. Yıllardır bu ülkede, bu topraklarda kutlanılır ama son birkaç gündür ülkede savaş manzarası, İçişleri Bakanının talimatıyla yasaklanan millî kutlamalar, insanların bütün bahar renkleriyle alanlara çıkmasına dahi tahammül gösterilmemesi sonucu ne yazık ki İstanbul'da bir yurttaşımız, Barış ve Demokrasi Partisinin ilçe yöneticisi hayatını kaybediyor. Aynı şekilde, Cizre'de bir polis memuru hayatını kaybediyor. Bu manzaralarda şimdi suçlu kim? Aranacak olursa, halkın insani en temel hakkı olan bayram kutlama hakkını kendi istediği koşullarda dayatan İçişleri Bakanıdır. Bu konudaki devlet ve hükûmet politikasını bu şekilde, sert bir şekilde halka dayatan bir hükûmet politikasıdır ve aynı politika ülke içinde değil, ülke sınırları dışında da sağlıksız ve kaybeden, can ve mal kaybına yol açan bir toplum gerçeğini bize göstermektedir. Afganistan'da 12 tane asker şehit oluyor, işte daha bugün Cudi'de çatışma sonucu 6 özel harekâtçı şehit oluyor ve Başbakan müjde haberleri veriyor. Nedir müjde dedikleri? Şehitlerin, gazilerin kapsamını genişletmek, haklarını ve onlara ödenecekleri artırmak.
Burada müjde falan yok değerli milletvekilleri, burada ülkemizde daha çok savaş neticesi insanların öleceğinin, sakat kalacağının, şehit olacağının, gazi olacağının haberi vardır. Sadece ülkemiz toprakları içerisinde değil Orta Doğu'ya müdahale etmek hevesleriyle ne yazık ki şehitlerin, gazilerin sayısı artacak. Sadece üniformalılar değil ama terörle mücadele adı altında buradan zarar görmüş herkesi bu kapsama alarak bütün bir ülke, bütün yurttaşlar âdeta bu konuda kapsama alanına alınmak istercesine ülke bir cadı kazanına, ülke bir ateş topuna dönüştürülmek istenmektedir.
Şimdi, ekonomik, iktisadi, sosyal politikaları bir kenara bıraktık ama ülkemizin birliğini, beraberliğini, bir arada yaşamını dinamitleyecekçesine bir sertlik? Başbakan bu konuşmayı yaparken "Cudi'de savaşımız devam etmekte." diyebilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Ve ondan sonra da bu şehit, ölüm haberleri gelmektedir. Burada müjde olan bir şey yoktur değerli milletvekilleri. Bir an önce bu gidişata Meclisimizin el koyması, barışı, sosyal hakları öne çıkarması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüzel.