GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ŞIRNAK İLİNİN ULUDERE İLÇESİNİN SINIR KESİMİNDE YAPILAN HAVA OPERASYONUNDA 35 VATANDAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİ VE AÇILAN SORUŞTURMA İLE BU VATANDAŞLARIMIZIN GERİDE KALAN YAKINLARINA YAPILACAK YARDIMLARA İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:03.01.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Şırnak'ın Uludere ilçesinde meydana gelen elim bir olay sonucunda 35 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi üzerine bir bilgilendirme görüşmesinde AK PARTİ Grubunun da bu konudaki görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.

İnsan olmak, insanı anlamak, insanın acılarını anlamak, vicdanlı olmak, insanın hikâyesini bilmek, o hikâyeyi yüreğinizde yaşatmak ve sadece insan olduğu için onun kadrini kıymetini bilmek en iyi bu coğrafyada bilinir. Eğer bu coğrafyanın kültürünü, medeniyetini, geleneğini konuşacaksak onu konuşmak için öncelikle bu coğrafyanın tarihine, geleneğine, kültürüne, mirasına, insanlığına saygı duymak ve o bin yıllık geleneği etnik bir temele dayalı olmayan, bir maneviyat ve ruhaniyet kardeşliğine dayalı olan ve bu kardeşliğin İbrahim'den beri İbrahim'in çocuklarının birliği ve beraberliğini yirmi, otuz yıllık ne idüğü belli olmayan bir ideolojinin ayıramayacağını bilmek gerekir, önce söze bununla başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Öncelikle PKK'ya terörü bir yöntem olarak seçmesini biz söylemedik. Eğer birileri bir yöntem olarak terörü ve silahı gördülerse ve bugüne kadar da yöntem olarak terörü  ve silahı seçenlere karşı söz söyleme iradesini gösteremeyenlerin burada bize insanlık dersi vermeye hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizim içimiz yandı, yüreğimiz yandı. Devlet idare etmek çocuk oyuncağı değildir, bir ciddiyet bir sorumluluk gerektirir. Evet, biz, o çocuklar için Uludere'de ben de ağladım, arkadaşlarım da ağladı. O çocukların çaresizliği hepimizin yüreğini yaktı.

NAZMİ GÜR (Van) - Timsah gözyaşları? Timsahlar da ağlar.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Ve biz, dokuz yıldan beri? Biz, dokuz yıldan beri?  Devletin demokrasi anlayışını en iyi Sayın Tanrıkulu bilir. 90'ların devletinin demokrasi anlayışıyla bugünkü bizim demokrasi anlayışımızın farkını en iyi siz bilirsiniz Sayın Tanrıkulu. O  yüzden bunu bir cevap olarak size söylemiyorum, bildiğiniz bir şeyi tekrar etmek adına söylüyorum. Biz nereden geldik diye buraya baktığımızda, Kuruluş Programı'mıza açıp baktığınızda, güneydoğu sorununu, Kürt meselesini, bu ülkenin demokrasi açığını, bu ülkenin hak ve özgürlüklerle ilgili yaşadığı sorunları yaşayan insanlar olarak 2002'de Kuruluş Programı'mıza bunu koyduğumuzda, dokuz yıl içerisinde bunun adım adım takipçisi olduğumuzu hepiniz biliyorsunuz ve her şey bu milletin gözü önünde cereyan etti. Ben bu sözleri bir şeyleri gerekçelendirmek ya da bu konuşmayı bir savunma konuşması yapmak adına söylemiyorum. Eğer vicdansa, öncelikle vicdan. Dokuz yıldan beri bizim nasıl bir mücadele verdiğimizi, hukuksuzlukla, çetelerle ve belli mihraklarla hangi mücadeleleri vererek buralara geldiğimizi hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Öncelikle vicdansa bunun hakkını vermek gerekir.

Evet, yaşanan olayla ilgili hepimiz çok üzüldük, hepimizin içi yandı. Bununla ilgili adli, idari sorgulama şu anda devam ediyor. Bunun asla örtbas edilmesine tabii ki izin vermeyeceğiz, takipçisi olacağız. Bu olayın bir tarafı ama olayın başka bir tarafı var, o da şudur arkadaşlar: Siyaset kurumu çözüm kurumudur, siyasetçi çözüm odaklıdır. Siyaset kurumunu çalıştırmak, öncelikle bir siyasi irade gerektirir. Siyasetçi, toplumda biriken negatif duygulardan, kinden, düşmanlıktan, nefretten beslenen kişi değildir. Siyasetçi, yaşanan sorunları en üst kurum olarak siyaset kurumu aracılığıyla çözen kişidir ve siyaset kurumunun işleyişi de ancak vesayetten kurtulmuş, millî iradenin yansıdığı, tecelli ettiği bir parlamentoyla gerçekleşir.

