| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 01.03.2012 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası üzerine düzenlenmiş yasa tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Dün ve bugün Sayın Bakanı, Komisyon Başkanını dinledik. Kendileri bu konuda altı aylık bir çalışmadan söz ediyorlar, yoğun bir emek sarf ettiklerinden ama ortaya çıkana baktığımızda bu emeğin hiç de karşılığını bulmadığını, bulmayacağını görüyoruz. On yıldan bu yana bu noktaya gelmiş bir Hükûmet söz konusu.
Hatırlayacak olursak 2002 yılında Hükûmet iktidara geldiğinde "Bize iki yıl süre verin." diyerek bu sorun da dâhil olmak üzere birçok sorunu çözeceğini vadetmişti ama on yılda gelinen nokta ortada. 75 milyon nüfusun belki de en zorluk yaşayan kesimi hiç şüphesiz emekliler ve bugün bu getirilen yasal düzenlemede gerçek anlamıyla bir iyileştirmeden bile söz etmek mümkün değil; değil uyum, bu olsa olsa artık bir çöküş içerisinde olan sosyal güvenlik sistemine bir yama arayışı ama öyle ki bu yama da tutmayacak görünüyor. Yani milyonlarca insanın, 10 milyona yakın bir nüfusun çok acil olarak beklediği bu intibak, aslında buna denk düşmeyen bir ağırlık, buna denk düşmeyen kapsama dışı bir çalışma söz konusu; bakıldığında, hakikaten nereden tutsanız elinde kalacak bir şey.
Şimdi, öyle bir sunuş var ki ortada, hani neredeyse bütün bu olan bitenin sorumlusu emeklilerin, emekçilerin kendisi yani ortada 10 lira ile 300 lira arasında bir artış söz konusu olacak olsa olsa, bununla ne adalet ne eşitlik sağlanmayacağı ortada ama Hükûmet demektedir ki: "İşte biz emeklimizi enflasyona ezdirmedik." Oysaki yani bugün yaşadığımız kriz koşulları ve gelecek günler çoktan bunu alıp götürecek. İnsan ister istemez soruyor: "Niye 2000 ile 2008 arasındaki dönemdeki emeklileri kapsamadı?" Bütçe disiplininden, bunun dışına çıkılamayacağından, benzeri şeylerden söz ediliyor. O hâlde sormamız gerekiyor; bu teşviklerin çarçur edilmesi, hâlâ milyonlarca dolarlık savaş uçakları ihaleleri? Bunlara para ayıracağımıza, gerçekten emeklilerimizin temel ücretlerine yapılacak zamlarla ve onlar esas alınarak maaşa olduğu gibi bir yansıtmayla, gerçek anlamıyla bugün emeklilerin beklediği, insanca yaşayacağı oranda bir zamla bu soruna yaklaşmak en doğrusu olacaktır. Yoksa açlık sınırı, yoksulluk sınırı açıklamaları karşısında bugün emeklilerimizin yaşam koşulları ortadadır.
Asıl biz tehlikenin büyüğünü görelim değerli milletvekilleri, gelecek günler neyi gösteriyor? Bu kriz koşullarında her gün işten atılan işçiler? Öncelikle insanların çalışabileceği bir işi olacak, bu işte emekli olabilmesi için prim ödeyebilecek -yani bugünkü koşullarda- üstüne üstlük de bu hayat koşullarında emekli olabilecek bir hayatı, bir ömrü tamamlayabilecek; dolayısıyla, artık gelecek günlerde emekli olabilmek bile bir şans, bir ayrıcalık olacaktır. Dolayısıyla, 16'ncı büyük ekonomi, işte yüzde şu kadar büyüyoruz? Ama, bu büyümeden emekliye, işçiye, emekçiye refah payı olarak ne düşüyor dersek, sıfırdır. Önce bu gelir adaletsizliğini gidermek, ortadan kaldırmak Hükûmetin görevidir ama bunu yapamayacak bir Hükûmet söz konusu.
Bir gerçeklik şudur: İnsanlar emekli olmak istememekte. Neden? Çünkü, zaten bugün aldığı maaşla ancak hayatını sürdürebilmekte. Çapa'da görüştüğümüz bir hemşire bunu söylemekte ve utana sıkıla "Biz gençlerin önünde engel olmaktayız." diyebilmekte.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız, nasıl bir iktidar işçiye, emekçiye, emekliye güven verir? Böyle bir iktidar, böyle bir Hükûmet değil elbette. Öncelikle emekçilerin hayatını, geleceğini, güvencesini düşünecek bir şey; bu nedenle de başta emekliler olmak üzere bütün çalışan işçi, emekçi nüfus birleşmeli, örgütlenmeli ve artık, bu Hükûmetin alametifarikası olmuş "müşteri memnuniyeti" lafına aldanmamalı. "Müşteri memnuniyeti" lafının geçtiği yerde kamu hizmetleri sıfır demektir; ticarileştirilmiştir, piyasalaştırılmıştır, kamucu anlayıştan uzaklaştırılmıştır; yanlışın, kabahatin, kötülüğün büyüğü de burada başlamaktadır.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tüzel, teşekkür ediyorum.