| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2011 |
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddenin adı tamamlayıcı ödenek. Diyebilir miyiz ki, hedefe 2010 yılı için 50 milyar TL açık programladık, biz bu kadar iyi idare ettik, açık 40 milyar TL oldu? Bu izah başka değişkenleri dikkate almazsanız makul, biraz önce söylediğim gibi iyi bir sonuç olarak da değerlendirilebilir ama böyle bir şeyi sizlerin, özellikle sizin söylememeniz gerektiğine inanıyorum Sayın Bakanım. Bize şunu söyleyebilirsiniz: "Ya, sayın muhalefet milletvekili, bizim sağladığımız düşük bütçe açığına, yüksek büyümeye karşı çıkıyorsunuz. Bizden ne istiyorsunuz? Bunlar hedef, neticede tahmin." de diyebilirsiniz ama bunlar doğru değil.
Birincisi, o büyüme sizin önerdiğinizin, öngördüğünüzün 3 misli ama 99 yılındaki dramatik küçülmenin olduğu yerdeki bazdan.
Şimdi, Sayın Bakanım, şu, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kanun Tasarısı ve ekli cetvelleri. Akşam konuşacağımı duyunca ben bunu aldım, evde çıkardım. Buradan bu 2010 yılı bütçesinin neyini çıkardım? Genel gerekçesini. Şimdi, buna ilave olarak ne yapıyorsunuz? Getirdiniz 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nı. Sayın Bakanım, bu tasarının genel gerekçesine neyi eklediniz? Bakın, daha önce olmayan özel sektör öncülüğündeki büyümeyi eklediniz. Bu yoktu. Sizin hesabınızda özel sektör de yoktu. Yenisinde var, eskiden dikkate almıyordunuz. Cari açık yeni girdi buna, cari açık problemi. Yurt içi tasarrufları artırmak yeni girdi. Neden? Geri sıralara düşmüştü.
Sayın Bakanım, buralara gelip, bu akaryakıt içindeki dolaylı vergilerin oranlarını söylüyorsunuz, oranların gerilediğini de söylüyorsunuz. Bunda haklısınız da. Ama bunu bir de neyle anlatmak lazım? Bizim oradaki vatandaşların deyimiyle anlatmak lazım.
Bakın, siz, arkanızdaki arkadaşlardan "toplam vergi yükünün piyasa fiyatı içindeki payı" ve "rafineri çıkış fiyatının piyasa fiyatı içindeki payı" diye tabloyu alırsınız, oranların düştüğünü de söylersiniz. Ama size bir şeyi ifade etmek istiyorum: 2002 yılında, bakın, 95 oktanlı 1 litre benzinin fiyatı neydi? 1 lira 63 kuruştu. Bunun ne kadarı vergiydi? 1 lira 14 kuruşu. Öyle değil mi Sayın Bakanım? Şimdi 13 Aralık tarihli yakın geçmişteki fiyata bakalım. Burada nedir fiyat, satış fiyatı? 4 lira 22 kuruş. Peki, ödediğimiz vergi ne kadar? Ödediğimiz vergi 2 lira 54 kuruş yani o kötülediğiniz 2002 yılında, vatandaştan, benzinin litresinden 1 lira 14 kuruş vergi alırken şimdi siz bundan 2 lira 54 kuruş vergi alıyorsunuz. Doğru mu yanlış mı Sayın Bakanım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Oran ne kadar, oran?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Oranını söyledim, siz orada vakit geçiriyordunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Vakit geçirmiyordum!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - O kötülediğiniz 2002 yılında vatandaşın benzininden, bir litresinden 1 lira 14 kuruş vergi alınıyordu, şimdi siz 2 lira 54 kuruş alıyorsunuz. İstediğiniz oranı koyun, vatandaştan az mı alıyorsunuz, çok mu alıyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Vatandaşın cebinden çıkan paraya bakarız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Bakın, başka bir örnek daha vereceğim, bunlar sizin rakamlarınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Petrol o zaman 20 dolardı, şimdi 110 dolar.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Kardeşim, bir dinle, ezbere konuşma.
2002 yılında 20 lira 80 kuruş, 12 litrelik bir tüpün fiyatıydı, o kötülediğiniz 2002 yılında. Peki, vergisi ne kadardı? 8 lira 51 kuruş. Öyle değil mi? Şimdi, 13 Aralık tarihi itibarıyla -daha yeni, sizin rakamlar- 12 litrelik tüpün fiyatı ne kadar? 65 lira. Peki, vergisi ne kadar? 24 lira 44 kuruş. O kötülediğiniz 2002 yılında 8 lira 51 kuruş vergi alınıyormuş bir tüpten, şimdi siz alıyorsunuz 24 lira 44 kuruş. Neresi kötü bunun kardeşim, 2002'yi kötülüyorsunuz?