Bakın, biz burada bugün bu Parlamentoyu paylaşabiliyorsak, burada siyaset kurumu işliyorsa, bizim burada yapmamız gereken düşmanlık üretmek, kin üretmek, bunun üzerinden nefret üretmek ve birbirimizi nefretle suçlamak değildir. Biz, Uludere'ye gittiğimizde kinle karşılaştık. Biz, taziye çadırına gitmek için yola çıktığımızda maalesef Kaymakamımızın saldırıya uğradığını ve taziye sahiplerinin de bunu protesto etmek için taziye çadırından ayrıldığını öğrendik ve taziye sahiplerimizin evine gittik. Taziye sahiplerimizin hepsi oradaydı, dinledik, konuştuk, dertleştik ve bunun takibiyle ilgili her birimizin üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğinin onlara sözünü verdik çünkü bu, bizim görevimiz. Demin ifade ettiğim gibi, siyaset kurumunun asli görevi öncelikle sorun çözmektir ama eğer siz, bir ulus inşa etmek istiyorsanız yeniden ve eğer siz, sürekli olarak bir halktan bahsedip ayrımcı bir dil kullanıyorsanız, Van depreminde sanki Van başka bir ülkenin şehriymiş gibi orada hiçbir çözüm üretmeden, orada biriken sorunu, orada biriken sıkıntıyı istismar ederek ayrımcı bir dil kullanıyorsanız ve orada, Uludere'de bugün yaşanan elim olay üzerinden birliğimize, bütünlüğümüze aykırı ayrımcı bir dil kullanıyorsanız, bu ülkede ayrı bir halk var ve birileri de onlara işkence ediyormuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorsanız ve "Orada bir savaş var." diyorsanız, o zaman size şunu sorarlar: Siz kimin tarafındasınız? Bu devletin, bu milletin, bu birliğin, bu beraberliğin tarafında mısınız, yoksa ayrılığın, bölücülüğün, çözümsüzlüğün, terörün tarafında mısınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Katliamcıların kesin yanında değiliz, katliamcıların kesin karşısındayız, katliam yapanların karşısındayız Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Biz açık açık söylüyoruz, diyoruz ki: Gelin siyasi iradenizi masaya koyun, siyasi iradenizi emanetten alın, getirin milletin Meclisine, milletin Parlamentosuna siyasi iradenizi yansıtın. O siyasi iradeyle birlikte siyaset kurumu çözümünü üretsin, bunu çözelim çünkü biz, dokuz yıldan beri âdeta bedenimizi bu işin çözümü için taşın altına koyduk. Nelerle mücadele ettiğimizi, nasıl mücadele verdiğimizi herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla hiç kimse, hiçbir siyasi parti bu sorundan bir rant üretmeye kalkışmasın ama gelin, çözüm üretelim, gelin, takipçisi olalım.

SIRRI SAKIK (Muş) - Bunun ne rantı olur Allah aşkına, ne rantı olur ya?

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bu meseleyi kalkıp Muğlalı 33 Kurşun Olayı'yla örneklendirmek, bu meseleyi kalkıp "AK PARTİ yıkım projesi peşinde." demek, bu meseleyi kalkıp "Siz katliamcısınız." demekle çözemezsiniz, bunun bu şekilde çözülmesi de mümkün değildir. Ama şunun çok iyi bilinmesini istiyoruz: 74 milyon vatandaşımızın hakkı, hukuku bizim için mukaddestir, her biri bizim için birinci sınıf vatandaştır ve bizim vatandaşlarımızın hangi etnik kimlikten, hangi inançtan olursa olsun, vatandaş olarak, biz AK PARTİ İktidarı olarak onların yanındayız ve birilerinin onların sözde etnik kimliği üzerinden bir halk üretmesine?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünal, süreniz doldu, iki dakikada toparlayın lütfen.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - ?bir halk inşa etmesine, buradan bir bölünme, buradan bir ayrılma hayal etmesine izin de vermeyiz, müsaade de etmeyiz. Dert bizim derdimizdir, mesele bizim meselemizdir, sıkıntımız bizim sıkıntımızdır, o çocuklar bizim çocuklarımızdır. Dolayısıyla hiç kimse kalkıp bir ayrı dil kullanmasın.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.