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) - O zaman 8 lira yoktu, milyon vardı, 8 milyon.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Sen ezbere konuşuyorsun, hiçbir şey de bilmiyorsun, hiçbir şey bilmiyorsun, ezbere konuşuyorsun!
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) - O zaman 8 lira değildi, milyon vardı, 6 sıfırı biz kaldırdık, hatırlatıyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ezbere konuşuyorsun, o gün burada da konuştun.
Bakın, Sayın Bakanım, AB'yle mukayese ediyorsunuz. AB'nin geliri kişi başına 40 bin doların üstünde. Siz sündüre sündüre kişi başına geliri artırdınız. Kişi başına düşen geliri nereye kadar artırdınız? 10 bin dolara; böyle, sündüre sündüre. Eskiden halı santimle satılırdı, uzasın diye çocukları oturturlardı halının üstüne, kaç santim uzar diye uçlarından çekerlerdi, 1 santim, 2 santim? Aynı şekilde, sündüre sündüre 10 bin dolar gelir yaptınız, 2008 seviyesine yeni geliyorsunuz, hâlâ daha aynı şeyi yapmaya çalışıyorsunuz.
Herkes yazıyor çiziyor, iyi bilenler, "Yüzde 40 civarında reel olarak millî gelir arttı." diye. Nerede arttı da 10 bin dolar oldu? Bölerseniz yapıyorsunuz.
Şimdi başka bir şey söyleyeceğim asgari ücretle ilgili. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak asgari ücretten vergi alınmaması, ücret gelirlerinin asgari ücret kadar kısmının vergi dışı bırakılması ve çalışanların vergi yükünün hafifletilmesi amacıyla kanun teklifi verdik. Asgari ücretliler bu kanun teklifinin yasalaşmasını istiyor, on binlerce insan imza veriyor.
Siz, dün, burada, sanıyorum, Maliye Bakanı olarak "Asgari ücret bin lira olursa, devlette asgari ücretli olmadığı için devlet batmaz ama özel sektör batar." anlamına gelebilecek -yanlış ifadem varsa düzeltirim- bir konuşma yaptınız. Şu anda brüt asgari ücret 837 lira, net asgari ücret 659 lira, işverene maliyeti 1.017 lira. Vergi ve prim kesintisi 358 lira, bunu devlet alıyor. Gelir vergisi var, damga vergisi var, sigorta primi var, işsizlik sigortası primi var.
Zaten asgari ücretin işverene maliyeti bin lirayı aşmış durumda. Siz bunları almazsanız işverene bunun ekstra bir maliyeti olmayacak. Dolayısıyla bunu da ne yapmamız lazım? Çözmemiz lazım.
Gelelim diğer hadiselere. Şimdi, toplam tasarrufların azaldığını söylüyoruz. Siz kamu tasarruflarının?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Asgari ücretten sigorta alınmasın mı?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Bakın ne diyorum? Laf atacağınıza gelin burada konuşun, gelin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ya, sigorta alınmasın mı asgari ücretten?
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Vergi alınmasın, vergi.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Alınmasın diyorum, evet, gayet açık, net. Gel, var mı? Söyleyeceğin sözün varsa, gel söyle.
Şimdi, siz, özel sektörün toplam tasarruflarını yüzde 18-20'lerin üstünden nereye getirdiniz? Yüzde 12'lere getirdiniz. Özel tüketimi teşvik ettiniz uyguladığınız politikalarla. Teşvik etmenin sonucunda özel kesim tüketimi arttığı, tasarrufları azaldığı için özel sektörün kaynak ihtiyacı arttı. Özel sektör bunu nereden karşıladı? Borçlanmayla karşıladı.
Şimdi, birçok AKP'li arkadaş: "Eskiden bunu devlet yapardı, bu bizim umurumuzda değil, biz bunu çözeriz." diyor. Nasıl çözecek özel sektör? Özel sektör sıkıntıya girerse, vergisini ödeyemezse, sigorta primini ödeyemezse, işçiyi işten çıkarırsa, bu kimi etkileyecek Allah'ınızı severseniz? Bu özel sektör başka ülkenin özel sektörü mü? Bundan sağladığınız kaynaklar başka ülkenin bütçesine mi gidiyor? Sizin ülkenin bütçesine gidiyor. Dolayısıyla, ne yapması lazım? Hükûmetin tekrar tekrar düşünmesi lazım. Zenginlerin yoksullaştığını son açıklamalarda herkes yazar oldu; bunu da dikkate almanızı istiyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.